Soykırım Belgelendi

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
1912-1974 yılları arasında Kıbrıs’ta Türklere karşı yapılan soykırım belgelendi.

Soykırım belgelendi...
Kıbrıs'ta 1912-1974 yılları arasında Türklere karşı yapılan soykırım belgelendi.

Sosyal Antropolog ve Etnoğraf Sefa M. Yürükel, Kıbrıs'ta Türklere karşı girişilen soykırımı, "Batılı Ulusların Tarihlerinde Gerçekleştirilen Soykırım ve Tehcir Olayları" adlı eserinin Kıbrıs'la ilgili bölümünde gözler önüne serdi.

Eserinde, deşifre edilen "Akritas Planı"nda da açıklandığı gibi, Kıbrıslı Türklere karşı girişilen soykırım ve etnik temizliğin esas amacının, Makarios başkanlığındaki yönetimin, Türk eşit ortağını silah zoruyla dışladığı idareye, "meşru" olarak "anayasa değişikliği" yetkisi için zemin hazırlamak ve en azından adayı Yunanistan ile birleştirmek olduğu vurgulandı.

Eserinin Kıbrıs'la ilgili bölümüne, "Kıbrıs adası üzerinde İngilizler'in egemenliği ve Balkanlar'da Osmanlı İmparatorluğu'nun gittikçe güç yitirmesi döneminde, 12 Mayıs 1912 tarihinde, Türklerin adadaki kültürel, ekonomik ve siyasi varlığını sona erdirmek ve Enosis'i gerçekleştirmek için, Rumlar adada Türklere karşı propaganda, tahrik, fiili ve psikolojik bir saldırı başlatmıştır" diyerek başlayan Yürükel, 3 Temmuz 1912'de adada yaşayan Rumlardan 5 bin-6 bin kadarının, Rum Ortodoks Kilisesi'nin de desteğiyle Enosis'i gerçekleştirmek için harekete geçerek, Türklere karşı, Kıbrıs'ın 35 yerinde terörü hedefleyen olaylar çıkardıklarını belirtti.

Rumlar'ın yaptıkları bu saldırılarda, Türklere ait iş yerlerini, camileri ve evleri yakıp yıktıklarını, 4 Türkü katlettiklerini, yüzün üzerinde Türkü'de ağır şekilde yaraladıklarını ifade eden Yürükel, Enosis planı çerçevesinde, eylemlerini ve örgütlenmelerini geliştiren Rumların, Türkleri ekonomik alanda silmek için, Türklere ait iş yerlerinden alış veriş yapmayı boykot ettiklerini, bu boykotun, Rumlar arasında yaygın bir biçimde geliştirilmesinin, Türklerin ekonomisinin zor dönemler geçirmesine, önemli bir kısmının iflasına ve bu anlamda adadaki Türk ekonomisinin kırımına (economicide) yol açtığına işaret etti.

Eserinde, 31 İsyanı diye bilinen ve Rumların Enosis emeliyle İngilizlere karşı ayaklandığı döneme de yer veren Yürükel, bu dönemi şu ifadelerle anlattı:
"Kıbrıs'ta 17 Ekim 1931'deki milli kongreden 6 ay sonra Kıbrıs Rum Toplumu ve Yunanistanla ilişkileri iyice geliştirip Enosis için çabalayan ve Rumlardan Kavanin Meclisi üyesi olan ve adadaki Yunanistan temsilcisi Kyrou'nu tarafından kışkırtılan Enosisci Papac Nikodimosun başını çektiği Rumlar, Yunanistanın adayı ilhak etmesi (Enosis) amacıyla ve İngiliz sömürge yönetimine son verilmesi bahanesiyle İngiliz Sömürge Valiliğinin binasını yakıp yıktılar ve aynı gün olaylarda 7 kişiyi de katlettiler (İngilzler tarafından 400 kişinin tutuklandığı olaylardan biraz sonra ise Yunanistan temsilcisi ('Büyükelçisi') Kyrou İngiliz sömürge yönetimi tarafından olaylarla ilgili olarak oynadığı rolden dolayı adadan kovuldu). Türk olgusunu içine sindiremeyen ırkçı-milliyetçi EOKA'cılar etnik temizliğe ve katliamcı anlayışa dayanan ve sonradan da yine soykırımcı olaylara neden olacak kendi Enosisci çözümlerini zorla ada halkına dayatmaya yönelik amaç ve örgütlenmelerini sürdürdüler."

1963 OLAYLARI VE KURŞUNA DİZİLEN YÜZLERCE TÜRK

1963 olaylarına değinirken de, EOKAcıların kendi ırkçı-etnik milliyetçiliklerinin getirdiği politikalarının bir sonucu olarak, 1963 yılında adada etnik temizlik gerçekleştirmek için Türklere karşı planlı biçimde saldırdıklarını ve bu saldırılarda, 364 Türkü katlettiklerini, 30 Türk köyünü yakıp yıktıklarını kaydeden Yürükel, bu saldırılardan dolayı 25 bin Türkün evlerini terk etmek zorunda kaldıklarına dikkati çekti ve şöyle devam etti:

"O dönemde, Kıbrıs'ta Yüksek Mahkeme Başkanı olarak bulunan Alman Ernest Forsthoff'un olaylara ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede belirttiği gibi, Türklere karşı yapılan bu saldırıların arasındaki enosiscilerin (başta Makarios) amacının, Türkler'in tüm anayasal haklarına el koymak oluşturmaktaydı.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin, 1963-1964 yıllarında Rumlar'ın Türklere karşı yaptıkları, Kıbrıs'ta Yüksek Mahkeme Başkanı olarak bulunan Alman Ernest Forsthoff'un olaylara ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede belirttiği gibi, Türklere karşı yapılan bu saldırıların arasındaki enosiscilerin (başta Makarios) amacının, Türkler'in tüm anayasal haklarına el koymak oluşturmaktaydı.

Etnik soykırıma yönelik olarak 1963-1964 yıllarında Rum terör örgütü EOKA'nın yaptığı yoğun saldırılarda, 500 Türk soykırım amacıyla EOKA tarafından kurşuna dizilerek katledildi (genocide) ve 103 Türk köyü ise, EOKAcılar tarafından tamamen yakıldı (etnocide/culturcide)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin, 1963-1964 yıllarında Rumlar'ın Türklere karşı yaptıkları soykırım amaçlı etnik temizlik saldırılarıyla ilgili, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporda belirttiği gibi, Rumlar'ın Türklere karşı Türk olgusunu içine sindiremeyen ırkçı-milliyetçi EOKAcılar etnik temizliğe ve katliamcı anlayışa dayanan ve sonradan da yine soykırımcı olaylara neden olacak kendi Enosisci çözümlerini zorla ada halkına dayatmaya yönelik amaç ve örgütlenmelerini sürdürdüler.

1964 yılında meydana gelen ve Türklere karşı, Rumlar tarafından yapılan bu ırkçı soykırıma dönük olaylardaki amacın, Türklere karşı, Yunanistan destekli faşist Grivas tarafından planlanan sistemli soykırıma yönelik Rum saldırılarının, esas hedefinin, adada Türklere karşı yapılan büyük bir etnik temizlik hareketi olduğunu ortaya koymaktadır.

SOYKIRIM DOSYALARINDAKİ BELGELER VE "AKRİTAS PLANI"

İskoçyalı soykırım araştırmacısı Harry Scott Gibbons, Soykırım Dosyaları adlı (Genocide Files 1997) yapıtında, Kıbrıs'ta Rumlar ve Yunanlılar tarafından, Türklere karşı yapılan soykırımları belgelerle anlatırken, olaylara yönelik olarak, Rumların esas amacının şöyle olduğunu belirtiyor:

"1963 yılının Aralık ayının yirmisini yirmi birine bağlayan gece boyunca Rumlar, Lefkoşa'nın her yerinde Türkler'e karşı bir dizi saldırı başlatmışlardır. Sivil, silahlı EOKA militanlarıyla ittifak etmiş olan Rum silahlı güçleri, sistematik bir şekilde Türkler'i katletmeye ve Türk polisinin ellerinden silahlarını alıp onları tutuklamaya başlamışlardı. Diğer taraftan da, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmi yayın organını ele geçirip, 'resmi yetkililerin' Türk ayaklanmasını bastırmakta olduklarını ilan ediyorlardı. Bu katliamların devam ettiği günlerde Türk resmi görevliler görevlerinden azledilmiş ve Rumlar hükümetin tamamını ele geçirmişlerdi. Silahlı EOKA eşkiyaları, Doktor Fazıl Küçük'ün ofisine gitmesine dahi izin vermemişlerdi. Ancak, hakikaten Türkler'e karşı yapılan bu katliamların önceden planlanmış olduğunun kısa sürede açık bir şekilde anlaşılmış olmasına rağmen, yine de bu katliamlar gelişi güzel icra edilmiş serseri eylemler olarak değerlendiriliyordu. Ta ki, 1966 yılının Nisan ayında Rum kesiminde çıkarılan 'Patris' isimli bir gazete, bunun 'Akritas Planı' olduğunu ve ayrıntılarını ifşa edinceye kadar, bu sinsi planın perde arkası bütünüyle anlaşılamamıştı. Daha sonra bunun, Makarios Hükümeti'nin üstlendiği, benim 'bir ırkın imhası veya soykırım' diye ifade ettiğim 'etnik temizliğin' ilk denemesi olduğu anlaşıldı. Deşifre edilen 'Akritas Planı'nda da açıklandığı gibi, bu 'etnik temizliğin' amacı; böyle bir girişim ile, hükümete meşru olarak 'anayasa değişikliği' yetkisi için zemin hazırlamak ve en azından adayı anavatan Yunanistan ile birleştirmekti. Ayrıca sözkonusu planda Yunanlılar tarafından başlatılan bu 'etnik temizliğin' (sözde) bir Türk ayaklanması olarak lanse edilmesi gerektiği, bunun için Türkler'in devlete karşı nasıl provoke edileceği ve ardından devletin resmi silahlı kuvvetlerine yetki verilmesinin nasıl meşrulaştırılacağı, Türkler'in bütün diğer resmi kurumlardaki görevlerinden ve polisteki görevlerinden azledilmesi, kuşatılmış bölgelerdeki Türkler'in giriş-çıkışlarının tutulması ve bütün bunların 1963 Noel'inden önce gerçekleşmesi ve dünyaya ilan edilmesi gibi çok ince ayrıntılara yer verilmişti."

"TÜRKLERE KARŞI SOYKIRIM 1974'E KADAR SİSTEMLİ BİÇİMDE SÜRDÜ"

1963-1964 yıllarında, Rumlar'ın, Kıbrıs Türkleri'ne karşı sistemli olarak yaptıkları planlı etnik temizlik amaçlı soykırımların, 1974 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin, 1959-1960 Zürih ve Londra'da antlaşmaları çerçevesinde, dayandığı garantörlük hakkını kullanarak, Rumlar'ın Kıbrıs'ta Türklere karşı fiziki, kültürel, etnik, siyasi ve ekonomik soykırımlarını durdurmak için, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Kıbrıs'a asker çıkartıp müdahale etmesine kadar olan zaman içerisinde, sürekli ve sistemli olarak Rumlar tarafından sürdürüldüğünü belirten Yürükel, Rumlar'ın, TSK'nın adaya müdahale etmesine kadar, Türklere karşı yaptıkları her türlü soykırımcı saldırılarındaki esas hedefin, kültürel ve etnik temizlik olduğunun belirgin bir biçimde görüldüğünü kaydetti. Yürükel, eserinde şöyle devam etti:

"Savunmasız Türklere karşı, etnik ve kültürel soykırım maksadıyla, insafsıca saldıran EOKA önderliğindeki Rumlar, Türkleri katlederek, köyleri yakıp yıkmanın dışında, yarattıkları terörle, köylerde oturan binlerce Türkü de tehcire zorlamışlardı.

Rumlar'ın, Türklere karşı soykırım amaçlı etnik temizlik hareketlerinde, yalnız olmadığı ve Rumlar'ın soykırım planlarının ve stratejilerinin, her düzeyde Yunanistan tarafından bilinerek, onaylanarak ve fiili olarak içinde bulunarak yapıldığı, Harry Scott Gibbons tarafından belgeleriyle ortaya konmaktadır. Harry Scott Gibbons, Kıbrıs'ta Yunanlılar'ın ve Rumlar'ın, Türklere karşı yaptıkları soykırımları belgeleriyle birlikte anlattığı yapıtı Genocide Files'de (1997) şöyle belirtmektedir:

'Görünürde, Rumlar'ın bu kadar büyük çapta organize edilmesi ve psikolojik olarak hazırlanması imkansız zannediliyordu. Ve bu görevler, Rum milli muhafızları arasında görev yapan Yunanlı resmi görevlilere ve Yunan askeri destek kuvvetlerine verilmişti. Sözkonusu belgelerden anlaşıldığı kadarıyla, bu dönemde her milli muhafız birliği Yunan Genelkurmayı'nın emir ve komutası altındadır ya da en az bir Yunan Genelkurmay görevlisi milli muhafızlarla birlikte çalışmaktadır.

Dhiorios'tan 12 Haziran tarihinde yazılan bir diğer 'talimat'ın ise, saldırı öncesi sivillere ve önemli irtibat merkezlerine ulaştırılması ve akabinde sivillerin asker ve polis güçlerle birlikte Türk köylerinde 'etnik temizliğe' başlaması belirtiliyordu. Bütün bunların yanısıra hazırlanan planlar, ayrıca eğer gerekli ise, Rum milli muhafızlarına hava desteği verilmesini de öngörüyordu. Şayet milli muhafızların hava desteği alacak durumları yok ise tahmin ediyorum, bu desteği Yunan hava kuvvetleri yerine getirecekti.

7 Mart 1974 Mağosa tarihli belgeye iliştirilen ve 1/100.000 ve 1/50.000 ölçekli iki haritadan biri Kıbrıs'ı diğeri de Aya İrini, Lapta ve Lefkoşa'daki Türk ve Yunan sektörlerinin yerlerini işaret etmekteydi. Haritalarda ayrıca Lefkoşa Havaalanı'nın batısında bulunan Paleomotokha şehrini ve Mağosa ve Lefkoşa arasındaki vadide kurulmuş olan köylerin merkezi durumundaki Geçitkale'yi belirten özel işaretler bulunmaktaydı. Ülkenin tamamını içine alan harita veya belgeleri ele geçirememiş olsam da, daha sonra gelişen olaylara, asıl niyetin, adadaki Türkler'in tamamının 'imha edilmesine' yönelik olduğunu ispat etmektedir ve bütün bunlardan şu sonuca ulaştım:

"YUNANİSTAN'DA GİZLİ ASKERİ EĞİTİM…"

'Soykırım Belgeleri', Kıbrıs'ın tamamını ele geçirmek için hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştu. Herhangi bir havadan destek operasyonuna katkı sağlayacak paraşütçüler de, gayet gizli olarak Yunanistan'da eğitilmişti. Kıbrıs Komando Birlikleri Komutanı Konstantinos Koumbokis'in imzasıyla 13 Şubat 1974 tarihinde 31, 32 ve 33. Komando Birlikleri'ne gönderilen talimatta (Belge No 330/7/25507) bu iş için seçilen görevlilerin isimleri de bulunmaktaydı. Ayrıca Yunanistan'da bu konuda, komando birliklerine eğitim veren Yunan görevliler de mevcuttu. 7 Ağustos 1973 tarihli ve 330/110/43287 no'lu belgede Yunanistan'daki Halikados Piyade Okulu'nda eğitim görecek Kıbrıslı Rum görevlilerin isimleri de bulunmaktaydı. Üç aylık olarak tertiplenen eğitim kursu, 10 Eylül 1973 tarihinden 15 Aralık 1973 tarihine kadar olan dönemi kapsamaktaydı. Söz konusu kurs için seçilen görevliler 5 Eylül günü Limasol'dan hareket ettirilmişti. Bu askeri görevlilere sivil kıyafet giydirilmiş ve sivil kimlikler verilmişti. Bahsi geçen kurs için otuz üç kişi görevlendirilmişti ve bu isimler milli muhafız personel yetkilisi Pavlos Papodakis tarafından tespit edilmişti. Ancak isimlerden birinin üzeri çizilmişti. Bunun yanısıra Kıbrıs'ta da bir komando kursu açılmıştı. Değişen siyasi şartlar sebebiyle önceden belirlenen talimatlar yeniden gözden geçirilmiş ve akabinde Haralambos Hios, kumandası altındaki birlikleri bilgilendirmiş ve son hazırlıkları yapmaya başlamıştı.

31 Mayıs 1974 tarih ve 210/109/2176 no'lu belgede, soykırım planında ciddi değişiklikler yapıldığı belirtilmekte ve General Hios'un 10 Haziran tarihi itibariyle bütün hazırlıkları yapmaları gerektiğini söylediğini ifade edilmektedir. 210/109/2176 no'lu belgeden Hios'un saldırı başlamadan önce birliklerine son talimatı verdiği 'çok gizli' planında son değişikliği yaptığı anlaşılmaktadır. Hios tarafından gönderilen belgenin son kısmı şu ifadelerle bitmiştir: 'Operasyona katılacak birlikler kendi payına düşen nihai ve önemli değişiklikleri yapacak bana 10 Temmuz 1974 tarihine kadar gönderecektir.'

"İPHESTOS 1974 PLANI"

Yukarıdaki ifadelerden anlaşılıyor ki; 'soykırım planları' 10 Temmuz'dan sonra uygulamaya konulacak, 1963, 1964 ve 1967 yıllarında başarısızlıkla sonuçlanan 'soykırım' girişimlerine bir kez daha başlanacak, ancak bu kez biraz daha değişik bir uygulamaya girişilecekti. Sözkonusu 'uygulama' da Akritas Planı'nın gelişigüzel katliamlarına, yabancı ülkelerin eleştirilerine mahal verilmemeliydi. Makarios, Yorgadis ve Klerides'in düştüğü hatalara düşülmemeliydi. Bu seferki 'İphestos 1974 Planı'ydı, üzerinde dikkatle ve özenle çalışılmıştı ve 1944 yılında yapılan Normandiya çıkarmasına benzer bir çıkarma yapılması hedeflenmişti. Yüzlerce plan yapılmış, binlerce sayfa yazı yazılmıştı, haritalar hazırlanmış, değişiklikler yapılmış ve her birlik operasyonda ne yapacağını eksiksiz öğrenmişti. Bu operasyonda 'dış dünyanın tepkisine yol açmayacak şekilde çabuk ve süratli davranılacak ve her şeyden önemlisi operasyon Türkiye'nin ani bir müdahalesinden önce bitirilecektir' denmektedir."

Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kıbrıs'ta Rumlar tarafından Türklere karşı yapılan bir dizi soykırımcı etnik temizlik (fiziki soykırım ve soykırım amacıyla tehcir gerçekleştirilmesi) faaliyetlerinin yoğunluğu dolayısıyla ve Kıbrıs Türk halkının soykırımcı Rum saldırganlara karşı çaresizliği karşısında, Kıbrıs Türklerini gittikçe artan sistemli katliamlardan kurtarmak için 1974 yılında adaya, "Kıbrıs Barış Harekatı" adı altında yaptığı müdahale sırasında adadaki Rumlar'ın, Türklere karşı soykırımcı saldırganlıklarının dozunu artırarak; kadın, erkek, ihtiyar ve erkek ayrımı yapmadan, Türklerin bulunduğu her yerleşim biriminde ya da tesadüf olarak karşılaştıkları her yerde Türklere karşı yoğun katliamlara giriştiklerini anlatan Sefa Yürükel, Rumlar'ın Türklere yaptıkları bu soykırımları yazar James Rayner de Crushed Flowers'dan (1982) şu alıntıyı yaparak, dile getirdi:

"RUMLAR BARBAR VE KANA SUSAMIŞ…"

"Kıbrıslı Rumlar 20. yüzyıldaki tavırlarıyla katliamlar yaparak barbarlığı temsil ettiler. Bunlar sadece kana susamış bir biçimde Türkleri katletmekle kalmayıp, aynı zamanda onları yarı canlı olarak mezarlara da gömdüler. Bu toplu mezarlara gömülenler, Rum vahşetinin, dünyadaki insanlığa bir göstergesidir. Toplu mezarlardan çıkarılan iskelet delilleri ise, yıllarca bize, Rumlar'ın vahşice tatbik ettiği, feodal kuralların sonuçlarını gösterecektir."

Çalışmasında, Rumlar'ın, Kıbrıslı Türklere yaptıkları, bu insanlık dışı, soykırımcı etnik temizlik hareketini izleyen İngiliz gazeteci The Times muhabiri David Leight'in yazdıkları ve bir başka görgü tanığı Alman turistin Almanya'nın Sesi'ne yaptığı açıklamaya da değinen Yürükel, bu yazılarla açıklamanın, Rumlar'ın Enosis ideali çerçevesinde, 1900'lü yılların başlarından itibaren, Kıbrıs'ı ele geçirmek ve Kıbrıs'ta kendilerine has etnik bir homejenlik kurmak ve Yunanistan'la birleştirmek için Türkler'e karşı soykırımcı saldırıların ne ölçüde yapıldığını sebep ve sonuçlarını açıkça gözler önüne sermekte olduğunu ifade etti. Yürükel, şöyle devam etti:

"The Times muhabiri David Leigt, Türklere karşı yapılan saldırılarla ilgili olarak yaptığı gözlemleri, okuyucularına şöyle açıklamaktaydı:

'Kıbrıs'a müdahale sırasında (Türk Ordusunun Barış Harekatı sırasında), yüzlerce Türk, Rum Milli Muhafız ordusu mensuplarınca esir alınmıştı. Esir alınan kadınlara tecavüz edilmiş, çocuklar ise sokak ortasında katledilmiş ve Limasol'daki Türk mahallesi tamamen yakılıp yıkılmıştı.'

Aynı durumu izleyen Alamn turist ise, Rumlar'ın Türklere karşı yaptığı bu zalimce soykırım karşısındaki izlemlerini Almanya'nın sesinde şöyle anlatmaktaydı:

'Rumlar'ın yaptığı bu barbarlığı insanın aklı almıyor. Rum Milli Muhafız Ordusu mensupları, bu yaptıklarıyla en yüksek düzeydeki vahşeti temsil ettiler. Türk evlerine girerek; hiçbir acıma duygusu olmadan kadınları ve çocukları kurşuna dizdiler, bir çok Türk'ün gırtlaklarını kestiler ve kadınların ırzına geçtiler.'

Rumlar'ın soykırım ve enosis amacıyla Türklere karşı yaptıkları etnik temizliğin, TSK tarafından, adaya yapılan müdahaleyle son bulmasının karşısında, etnik temizliğin ve soykırımın lider kadrosunda yer alan Yunanistan destekli EOKA'cı Nikos Sampson'un, Eleftherotipia gazetesine verdiği bir mülakattaki anlattıklarında, Türklere karşı Rumlar tarafından yürütülen bu soykırımın nihai amacının ne olduğunu bu şekilde berraklatşırmaktadır. 'Eğer, Türkiye, adaya müdahale etmeseydi, ben, sadece Enosis deklare etmekle kalmıyacak, adaki var olan Tüm Türk varlığını da ortadan kaldıracaktım' diyordu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin adaya müdahalesinin haklı nedenlerini ve olumlu sonuçlarını, Londra'da Labour House'da 17 Aralık 1986 tarihindeki konuşmasında Lord Willis şöyle özetliyordu:

'Türkiye'nin müdahalesi, Kıbrıs Türkleri'nin hayatını kurtardı. Bu konuda Türkiye kredilendirilmelidir. Artık bu müdahaleden sonra Kıbrıs'ta, 12 yıldır hiç kimse öldürülmüyor ve katledilmiyor.'

Lord Willis bunları söylerken, adada soykırımların sona erdiğini belirtiyor, soykırımların nasıl önlenebileceğinin de tarihsel bir örneğini veriyordu.



Kuzey Kıbrıs Haber

11 Ocak Pazar, 2009
 
Üst