Sen Sağ Ben Selamet, Sen Yoluna Ben Yoluma...

Hüseyin LAPTALI

Onursal Üye
Katılım
13 Ağu 2008
Mesajlar
465
Tepkime puanı
0
Puanları
0
SEN SAĞ BEN SELAMET,
SEN YOLUNA BEN YOLUMA...


Tanrı’nın rahmetine kavuşmasına beş kala 23 Aralık 2011 saat 21.14… Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. DENKTAŞ son vasiyetinde;
“Ada’yı Yunanistan’a bağlamayı tasarlayan Rum liderliği, tarihi 1974 Barış Harekatı ile başlatarak, geçmişi unutma hastalığından maluldür. Biz ise geçmişi unutmamak zorundayız,” demişti.

Halbuki Kıbrıs Türk’ü için tarih Osmanlı’nın zayıflaması ile birlikte 1821’lerde Megali İdea’nın (Rum’un büyük ebedi umutları) uygulaması ile başlamıştı. Büyük ebedi umutlarının 8.inci maddesi Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı idi.

Biz, öncesini boş verip tarihi 1 Nisan 1955 EOKA terör örgütü’nün kuruluş gününden başlatsak bile, bu günlere gelinceye kadar Ada’da yeteri kadar gavur eziyeti çekmişizdir. Daha o gün EOKA ilk bildirisinde şöyle demişti.

“Önce İngilizleri Ada’dan kovacağız, sonra Türkleri temizleyeceğiz.”

1958 sonlarına kadar süren boğuşma, böyle başladı. 1959’da anlaşma olup “Kıbrıs Cumhuriyeti” 1960’da ilan edilince, biz Ada’ya barış geldi sevinci ile işimize gücümüze dalmıştık. Rumlar ise Türkleri toptan imha etmek için Akritas Soykırım Planını hazırlamakla meşguldü.

Akritas Soykırım Planı ile 1963 Aralık sonunda yaratılan “Kanlı Noel’de” Türklerin imhası başlatıldı. Soykırım, Rumların günlük işi haline dönüştü ise de başaramadılar.

Ada’da 11,5 sene katliam, dehşet, vahşet sürdü gitti. Dedikodular; yollardan, sokaklardan, tenhalardan alınıp götürülen ve bir daha onlardan haber alınmayan insanlarımızın öyküleri ile doldu taştı.

1963’de 120 bin olan Kıbrıs Türk nüfusu 20 Temmuz 1974’e 70-80 bin kadar kalmıştı.

Çünkü bu tarih kesitinde sanki Türkler hiç gerdeğe girmemişler, çocuk yapmamışlar bilakis sağ kalma mücadelelerinde sadece izzetinefislerini, özlerine olan saygılarını korumuşlardı. “Bir gün Türkiye gelecek onları kurtaracaktı.”

Tek umutları buydu.
20 Temmuz sabahı artık Türk mevzilerinden, Rumların;
“Bekledim de gelmedin,
Gözyaşımı silmedi,” şarkılarına karşılık
“Bu kadar yürekten çağırma beni,
Bir gece ansızın gelebilirim,” şarkıları yükselmeye başladı.

Rumlar tarihi 1974’den başlatarak, geçmişi unutmak hastalığına bu tarihte başladı.

1974’den şimdilere gelindiğinde ise tarih, Türkler için acı şeyler yazmaya devam etti.
Kıbrıs Türk halkı Rum uzlaşmazlığında ve oyalama taktikleri ile ambargo ve izolasyonlar altında ezildi, ezilmeye devam ediyor. BM, AB, ABD tüm Vahşi Batı yani sözde medeni milletler bu yüz karasından hiç utanç duymuyorlar.

Rum lider Anastasiyadis, Cumhurbaşkanı Eroğlu ile görüşmek için bir ön ortak açıklama isteyip işi yokuşa sürüyor.

Rum dışişleri Bakanı Kasulidis ise “Kıbrıs Türk tarafının lideri Mehmet Ali Talat olsaydı büyük olasılıkla yeni bir ön ortak açıklamaya ihtiyacımız olmayacaktı,” diyerek Türk tarafı ile dalga geçiyor.

Diğer taraftan görüşmelerin başlamasını dört gözle bekleyen Cumhurbaşkanı Eroğlu ise Annan Planında Rum tarafının “Evet’cilerinin başını çeken Anastasiadis Rumların lideri seçilince umutlanmış ve anlaşmalar olacak, mart ayında da referanduma gidilerek bu iş bitirilecek hevesine kapılmıştı. Gel gör ki bu güne gelindiğinde görüşmeler dahi başlatılamadı. Akıl vermek gibi olmasın ama Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun yapacağı iş; Kıbrıs Türk halkı egemenlik, siyasi eşitlik, iki kesimlilik, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamından vazgeçemez, benimle görüşmeye gelmek isteyen varsa önce bu şartlarımı kabul etmelidir, diyerek restini çekmelidir.

Görüşmeler için bekler durumdan vazgeçip “Sen sağ ben selamet, sen yoluna ben yoluma,” deme cüretini göstermelidir. KKTC’nin dış politikası bu olmalı… Talat ve şimdiki CTP benzeri politikalar ile kendimizi Rumlara alay ettirmemeliyiz.

Hoşça kalınız.


26 Ocak 2014
Hüseyin LAPTALI

 
Üst