Su Destisi, Suyolunda...

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
SU DESTİSİ, SUYOLUNDA...

"Su destisi, suyolunda kırılır" diyen bir atasözümüz vardır.

Öncelikle, yukarıdaki başlığı, güya Kıbrıs Türklerini temsil eden ve Rumlar ve kalleş Coniler (Rumlarla aynı tarafı tutan İngiliz İstihbarat şebekesi) tarafından işbirlikçi ve ispiyoncu olarak tepe tepe kullanılırken, dünyaya Kıbrıs Türklerinin Lideri olarak lanse edilen Kavazoğlu’nun akıbetine uygun diye kullandım. Cyprus Today Gazetesi de bu hainden “Turkish Cypriot Leader” olarak bahsediyordu üstelik. Ve bu vatan millet haininden daha fazla yararlanabilmek için, o’nu pohpohluyor ve daha da şımartıyordu. Haliyle, yararlılığı bitince veya kim bilir başka ne haltlar da karıştırmış bu vatan haininin akıbetinin de, yukarıda attığım başlıkla ne kadar bağdaştığını göstermek içindi. Çünkü su destisinin suyolunda kırıldığı gibi; bu hainin kafası da nihayette hainlik yolunda kırılmıştı...

Geçmişte ve hala bugün de, yedi sülalelerine katliam, soykırım uygulamış Rumları dost gören ve kurtarıcımız, tek kayıranımız Anavatan’a ve Kahraman Türk Askeri’ne “işgalci” diyenler, utanmakla da kalmasın, yerin yedi kat dibine de girsinler. Çünkü bu Rum hayranları da, Rum’a cici görünmek için, bu şimdi “Demokrasi Şehidi” dedikleri hainin, TMT tarafından öldürüldüğü iddiasındaydılar. Ve bugün bile ve üstelik AKEL’in Merkez Komitesi eski üyelerinden Nurettin Seferoğlu’nun, Kavazoğlu’nu, Papadopulos sorumluluğunda, İngiliz İstihbaratçılarının öldürdüğünü ifşa etmesine rağmen, hala Kavazoğlu’nu TMT’nin öldürdüğü iddialarından vaz geçmiş değillerdir!

EOKA’nın 50’lerde ve Rum-Yunan’ın Kıbrıs Trükleri’ni adanın %3’üne hapsettiği ve Türklere kan kusturduğu o cehennem dönemlerde bile hainliklerini sürdürmüş bu ve bunlar gibi vatan millet haini ancak ne hikmetse bugün “Demokrasi Şehitleri”(!) dedikleri, Rumların dostluğuna vb inanmakla, eninde sonunda kendi kafalarının da kırılacağını bilmeliydi… Çünkü Batılılar bile ne derler, “Yunan’a asla güvenme” derler. Ve bugün “Kıbrıslılıkla” aldatılmış zavallılar da hala dost olduklarına inandıklarının “Biz Yunan Elenleriz. Kıbrıs Elendir. Türkler dışarı” diye haykırdıklarını da duyamayacak kadar mankurtlaştırılmış, Rumlaşmıştır maalesef...

Geçmişte de, şu veya bu nedenle aynı yola girmiş hainler; kalleş ve şerefsiz görevleri bitince, ödeneklerini veya mükâfatlarını almak için gittikleri Rumlar tarafından “Siz kendi milletinize bile yaramadınız…” ve benzeri hakaretlerle öldürülmüşlerdi… Yani, destilerin suyolunda kırıldığı gibi; bu ‘sözümona’ların kafalarının da hıyanet yolunda kırılması kaçınılmazdı...

Ama bir de “Kör ölür de, badem gözlü olur” derler. Kavazoğlu’nun da, karşılığında her ne isterse almış olsun; kendi milleti, kendi konu komşusu ve hatta hısım akrabaları bile, EOKA ve Yunan askerleri tarafından kan kusturulur, katledilirken; bu canilerin ispiyonculuğunu yapmakla; katliamlara da soykırıma da ortak olması ne affedilebilinecek; ne de unutulabilinecek bir ihanetti. Ve üstelik kendi insanlarının katledilmesine, soykırıma uğratılmasına göz yummuş, düşmana yardım etmiş ve vatan hainliği ile damgalanmışken; şimdi de aynı yolda olanlar tarafından “Demokrasi Şehidi” olarak lanse edilmesine de, bu ‘körün’ (bağışlayınız, söz gelişi) öldükten sonra badem gözlü olması denir. Haliyle, Ali Kemallerin, Şener, İzzet ve gibilerinin de bir gün gelip “Demokrasi Şehitleri” olarak anılacakları ve onların da ‘badem gözlü’ olacakları ihtimaline hiç şaşmamalı. Tabii, bu bademleri, o zaman da yiyecek olanlar bulunursa...

“Ölünün arkasından konuşulmaz, rahmet okunur” deseler de; - günahı boynuma - ben şahsen bunları rahmetle değil; nefretle ve lanetle anacağım… İşte buna da benim demokratik hakkım ve düşünce özgürlüğüm diyelim…
 
Üst