Şu Sabah Kahvaltısında Ne Oldu?

İsmet Kotak

Onursal Üye
Katılım
13 Nis 2009
Mesajlar
318
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şu Sabah Kahvaltısında Ne Oldu?

Geçen hafta KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat “Halkın Sesi’ni” kahvaltıya davet etti.Biliyorsunuz bir süreden beri “Kahvaltı” politikanın ayrılmaz parçası oldu.Orada çayınızı yudumlarken, belki biraz hellim veya peyniri ağzınıza atarsınız.Dikkatiniz ya sorduğunuz soruna aldığınız yanıtta ya da başkalarına verilen yanıtta olur.Katılanlar kendi alanlarına göre notlar alırlar. Muhabirler veya meraklı yazarlar,dijital kayıt yapan aygıtlarını Cumhurbaşkanının önüne bıraktıklarından onlarınki notları kaçırmadan kaydederler.

O sabah da öyle oldu.Hasan Kahvecioğlu,Emine Sütcü ve gazeteden genç muhabir ve yazarlar, kayıt cihazlarını gelip önümüze koydular.Cumhurbaşkanı Talat reddetmedi.”Burasını yayınlamayınız” dediği sırada da “Cihazınızı kapatınız” demedi. Genelde bu bir etik sorunudur.Basınla konuşan yetkili “Yayın dışı bilgi” de sunar ve de işaret eder. Eski deyimle bunu yayınlamak “Gazetecinin sütüne kalmıştır yayınlayıp yayınlamamak”…

Bu kez can alıcı soruları nerede ise görüşme sonunda sordum ve de aldığım bir yanıt üzerine Kahvecioğlu “İşte bu yarınki başlığı oluşturdu” demişti. O şuydu: ”Hristofyas bu anlaşmayı imzalayıp halkına açıklayamaz”… Sonra bir soru daha sordum ve taşlar yıkıldı. Sanıyorum onca görüşmede önemli bulunmayan sohbet, son sorularla ilginç oldu. Kahvecioğlu da gazetecilik görevini yaparak bunları kullandı. Politis ile de yakın bağı olduğundan orada da yayınladı.Kimi bunu etik görmedi,kimi bunun yapılmaması gerektiğini ileri sürdü.Ne olursa olsun artık karşılıklı olarak bu açıklamalar gazete sütunlarına geçti. Açıklamalar önem kazandı . Ben yasaklı sözleri o günden sonra yayınlamadım ama Kahvecioğlu’nun kaleminden “Politis” gazetesinde yayınlandığı şeklinden sizleri mahrum bırakmak istemem.Alıntı yapıyorum.Çünkü Kıbrıs konusunda halktan saklanan çok şey vardır.

İşte “Politis’te” yayınlananlardan önemli bölümler:

Talat: “Rumun seçiminde Türk oyu katkısı aranmasını istemiyoruz. Bu konuda katıyız. Ben kabul etmiyorum.”

Talat’a göre;
1) “Türk nüfusunun kendi bölgesinde çoğunlukta olması” için kalıcı deregasyon şarttır.
2) Rum tarafının önerisi kabul edilirse, yüzde 5 oy alan radikal bir Kıbrıslı Türk, Rum oyları ile Başkan seçilebilir.
3) Dönüşümlü Başkanları eşit sayıdaki Senato seçmeli...
4) Çözüm planını iki lider yazacak ve uzmanlar da sonuçlandıracak.
5) Birleşik devlet, büyük oranda Kıbrıs Cumhuriyeti ile az oranda “KKTC”den oluşacak...
6) Verheugen “Birincil hukuk” konusundaki Türk tezini anladı ve ikna oldu.
7) Referandum yapılacak olsa Türk tarafı evet diyecek...


Talat, Yeşilırmak(Limnidi) kapısı konusunda Hristofyas ile gerçek anlamda bir “kavga” yaptığını doğruladı ve “Hristofyas’ın, olası bir anlaşmaya imza atacak kadar cesur ve yetkili olduğuna inanıyor musunuz?” şeklindeki soruya “Ondan endişem var...” şeklinde yanıt verdi.

Görüşmelerde, Mahkemeler konusunu bağladıklarını, federal suçlar konusunda anlaştıklarını belirten Talat, Yürütme’de görev alacak Başkanlar’ın Senato’nun ortak oyu ile seçilmesini benimsediğini de söyledi.

Türk ve Rumlar’ın “ortak” liste ile seçime gitmesi halinde, yüzde 5 oy alan radikal Türk adayların seçim kazanacağını belirten Talat, bir yabancının ortaya attığı “İlk tur seçim toplumların kendi içinde, ikinci tur ortak seçim yapılsın” şeklindeki öneriyi ilginç bulduğunu söyledi.

Hristofyas ile “Başbaşa görüşme” yapmasının nedenlerini ve tutanak tutulup tutulmadığını soran gazetecileri Talat şöyle yanıtladı:

“Görüşmelerle ilgili hiçbir bilgi gizli değil. Bütün tutanakları ben “Meclis”e gönderiyorum. Orada “vekil”lerin bunları okuması mümkündür.

Başbaşa yaptığımız görüşmelerin tutanaklarını bizzat ben yazarım ve “Meclis”e gönderirim. “Başbaşa görüşme”nin bazı avantajları var. Birleşmiş Milletler yetkilileri ve ekiplerimizle konuşamayacağımız şeyleri konuşuruz. Mesela ben onu uyarırım. “Bak, bu konuda şöyle bir tutum olursa, sonra kendi kamuoyun önünde geri adım atamazsın” derim. Örneğin ben de kalkar da kendi kamuoyum önünde “KKTC ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında bir çözüm olacaktır” dersem, sonra masada Rum tarafı “Asla böyle bir şey olmayacak” derse, bu kez ben geri adım atmak zorunda kalabilirim.”

Soru: Sayın Talat, Limnidi’yi bir türlü çözemediniz. Üstelik kavga ettiğiniz de yazıldı. Bir diplomat yüksek sesle kavga ettiğinizi duymuş... Doğru mu?

Yanıt: Doğrudur. Yeşilırmak (Limnidi) konusunda çok kötü olmuştu. Resmen kavga ettik Hristofyas’la... ama ben toplantı sonrasında hiç bundan söz etmedim. Oysa bana “açgözlü” dedi. “Doymaz” dedi.


Soru: Peki siz sonradan fazla şeyler mi talep ettiniz?

Yanıt: Biz ilk baştan beri “serbest geçiş” diyoruz. Yani bunun içinde herşey var. Mazot yok mu? Tabii mazot tankeri de geçecek. Öyle anlaşmıştık. Eğer siz Pirgo köylülerinin Lefkoşa’ya ulaşması için (Dikkat ediniz; kuzeye geçmeleri için değil...) bu kapının açılmasını istiyorsanız, ben de Erenköy’e ulaşmak isterim. Madem ki aramızda sorun var, herşey bir pazarlık konusu olacaktır.

Soru: Hristofyas “Kıbrıslı çözüm” diyor. Bu ne anlama geliyor? Birileri bir plan yazmayacak mı bizim için?

Yanıt: Hayır birileri yazmayacak... Biz yazacağız... Vardığımız mutabakatları uzmanlara vereceğiz. Şu anda bizim 30 civarında ortak metnimiz var. İçinde mavi ile yazılmış Rum, kırmızı ile yazılmış Türk görüşleri yanısıra çoğunluğu da siyahla yazılmış ortak görüşlerdir. Biz şimdi mavi ve kırmızıları yok etmek için uğraşıyoruz. Sonuçta bunları Anayasa yazıcılarına vereceğiz. Belki de Türkiye’den, Yunanistan’dan birileri olabilir, hatta yabancı uzmanlar da çağırabiliriz. Onlar biraraya gelecekler. Ama temelleri biz hazırlayacağız. Eskiden taraflar görüşürdü. BM yazardı ve taraflara “Sizin görüştüklerinizin ortak noktaları bunlardır, size öneriyoruz” derlerdi. Şimdi öyle olmayacak gibi görünüyor.

Soru: Peki, bu yeni devlet nasıl bir yapı olacak?

Yanıt: Annan Planı neydi? Bir Kıbrıs Anayasası modifikasyonu muydu, yoksa yeni bir düzenleme miydi? Herkes istediği gibi algılayacak... Kimisi “Bu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamadır” diyecek, kimisi de yeni bir devlet olarak görecek.

Ama aslında yapılacak olan iki “devlet”in birleşmesidir. Ancak; yüzde elli “KKTC” ve yüzde elli Kıbrıs Cumhuriyeti olmayacak bu ortaklık... Çoğunluk Kıbrıs Cumhuriyeti olacak... BM temsiliyeti, AB üyeliği devam edecek. Ama Kıbrıs Türk devletinin uyum süreci de olacak... Rum tarafının yaptığı anlaşmalar listelenecek ve hangi anlaşmalar yeni devleti bağlayacak belli olacak... Bizim de Türkiye ile olan anlaşmalarımız var. Uluslararası anlaşma niteliği taşıyorlarsa onlar korunacak. Bu günlerde bir ekip kuruyoruz... Çalışacaklar ve uluslararası anlaşma niteliği olan ve her iki tarafı da bağlamasında sakınca olmayan anlaşmaları listeleyecekler.

Verheugen bizi anladı ve ikna oldu...

Soru: Bir de “Birincil hukuk” konusu var. Bu konuda ısrarlı olduğunuz biliniyor?

Yanıt: Birincil hukuk konusu Bürgenstok’ta Türkiye tarafından öne çıkarılmıştı. Anlaşmamızdaki sapmaların (Deregasyonlar) birincil hukuk haline gelmesi şarttır. Biz her ülkenin ayrı ayrı geçici ve kalıcı derogasyonlara onay vermesini istiyoruz. Örneğin İrlanda’nın istediği sapmalar var. Onu onaylamayı kabul ediyorlar. Bizimkini kabul etmiyorlar.

Geçenlerde buraya gelen Ferheugen Türkiye’nin birincil hukuk ısrarının yersiz olduğunu söylemişti. Burada ikna oldu. “Bunu Olly Rein ile konuşun” dedi.

AB üyelerinin teker teker “Aki”den olan geçici ve kalıcı sapmaları onaylamasını istiyoruz. Hristofyas bu konulara sıcak bakmıyor.

Kalıcı deregasyonlar istiyoruz

Soru: Türk tarafı hangi konularda kalıcı deregasyonlar talep ediyor?

Yanıt: Kalıcı derogasyon olarak; nüfus çoğunluğunun Kıbrıslı Türk olmaya devam etmesini talep ediyoruz. Annan Planı’nda üçte ikisi Kıbrıslı Türk olacak diyordu. Bu şarttır.


Rumların; çoğunluğu Senato’da sağlayabileceklerini gördükten sonra ben “toplum” mantığının tekrar getirilmesini talep ettim. Denktaş döneminde “toplum” yoktu. Annan Planı’nda da yoktu. Halk ve devlet deniliyordu. Denktaş bunları kabul ettiremedi.

Bürgenstok’ta toplumdan bahsetmeden Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum dedik. Sonra ana dili Türkçe olanlar ve ana dili Rumca olanlar dedik. Bu defa ilk günden itibaren “bi-communal, bi-zonal federation” ifadelerini, eski literatürde olanları ve sonradan vazgeçilen terimleri koydurdum. Bizi en fazla güvencede tutacak olan budur. Federasyon kavramı da böyledir. Çünkü federasyonda taraflar arasında hiyerarşi yoktur. Yani alt-üst ilişkisi yoktur. Federal yasalar federe devlet yasalarından daha üstündür diye bir yaklaşım yoktur. Çelişki varsa, bunu Anayasa Mahkemesi çözer.

Mahkemelerde anlaştık...

Soru: Galiba, anlaştığınız konular içinde mahkemler var.

Yanıt: Mahkemeler konusunda anlaştık. Federal mahkemelerde yargıçlar eşit sayıda olacak. Anayasa, Yüksek Mahkeme ve İstinaf Mahkemesinde Başkan’ın ayrı oyu olmayacak. Üç tane yabancı yargıç saptanacak. Onlar sürekli görev yapmayacak. Evlerinde oturacaklar. Yani “Sytand by” olacaklar. Gerektiğinde gelip görev yapacaklar.

“Federal suçlar” konusunda da anlaştık. Ancak “Federal polis”in eşit sayıda olmasını istiyoruz. Bu konuda anlaşamadık.

Soru: Suç ve Suça ilişkin konularda bir alt komite kurulduğu ve eski havaalanında bir ofiste birlikte çalıştıklarını biliyoruz. Bir şey ürettiler mi?

Yanıt: Henüz bu insanlar birbirlerine ihtiyatla yaklaşıyorlar. Ancak bu çok önemli bir başlangıçtır. Yakında bir dava var. Rum tarafında öldürülen Güzelyurtlu ailesi hem Türkiye’yi hem de Rum tarafını dava etti. İlginç bir dava olacak... Taraflar işbirliği yapmamakla suçlanıyor. Cinayet olduğunda biz Rum tarafından delilleri istemiştik. Vermediler. Bize “Adamları verin biz yargılayalım” demişlerdi.

Soru: Ortak seçim konusunda esnek misiniz?

Yanıt: Biz Başkanlar Konseyi öneriyoruz ve üyelerin halk tarafından değil, Meclis tarafından seçilmesini istiyoruz. Rum tarafı Konsey’in bu biçimde çalışamayacağını söylüyor. Adanın yüzde 20’si Türk... Bunun yarısının yani yüzde 10’un oy verdiği bir kişi bütün devletin Cumhurbaşkanı olacak. Rum tarafı bu nedenle “Mutlaka bir miktar Rum oyu katkısı olsun” diyor. Rumun seçiminde de Türk oyu katkısı aransın, istiyor... Bu konuda katıyız. Ben kabul etmiyorum.

Katı olduğumuz; Kıbrıs Türk iradesinin kendileri tarafından ifade edilmesidir. Benim somut önerim başkanları Senatonun seçmesidir. Senato’da Türk ve Rumlar eşit sayıda olacak. Türk-Rum ve siyasi düşünce koalisyonu olacak böyle bir parlamentoda. Ortak liste ağırlıklı çoğunluk oyu ile seçilsin... Başkanlar, Bakanlar Kurulu’nu oluştursun. Başkanlık Dönüşümlü olacağına göre, Türk Başkan’a Rum senatörler de oy versin.

Son zamanlarda ortaya atılan makul olabilecek bir öneri var. Rumlar bunu herhalde kabul etmezler. Bu öneriye göre; her bir tarafta ayrı ayrı seçim olacak. Her tarafta seçimde adaylar 2’ye düşürülecek. İkinci tur ada çapında olacak. Bu kez bütün halk oy kullanacak. Ben bu öneriyi ilginç buluyorum ama benimsemiyorum.

Bir yabancıya ait olan bu öneriye göre; iki Türk aday kendi toplumlarında, biri yüzde 35 ve diğeri de yüzde 40 oy alsa... İkinci turda Rumlar’ın oyları ile yüzde 35 oy alan kişi seçimi kazanabilir... Bu bana makul görünüyor.

Ancak Rum tarafının baştan beri üzerinde durduğu formül bu değil... Rumların önerisi kabul edersek, bizden en marjinal kimse o seçilecek... Yüzde 5 oy alan kişi Rum oyları ile seçilebilecek... Oysa yukarıdaki yabancının formülünde marjinaller seçilemez.

Soru: İtalya’dan davet almıştınız. Son anda gitmekten vaz geçtiniz?

Yanıt: İtalyan Dışişleri Bakanı’nın daveti ile Onunla görüşecektim. Ancak, orada bulunan temsilcimizin heyette olmasını kabul etmediler. Bu, Rumların baskısı ile oldu. Ben de “Siz benim heyetimi beliryememezsiniz” dedim ve gitmekten vazgeçtim.

Soru: Eylül - Ekimde “Al-ver” başlayacak mı? Umutlu musunuz?

Yanıt: Ben her zaman için umutluyum. Ümit fakirin ekmeğidir... Umutsuz olsam bu müzakere sürecini yürütemem. Bizim ekmeğimiz de ümittir.

Soru: Siz Hristofyas’ın bir gün oturup imza atacak kadar cesur ve yetkili olduğuna inanıyor musunuz?

Talat-Ondan endişem var...

Soru: Peki referandum yapılsa, Türk tarafından gene evet çıkar mı?

Yanıt: Evet çıkacağına inanırım. O taslak metin bizim onayımızla gidecek. Bu yüzden evet çıkacak.”
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Şu Sabah Kahvaltısında Ne Oldu?

Gerçekten ilginç yorumlar ve şifrelerle dolu bir toplantı olmuş..
Ancak hala ortak nokta aranırken kullanılması gereken en önemli cümle ortada görünmüyor." TÜRKİYE'NİN GARANTÖRLÜĞÜ" Bu 2 kelimenin olmadığı her anlaşma ne kadar iyi niyetli hazırlanırsa hazırlansın kadük kalacaktır.
 
Üst