Sivil maskeli kuşatma

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
SİVİL MASKELİ KUŞATMA



Günümüzde sivil oluşumların giderek önem kazandığı görülmektedir. Bu oluşumların artan önemini reddetmiyoruz. Ülke yararına çalışan sivil oluşumların dışında sivil etiket taşıyan, yabancı devletlerin gizli kasalarından, vakıf adını taşıyan yabancı parti uzantılarından, “hibe, proje destek vs.” adı altında aldıkları para desteği ile faaliyet yapan bazı sivil toplum örgütlerinin giderek yaygınlaşması, bahsi geçen bu STÖ’lerin benzer söylem ve eylem tarzı geliştirmeleri Türkiye’de ‘sivil maskeli kuşatma’ hareketinin giderek güçlendiğini gösteriyor. Maalesef Türkiye, dış güçlerin kendi gayelerine uygun gri propagandayı, yardımcıları sayesinde rahatça sunduğu bir ‘açık toplum’ ülkesi olmuştur. Birkaç seçmece kişinin kurduğu dernek, vakıf adı altındaki oluşumların dışa bağımlı medya, işadamı ve devlet yöneticilerinin de desteğini alarak toplumu yönlendirme işine yardımcı oldukları görülmektedir. Şeffaflığı savunduklarını, devlet dışı olduklarını her ortamda dile getiren bu oluşumların yabancı devletlerle olan ilişkilerini, işbirliği yapmaktan çekinmedikleri yabancı örgütlerle olan mali ilişkilerini çevrelerine topladıkları kişilerden ve toplumdan saklamaya çalışmaları dikkat çekicidir. İşbirliği yapmaktan çekinmedikleri yabancı örgütler, kendi ülkelerinin siyasi parti organlarından başka bir şey değildir. Ayrıca bu tür oluşumlar ABD hazinesine bağlı NED kaynaklarından ve AB’den (özellikle Alman vakıfları) destek almaktadırlar. Yasal konumu “dernek” olan bu oluşumların çoğunun kendilerini “düşünce topluluğu” vs. olarak tanıttığını görüyoruz.

Genel olarak bahsi geçen STÖ’lerin küresel egemenlere bilgi taşıma, ülkelerinin elini zayıflatacak suçlama, dış sahada karalama kanıtı olarak kullanılacak raporlar hazırlama, fonlarıyla beslendikleri ülkelerin isteklerini dile getirme, toplumu kutuplaştırmayı, devlet güçlerini zayıflatmayı amaçlayan faaliyet yapma, devlet politikasının dışında konuların seslendirildiği konferans, toplantı vs. tertip etme, dergi, gazete çıkarma, kitap, bildiri yayınlama gibi görevler üstlendiklerini, dış güçlerin “istikrarsızlaştırma, çatıştırma, terörize etme, bölme, yönlendirme” çabalarına yardımcı olduklarını söylemek mümkün… Çalışma sahaları da “demokrasi, özgürlük, insan hakları, çevrecilik, çok kültürlülük vs.” olan bu oluşumlar, faaliyetlerinin ‘masumane faaliyetler’, yabancı devlet ve örgütlerle ilişkilerinin ‘masumane ilişkiler’ olduğunu söyleyebilirler. STÖ’lerin ilişkili olduğu dış ülkelerin derin faaliyetlerini yürütmüş görevlilerinin beyanatları bu oluşumların ‘doğrudan ya da dolaylı olarak dış kaynaklı operasyonlarda görev aldıklarını’ ispatlamaktadır. Dış ülke temsilcileri, çok uluslu şirket yöneticileri, eski-yeni dış devlet görevlileri, sözde vakıf başkanları vs. bu oluşumlarla ilişki halindedir. Misal; Karen Fogg, George Soros. Türk kamuoyunun yakından tanıdığı iki isim… Bunların dışında perde arkasında yer alan pek çok isim ve bu isimlerin toplandığı şirket, dernek, vakıf, loca var. Değişmeyen tek özellikleri ise, hepsinin ortak bir gayede birleşmeleri; ‘ulus devleti yıkmak’. Çünkü onlara göre; ulus devletler dünya egemenliğinin önündeki en büyük engel... Ulus devletler kendi topraklarının kullanımını, ekonomisine yapılacak dış müdahaleleri, dış ilişkilerinin doğrudan yönetilmesini engelleyebilirler. Onun için bu engel olarak gördükleri devletlerin ortadan kaldırılması, parçalanması, etkisiz hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorlar.

Bu eski-köklü planın operasyon aşamasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinin değiştirilmesi konusunda işbirliği, Atatürk’e ve ilkelerine açık eleştiriler, özgürlük-demokrasi genişletilmesi için eylem ortaklığı, çok kültürlülük esasına dayalı siyasi yapı, federalizm dayatmaları, etnik kışkırtmalar, etnik azınlık isteklerinin yükseltilmesi, etnik ırkçılığın önünün açılması, dini cemaatlere, vakıflara destek olma, misyonerliği, dini-etnik terörü destekleme, terörü siyasallaştırma çabaları, devlet güçlerinin yıpratılması, devlet güçlerinin elini-kolunu bağlayacak yasal düzenleme istekleri, insan hakları ve ifade özgürlüğü talepleri, ekonomik şantajlar, din hürriyeti kapsamında geliştirilen eylemler, laik düzeni yıpratma çabaları, Türkiye’nin bütünlüğüne saldırı, merkezi idareyi zayıflatma, yerel yönetimlerle kapalı görüşmeler, belediyelere özerklik kazandırma, çevre adına abartılı uluslar arası karşı kampanyalar, ulusal kurtuluşun simgesi olan anma günlerini sözde dostluk adına silikleştirme çabaları… göze çarpmaktadır.

Türkiye’de daha çok lobi faaliyeti yapan sivil toplum örgütleri (STÖ)’ nin isimleri değişebilir. Mesela isimleri; TESEV, ARI, TÜSES, TÜSİAD, KADER, TESAV, TOSAV, TEMA, İHD, TAYAD, ÇYDD, MAZLUMDER vs. olabilir. İsimlerinin değişmesi, ya da kendilerine süslü isimler takmaları, dernek, vakıf, holding, gazete… çatısı altında birleşmeleri hiç ama hiç önemli değildir. Bu tür dış destekli-dışa bağımlı oluşumları tanımanın yolu; geliştirdikleri “ortak söylem tarzı”nın bilinmesidir. Üzerinde durmakta yarar var, çünkü aynı söylem tarzını geliştirmiş olmaları aynı merkezlerden yönlendirildiklerini, aynı amaca hizmet ettiklerini ortaya koyuyor. Bizim katılmadığımız ama bu çevrelerden sıkça duyduğumuz ortak söylemler şunlar; “Türkiye’de insan hakları ihlalleri vardır”, “Türkiye’de ifade özgürlüğü yoktur”, “Türkiye’de din özgürlüğü yoktur”, “Farklılıklar zenginliğimizdir”, “kürt realitesini tanıyın”, “Anadilde yayın, anadilde eğitim olmalıdır”, “Demokratik anayasa istiyoruz”, “AB ile bütünleşmenin yolu Atatürkçü milliyetçiliğin tasfiyesinden geçer”, “TSK’nın sadece askeri konularla ilgilenmesi doğrudur”, “Türkiye Cumhuriyeti zorlamayla kurulmuş bir devlettir, kuruluşunda yanlışlar vardır”, “Türk ulusu, yapay bir ulustur”, “Devlet terörü vardır”, “Güneydoğu’daki operasyonlar son bulmalıdır”, “Toplumsal barış, uzlaşı sağlanmalıdır”, “Yerel yönetimler güçlendirilmeli, özerkleştirilmelidir”,“Lozan’ı tartışalım”, “Özelleştirmeye karşı çıkanlar Sevr sendromu yaşıyor”, “Bunların hepsi paranoyadır”… Benim aklıma gelenler bunlar… Bu tür benzer söylemleri çoğaltmak mümkün… Bunun dışında bu bahsi geçen oluşumların dış desteklerle yayınladıkları kitap, dergi, gazete, bülten, bildiri, raporlarda, bu oluşumlara destek verenlerin köşelerinde kullandığı ortak kelimeler var. Misal; “anadilde eğitim, uzlaşma, genel af, kürt sorunu, ermeni sorunu, dinlerarası diyalog, militarist devlet, yapay ulus, devlet terörü, globalizm, alt kimlik-üst kimlik, mozaiklik, etnisite, azınlık, kültürel zenginlik, federalizm, resmi ideoloji, resmi tarih vs.” Bu tür söylemlerle, eleştirilerle karşılaştığınız zaman bilin ki, karşınızdaki her ne ise (kişi, kurum, gazete, dergi vs.) dış fonlardan besleniyordur ya da dış bağlantıları vardır. Kesinlikle ulus devletten, Atatürkçülükten, Türk ordusundan, Türk milletinden, Türk dilinden, Türk tarihinden, Türk kültüründen nefret ediyordur. Farklı kişiler olabilirler, farklı görüşleri benimsemiş olabilirler. Farklı kişiler olsa da amaçlarının bir olması nedeniyle ben onlara “aynı kişiler” diyorum. Buradan hareketle bu “aynı kişileri” bir etnik toplantıda görebileceğiniz gibi bir türban eyleminde de görebilirsiniz. ABD’deki ABD’li hocaya methiyeler düzerken, II. Vatikan hayalleri kurabilirler, diyalog masallarıyla Papa’yı alkışlayabilirler. Localarda nutuklar çekip, ‘Yes be annem” diyebilir, AB bayrağı altında poz verebilir, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’e sığındıklarını” söyleyebilirler. İsrail’e bir “kötü”, bir “iyi” diyebilirler. Görüşleri, konumları, içinde oldukları oluşumlar, çalıştıkları gazeteler, kurumlar vs. çok önemli değildir. Önemli olan aynı merkezden yönlendirilen bu sivil maskeli tehdidin fark edilmesi, önlemin alınmasıdır.
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Sivil maskeli kuşatma

En önemli önlem gerçekten ülkesini seven ülkesine değer veren kişilerin, Türkiye ve Türklük için çalşacak dernekler kurmalarıdır.

Burada yaptığınız çağrı devlet kurumlarına değil, devletini seven vatandaşlara dönük olmalıdır.

Düşününüz, bu stk lardan birisinin veya bir kaçının bir araya gelerek yaptığı eyleme, iç işleri veya adalet bakanlığının karşı tez sunduğunu.

Kimse bakanlıkların gerekçelerine bakmaz bile.

Dikkate alınan şey sadece stk lara devlet baskısı uygulanmaya çalışıldığı olur, oysa devlet görevini yapmaktadır.

Şimdi bir de başka bir versiyona bakalım, bu derneklerin eylemine Türk için, Türke göre inancı ve amacı ile çalışmak için kurulmuş bir veya bir kaç derneğin karşı tez sunduğunu, zorunlu olarak herkes bu derneği de dikkate alacaktır. Sözü dinlenmese dahi diğeri etkisizleşecektir.

devlet de yalan yanlış taraflı, kasıtlı çalışan hakkında diğer stk sayesinde yasal işlem yapabilecektir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst