- tasavvuf nedir?

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde


Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötülüklerden temizlemek demektir. İnsanın kalbini, Allahü teâlânın muhabbetine bağlamak, Resûlullahın söz, hareket ve ahlâkına uymak, yolundan gitmektir. Kalb ile yapılması ve sakınılması gerekli şeyleri ve kalbin, rûhun, kötülüklerden temizlenmesi yollarını öğreten ilme, tasavvuf ilmi denir. Îmânın yerleşmesini, fıkıh ilmi ile bildirilen ibâdetlerin severek, kolaylıkla yapılmasını ve Allahü teâlânın sevgisine kavuşmayı sağlar. Tasavvuf ilmine, Ahlâk ilmi de denir. Âlimler tasavvufu çeşitli şekillerde ta'rîf etmişlerdir. Ba'zıları şöyledir:

Tasavvuf, güzel ahlâktır. (İ. Kettânî)

Tasavvuf, kalbi temizlemektir. (Ebû Ali Rodbârî)

Tasavvuf, edebe riâyettir. ( Ebû Muhammed Cevîrî)

Tasavvuf, i'tirâzı bırakıp, emredilene peki demektir. (Ebû Sehl Sa'lûkî)

Tasavvuf, nefsin kötü isteklerini terk etmektir. (Ebû Hüseyn Nûrî)

Tasavvuf, faydasız işleri terk etmektir. (Ebû Saîd İbni Arabî)

Tasavvuf, vakti değerlendirmek ve vaktin kıymetini bilmektir. (İbni Osman Mekkî)

Tasavvuf, Allahü teâlânın ahlâkı ile ahlâklanmaktır. (Cüneyd-i Bağdâdî)

Tasavvuf, kimseye ezâ ve cefâ vermemek, herkese lütûf ve ihsânda bulunmak, hastalık ve musîbetleri herkese izhâr etmemek, düşmanlarını affetmek, insanlık mertebesinin en yüksek derecesine kavuşmayı usûl ittihaz etmektir. (Ahmed Şirbâhî)

Güzel ve çirkin huylar

Kalbin, kötü huylardan temizlenmesi için, Allah için olmayan herşeyin sevgisini kalbden çıkarmak gerekir. Bu yolda ilerlemek Peygamberlerin ahlâkındandır.

Kötü sıfatlar, câhillik, öfke, riyâ, kin, hased, kibir, ucup cimrilik, mal ve makam sevgisi, övülmeyi sevmek, ayıplamaktan korkmamak, sû-i zan, övünmek gibi şeylerdir.

Güzel huylar, ilim, tefekkür, rızâ, hayâ, tevâzu, merhamet, mürüvvet, cömertlik gibi güzel işlerdir.

Hak yolunda ilerlemekten maksat, kötü sıfatlardan kurtulmak ve güzel huylarla süslenmektir.

Tasavvuf, Yahudi veya Yunan filozoflarının uydurması değildir. Tasavvuf bilgilerinin hepsi Resulullahtan gelmektedir. Bunların isimleri sonradan konulmuştur. Resûlullahın, Peygamber olduğu bildirilmeden önce, kalble zikrettiği mu'teber eserlerde yazılıdır.

Zikir ve nefs muhasebesi, Resûlullah ve Eshâb-ı kirâm zamanında da vardı. Hicrî 2. asır sonlarında, Ehl-i sünnetten, kalblerini gafletten koruyanların ve nefislerini Allaha itâ'ate kavuşturanların bu hâllerine Tasavvuf ve kendilerine Sofî ismi verildi. Kendine ilk defa sofî denilen zât, Ebû Hâşim Sofî'dir.

Tasavvuf, İslâm ahlâkı ile ahlâklanmak için lâzım olan bilgileri öğreten bir ilimdir. Tıp ilmi, beden sağlığına âit bilgileri öğrettiği gibi, tasavvuf da kalbin, rûhun, kötü huylardan kurtulmasını öğretir, kalb hastalıklarının alâmetleri olan kötü işlerden uzaklaştırır, Allah rızâsı için güzel iş ve ibâdet yapmayı sağlar. Zaten dinimiz, önce ilim öğrenmeyi, sonra buna uygun iş ve ibâdetin Allah rızâsı için yapılmasını emreder. Kısaca din, ilim, amel ve ihlâstan ibârettir.

Huzûra kavuşmak için

Dünya ve âhıret iyiliklerine, rahat ve huzûra kavuşmak için birinci olarak doğru bir îmân sâhibi olmak gerekir. Doğru bir îmâna kavuşmak için, Ehl-i sünnet i'tikâdını öğrenmek ve inanmak gerekir.

İkincisi, insanların saâdeti için lâzım olan şey, dinin emîr ve yasaklarını öğrenmektir. Dînimizde bildirilen helâlı, harâmı ve diğer husûsları öğrenmek ve buna uygun hareket etmektir.

Üçüncüsü, kalbin kötülüklerden temizlenmesi ve nefsin terbiye edilmesidir. Nefs hep kötülük yapmak ister. Onun bu isteklerinden kurtulmak ve Allah sevgisini kalbe yerleştirmek için, tasavvuf âlimlerinin eserlerini okuyup amel etmek lâzımdır.

Bir kimse doğru îmâna kavuşur, dinin emîrlerini seve seve yerine getirirse enbiyâya, evliyâya ve melâikeye benzer ve onlara yaklaşır. Aynı cinsten olan şeyler, birbirini çektiği gibi onlar tarafından yanlarına çekilir. Çok büyük bir mıknatısın bir iğneyi çekmesi gibi onu yüksekliklere çekip Cennete kavuşmasına sebep olurlar.

Ma'nen yükselmek dünya ve âhıret saâdetine kavuşmak bir uçağın uçmasına benzetilirse, îmân ile ibâdet, bunun gövdesi ve motorları gibidir. Tasavvuf yolunda ilerlemek de, bunun enerji maddesi, ya'nî benzinidir. Tasavvufun iki gâyesi vardır: Birincisi, îmânın yerleşmesi ve şüphe getiren tesirlerle sarsılmaması içindir. Âkıl ile, delil ve ispat ile kuvvetlendirilen îmân böyle sağlam olmaz. Allahü teâlâ buyurdu ki:

(Kalblere îmanın yerleşmesi ancak ve yalnız zikir ile olur.) [Ra'd 28]

Zikir, her işte, her harekette Allahü teâlâyı hatırlamak, O'nun rızasına uygun iş yapmak demektir.

İkinci gâyesi, ibâdetlerde kolaylık, lezzet hâsıl olması için, nefisten doğan sıkıntıların giderilmesidir. İbâdetleri kolaylıkla, seve seve yapmak ve günâh olan işlerden de nefret edip uzaklaşmak, ancak tasavvuf ilmini öğrenip, bu yolda ilerlemek ile mümkündür.

İmâm-ı Mâlik hazretleri buyurdu ki:

(Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at sahibi, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur.) [Merec-ül bahreyn]


TASAVVUFUN ŞİİR DİLİYLE AÇIKLANMASI


Olanlar Tekkesi Şeyhi İbrahim Efendi (k.s.) tasavvufun tanımını aşağıdaki dizelerde ifade etmiştir:

Bidayette tasavvuf sofi bican olmaya derler
Nihayette gönül tahtında sultan olmaya derler

Tarikatte ibarettir tasavvuf mahv-ı suretten
Hakikatte saray-ı sırda mihman olmaya derler

Bu abu kil libasından tasavvuf ari olmaktır
Tasavvuf cismi safi nur-ı Yezdan olmaya derler

Tasavvuf lem’ayı envar-ı mutlaktan uyarmaktır
Tasavvuf ateş-i aşk ile suzan olmaya derler

Tasavvuf şerait name-i hestiyi dürmektir
Tasavvuf ehli iman olmaya derler

Tasavvuf arif olmaktır hakimen adetullaha
Tasavvuf cümle ehli derde derman olmaya derler

Tasavvuf ten tılsımın ism miftahıyla açmaktır
Tasavvuf bu imaret külli viran olmaya derler

Tasavvuf sofi kali tebdil eylemektir bil
Tasavvuf her söz ki söyler ab-ı hayat olmaya derler

Tasavvuf ilm-i tabirat-ü tevilatı bilmektir
Tasavvuf can evinde sırrı sübhan olmaya derler

Tasavvuf hayret-i kübrada mestü valih olmaktır
Tasavvuf Hakkın esrarında hayran olmaya derler

Tasavvuf kalb evinden masivallahı gidermektir
Tasavvuf kalbi mümin arşı Rahman olmaya derler

Tasavvuf her nefeste şarka vü Garba erişmektir
Tasavvuf bu kamu halka nigehban omaya derler

Tasavvuf cümle zerratı cihanda Hakk’ı görmektir
Tasavvuf gün gibi kevne nümayan olmaya derler

Tasavvuf anlamaktır yetmiş iki milletin dilin
Tasavvuf alem-i akla Süleyman olmaya derler

Tasavvuf uryet-i vüska yükün can ile çekmektir
Tasavvuf mahzar-ı ayat-ı gufran olmaya derler

Tasavvuf ismi azamla tasarruftur bütün kevne
Tasavvuf camii ahkamı Kuran olmaya derler

Tasavvuf her nazarda zatı Hakka nazır olmaktır
Tasavvuf sofiye her müşkil asan olmaya derler

Tasavvuf ilmi Hakka sinesini mahzen etmektir
Tasavvuf sofi bir katreyken umman olmaya derler

Tasavvuf küllü yakmaktır vücudun nar-ı la ile
Tasavvuf nur-ı “illa” ile insan olmaya derler

Tasavvuf on sekiz bin aleme dopdolu olmaktır
Tasavvuf nuh felek emrine ferman olmaya derler

Tasavvuf “kul kefa billah” ile davet dürür halkı
Tasavvuf irci’i lafzıyla mestan olmaya derler

Tasavvuf günde bin kere ölüp yine dirilmektir
Tasavvuf cümle alem cismine can olmaya derler

Tasavvuf zat-ı insan zat-ı Hakk’da fani olmaktır
Tasavvuf “kurbu ev edna”da pinhan olmaya derler

Tasavvuf canı canane verip azade olmaktır
Tasavvuf can-ı canan can-ı canan olmaya derler

Tasavvuf bende olmaktır hakikat Hak ey İbrahim
Tasavvuf şer-i Ahmed dilde bürhan olmaya derler


Tasavvufun Tarifleri

Olanlar şeyhi İbrahim Efendi (k.s.)’nin halifelerinden olan Kütahya’lı Sunullah Gaybi Hazretleri tasavvufu : “Nefyi vücud ile ahlakı hamide ve evsafı cemile sahibi olmaktır.” şeklinde tanımlar.

Mevlana Celalettin Rumi hazretleri Mesnevi Şerifi’nde : Tasavvuf nedir diye bir uluya sordular: “Gam ve keder zamanında ferah bulmaktır.” ifadesini kullandı.

Şeyh Ebu Muhammed El Ceriri Hazretleri : “Her türlü iyi ahlak ile ahlaklanıp her nevi kötü ahlaktan uzaklaşmaktır.” demiştir.


Cüneyd Bağdadi Hazretleri tasavvufu,” Hakkın seni sende ifna edip kendisiyle ihya etmesidir.” ifadesiyle tarif etmiştir.

Diğer bazı ünlü sufilere ait tasavvuf tarifleri aşağıda verilmektedir .

( Bu tarifler Dr. Mustafa Kara’nın “ Tasavvuf ve Tarikatler Tarihi” adlı eserinden alınmıştır. )

Reveym b Ahmed Bağdadi : Kendini Allah’ın murad ettiği şey üzerine bırakıvermen, O’nun İradesine mutlak olarak teslim olmandır. Üç esas üzerine kurulmuştur. Fakr; Allah’a muhtac olma esasına yapışmak, bezl, isar ve cömertliği gerçekleştirerek bunu kendi vasfı haline getirmek, Allah’a teslim olarak itiraz ve ihtiyarı terk etmektir. Canını bağışlamaktır. Bunu yapamadınsa sufilerin hezeyanlarıyla hiç uğraşma.

Ebu Bekir Şibli : Karşılıklı dostluk ve sevgidir. Hiçbir kaygı duymadan Allah ile beraber olmaktır. Yakıcı bir ateştir. Duyu organlarını zaptetmek ve ruhun üfleyişlerine kulak vermektir. Tasavvuf şirkdir, ortaklıktır. Çünkü tasavvuf kalbi masivadan muhafaza etmektir. Halbuki masiva diye bir şey yoktur.

Amr b. Osman Mekki : Kulun her vakitte, o vakit içinde yapılması en uygun olan amel ve ibadetle meşgul olmasıdır.

Ebu Said Miheni : Vasıtasız olarak kalbin Hakk ile kaim olmasıdır.

Cafer Huldi : Şerefli bir ahlaka doğru yükselmek, kötü ahlaktan yüz çevirmektir.

Ebu Bekir Kettani : Ahlaktır. Seni ahlaken geliştiren tasavvuf, kalp safası yönünden de geliştirmiş olur.

Tasavvufun en önce kim tarafından söylendiği belirlenemeyen diğer tarifleri :


Cömertliktir, zariflik ve temizliktir.
Uyanık ve muteyakkız olmaktır.
Kirlerden temizlenmek, kinlerden kurtulmaktır.
Şehvet ve arzuyu terk etmektir.
Mütevazi olmak, yedirmek, içirmek, ikramda bulunmaktır.
Bilmektir. Sadakattir, cömertliktir, ahlaktır.
Hakk ile muvafakat, halk ile gülüşmektir.
Cömertlik ve vefadır.
Tasavvuf, incinmemek ve incitmemektir.
Tasavvuf gönül bilgisidir.
Tasavvuf hikmetleşmektir.
Tasavvuf sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmektir.
Tasavvuf zıtları birleştirmektir.

Bütün bu tanımlar, Muhammed Nuru’nun pınarından sulanan Hak dostlarının gönül bahçelerinin çiçekleridir. Farklı gibi görünseler de aslında bu tariflerin hepsi aynı manayı ifade eder. Fark yalnızca tasavvuf ehlinin mizac ve meşrebinden ileri gelir. Bütün bu tanımlar, rengini, ahengini O’ndan almıştır. O ki tasavvuf ehlinin piri Hazreti Muhammed (s.a.v.)’dir. Bu sözler batmayan güneşin ışık huzmeleridir. Sahibi Cenabı Hak’dır. Her velinin tasavvuf tanımı doğrudur. Çünkü bunlar, tasavvufu yaşayan ve hissedenlerin gönül alemlerinden harf kalıplarına bürünmüş, satırlara dökülmüş tariflerdir.


Bu tarifleri gördükten sonra, sonuç olarak tasavvuf hakkında şunları söylemek mümkündür :


İnsan; görünen, bilinen suretin dışında öz varlığı itibariyle bütün mahlukatın en şereflisidir. İnsanın kendinde gizli bir hakikat vardır. Bu hakikat onda daima bir tatminsizlik meydana getirir. Ne servet, ne saman, ne mevki, ne makam, ne şan ne de şöhret ona huzur vermez. Huzuru bulmak ve sükunete erişmek isteyen insan büyük bir arayışın içine girer. İşte tasavvuf eğitimi ihtiyacı bu noktada ortaya çıkar.

Tasavvuf yolunda olmak ve bu yola girmek isteyen kişiler başkalarının yazdığı kitapları okumakla sadece tasavvuf hakkında bilgi edinebilirler. Ancak tasavvuf eğitimi için bu tür bilgiler yeterli olmaz. Çünkü tasavvuf kulluk yoludur. Aczimizi itiraf etmemiz gerekir. Bu konuda kamil bir veli şöyle söylemektedir: “Tasavvuf öğrencisi eğitiminin başlangıcında şu iki ilmi öğrenmek zorundadır. Birincisi acz ilmi ikincisi sükut ilmi.” Kişi aslında varlığın Allah’a ait olduğunu Allah dışında bir varlık davasında bulunmanın vehim olduğunu kavramalıdır. Tasavvuf eğitiminde öğrenci bu kavrayış noktasına gelebilmek için sükut etmeli, susmalı ve dinlemelidir. Acz ilmi, sükut ilmi kavranmaya başladığında hakikat kapısı da aralanmaya başlar.
 

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Cevap: - tasavvuf nedir?



Nedür dinse tasavvuf di tezellül

Huşu’ meskenet sabr u tahammül

Tasavvuf külli geçmekdür özinden

Dahi incinmemekdür il sözinden

Tasavvuf Hakk yolundan çıkmamakdur

Tasavvuf kimse gönlin yıkmamakdur

Tasavvuf halk uli hulk-ı Hasen’dür

Bu söz ehl-i Hüseyn ile Hasen’dür

Tasavvuf az uyuyup az yimekdür

Hak’un esmasını çoh çoh dimekdür



TASAVVUF

Tasavvufa girenler, tarikata girenler; Hakk’ın rızasını kazanırlar ve huzura kavuşurlar. Buna inanmayanlar ise istikametten saparlar ve gayeye ulaşamazlar. Boşlukta kalırlar, tabiri caiz ise “iki cami arasında beynamaz” a dönerler.
Tasavvuf, İslam esasları yolu ile insanın kendini bilmesi, bulması; dolayısıyla Rabbi’ne erişmesidir. Diğer bir tabir ile tasavvuf, İslam’ı manasıyla ve maddesiyle bizzat yaşamaktır. “Kal” halinde değil, “Lisan” da değil; Allah’ın ve Resulullah’ın bize öğretmiş olduklarını “hal” haline getirmektir. Yani hakkı ve hakikati bilmek, bulmak ve olmaktır. Tasavvuf bunun için vardır başka var oluş gayesi de yoktur. Etrafına cemaatler toplasın, siyasetler etsin vb. niyetleri yoktur tasavvufau. Tasavvuf, kulları Allah’a ulaştırma, Kamil ve mükemmel etme yoludur.
Sevgili Peygamberimizden başlayarak ayet ve hadislerin işaretine uymak sureti ile takva ve vera derecesinde bu işi sıkı tutanlar; Hakk’a giden yolu çizmişler ve ona doğru yürüyerek yol almanın usulünü göstermişlerdir. Yani vuslata, usul ve imkan sağlamışlardır. Taklidi, “tahkik”e çevirmişler; yani taklidi imandan tahkiki imana geçmilerdir. Bunun yanında taklidi amelden tahkiki amele geçerek; gururdan, kibirden, riyadan, hasetten ve cümle kötü hallerden kurtulmuşlardır. Tasavvuf, bu hastalıkları iyileştirmek için vardır. Kısaca özetleyecek olursak; bu yola giiş yani tarikata sülul ediş “Kesbi kemal ve seyri cemal içindir.” Derler.
Usuller farklı olabilir. Bütün tarikatlarda bu usuller, fıtratlara ve meşreplere göre ayarlanmıştır. Mesela beldesine göre ele alacak olursak; her beldede o tarikatın tezahür şekli farklı olabilir. İstanbul gibi büyük bir şehirde farklı, Avrupa’da farklı olabilir. Çünkü insanların anlayış yaşayış vb. dereceleri farklıdır. Mürşid-i Kamilin irşad tarzına göre de tarikatlardaki usuller değişebilir. Çünkü, şeyhlerin de bu yolda çok önemi vardır.Öyle ki mürşidlerin göstermiş olduğu usuller ve adaplara göre tarikatlar da o şeyhlerin isimlerine göre ayrılmışlardır. Nakşi ve Kadiri kolunun ana yolu olan Şeyh Nazım Kıbrisi Hazretlerinin Türkiye’de ve Almanya’da belki 15-20 tane Nakşibendi kolu vardır. Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretlerinin, Esat Coşan Hoca Efendi’nin, Mahmud Efendi’nin, Menzil’in, Molla Yahya El-Abbasi Hazretlerinin vb. tarikat kolları mevcuttur. Lakin asıl olarak hepsi de “Halidiyye” koludur. Cümlesinin ana hatları aynıdır. Hepimiz Şah-ı Nakşibendi Hazretlerinin kurmuş olduğu adap ve usule göre amel ederiz.
HAKKA SEYR-İ SÜLUK

Tarikatta süluk etmek demek, tasavvufta Allah’a ulaşmanın yolunu aramak manasına gelir. Eğer şeyh, müridin kalbinin mutmain olduğunu görürse, o zaman hiçbir istihareye hacet kalmadan; ona tövbeyi, usulü ve yolu telkin eder. O da bellidir zaten, gelmişsin, niyet etmişsin; tövbe edeceğim, usul öğreneceğim diyorsun ve o usule davet alıyorsun.
İşin başı, yani ilk aranan şart ise “tövbe” idir. Süluka başlarken, günahların için tövbe etmelisin. Sonra şeyh, müridine ilk ders olarak şunu söyler:
“Seyr-i Süluk yapacaksın ve namazını hiçbir zaman terk etmeyeceksin. Başladık matluba vasıl olmak için ancak kitap ve sünnete uyacaksın ve ondan ayrılmayacaksın.”
Allahü Teala ile beraber olmak şuuru belirip, nuru ilahi kalplerinde yerleşinceye kadar, şeyh onları oldukları şekilde gözetir. Müridin haline münasip miktarda zikir verir. Müridin vazifesine, sadakatine, teveccühüne, himmet ve ihtimamına göre; gerekiyorsa zikrini arttırır. Daha sonraları da tarikatın adabını ve şeriatını anlatır, şeriatın usulünü gösterir. Müridi, bu makamlara ve sünnete mutlak surette ittiba etmeye teşvik eder. Lakin sabırlı olmak lazımdır. Çünkü asıl gaye ; kamil bir mürşidin terbiyesi altına seyr-i sülukunu yavaş yavaş yaparak; Ahlak-ı Hamideye’yi kazanmaktır. Makbul olan fazla zikir çekmek değildir. Kalbini temizlemek, günahlardan sakınmak ve iyi hal üzere ameller yapmak az dahi olsa devamlı olmak, istikamet üzere olmaktır.
Çekmiş olduğumuz zikir Allah’ın kelamı olduğu için, öyle rahmet iniyor ki; bu inen rahmetin hürmetine vücudumuzda bazı haller tecelli ediyor.Aslında vücudumuzdaki bir yerin tedavisi maksadıyla o haller geliyor. Bir rüya görür görmez “Ben oldum!” diyorsun. Hayır efendim; Ahlak-ı Hamidiye’yi elde edersen, bu makamlara ulaşırsın manasınadır bu haller.
Her şeyin bir vakti ve zamanı vardır. Onun için Şeriat-ı Muhammediye’nin ahkamına riayet edelim. Ne demek istediğimi ehli olan anlamıştır. Ehli olmayanın Allah yardımcısı olsun; Allahü Teala onu da hak ve hakikata ulaştırsın. Mürşid hepimizi ikaz edecektir., bir görevi de budur. Onda kitap ve sünnete muhalif bir hal, bir keşif ve bir hareket olursa; o zaman itibar edilmez. Basar ve basiret sahipleri bunlara itibar etmezler ve mizana koymazlar.
İmam-ı Rabbani Hazretleri “Mektubat”ında şöyle buyuruyor:
“Müritler zikri telkin edin. Tarikatın adabını öğretin ve haramlardan kaçmalarını muhakkak surette emredin. Eğer bunlara uyarlarsa, göreceksiniz ki, onlarda çok haller tecelli edecektir. Hemen bu hallerin tecelli etmesi, onların bir şeye vasıl olduklarının alameti değildir. Gayret ve sebat ederlerse, bu ve bunun benzeri haller ile Mevla’nın dünya ve ahrette ikramlar edeceğinin alametidir.”


kaynak :Fethu’r Ruh- Şeyh Ahmed Yasin el-Buhari el Bursevi el Hakkani -Tekamül yayınları

 

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Cevap: - tasavvuf nedir?

481754xe5jzndpb7.jpg
 
Üst