Cevap: Tasavvufta 11 Düstur..
Hûş Der Dem
Manası, her nefes alış verişte uyanık bulunmak, gaflette olmamaktır. Hak yolcusu her nefesini Allah ile huzur ve uyanıklık içinde alıp vermelidir. Bütün vakitlerini bir çeşit ibadet ve taat içinde geçirmelidir. Çünkü Allah’ın zikri ve itaati içinde geçen her nefesle kul Yüce Allah’a bağlanmış olur ve böyle nefesler diridir, canlıdır, tatlıdır, feyizlidir. Gafletle çıkan ve isyanda harcanan bütün nefesler ölüdür, feyizsizdir, nursuzdur, tatsızdır. Gaflet anında insan Rabbiyle kalbinin bağını kesmiş olur.
Şah-ı Nakşibend (k.s) der ki: “Bizim terbiye yolumuz, nefeslere varana kadar her anını uyanık geçirme üzerine kurulmuştur. Uyanık sufi, iki nefes arasını bile zikirle geçirir.”
Arifler der ki: Bu çok zor bir iştir. Ancak peşine düşenler ve zâtî zikre geçenler, onun mümkün olduğunu anlarlar. Çünkü bu hâli bizzat yaşarlar.
Hak yolcusu, elindeki ânı iyi değerlendirmelidir. Geçmiş zamanın derdi ve geleceğin endişesi ile eldeki ânını zayi etmemelidir. İşin en doğrusu, sık sık istiğfar etmelidir.
Sefer Der Vatan
Manası, halktan kaçıp Hakk’a gitmektir. Hak yolcusu, devamlı seyir ve sefer halindedir.
O, “Ben Rabbime gidiciyim”52 ayetiyle anlatılan durumda olmalıdır. Gidilecek yer cennettir, aranacak şey ilahi rızadır. Bunun için hak yolcusu kötü huyları terk edip iyi huylarla süslenmelidir. Haramı bırakıp helale koşmalıdır. İsyandan takvaya kaçmalıdır. Bu sefer kalp ile yapılır. Bu yol gönül ile katedilir. Kalp uyanmadan önünü göremez, terbiye görmeden Rabbini tanıyamaz, manevi kirlerden temizlenmeden hakkı müşahede edemez.
Bunun için hakka gitmek isteyen kimse, önce güvenilir bir rehber bulmalıdır. İlk sefer mürşide olmalıdır. Sonra onun terbiye ve nezaretinde kalbin manevi seyri gerçekleştirilmelidir. Mürşid elindeki seyr u sülük ile kalp aynası temizlenir. İlahi sevgi ve feyiz ile kalp kuvvetlenir. Nefsin sıfatları değişir. Böylece insan gösterişten ihlasa, gafletten zikre, zulümden adalete, isyandan itaate adım atar. Buna gerçek hicret denir. Kısaca Yüce Allah’a gitmektir. Tasavvufun hedefi, bu hicreti gerçekleştirmektir.
Bir de Hak yolcusu bir hâlde çakılıp kalmamalıdır. Devamlı hayırlarda yol almalı, güzel ahlakta ilerlemeli, manen terakki etmelidir. Hak yolunda seyir devamlıdır, durmak, usanmak ve oturmak yoktur.
Halvet Der Encümen
Manası, halkın arasında iken Cenab-ı Hakk ile beraber olmaktır. Buna zâhiri halk, bâtını hak ile olmak denir. Hak yolcusunun kalbi ilâhî zikrin tadıyla dopdolu olmalı ve her şeyi zikre vesile etmelidir. Varlıklar kalbe perde yapılmamalı, her şey değerine göre yerine konulmalıdır. Kalp Yüce Rabbini tanıdıktan ve O’nun tecellilerini müşahede ettikten sonra başka hiçbir varlık ile perdelenmez, oyalanmaz, aldanmaz, huzur bulmaz. Zikirle uyanmış ve ilahi nurla cilalanmış bir kalp nereye baksa, kiminle karşılaşsa Yüce Allah’a zikreder. Kalbin bu hâle nasıl ulaştığını İmam Rabbanî (k.s), şöyle belirtir:
“Kalbin Allah’tan gayri her şeyi unutacak derecede zikir içinde kaybolması ancak, ehl-i sünnet akidesi üzere hak mezheplerin hükümleriyle amel etmek suretiyle elde edilir. Bu, peşine düşülecek en büyük hedeftir. Cenab-ı Hak ile huzur bulup selîm hâle gelen kalb sahipleri, herhangi bir varlığa nazar ettiklerinde, ilk olarak onları yaratanı hatırlarlar ve eşya ile perdelenmezler. Ne kadar düşünseler, bizzat eşyaya ait bir vücut ve sıfat akıllarına getiremezler. Her şeyde ilâhî tecellileri müşahede ederler. Buna ‘fenâ-i kalbî’ denir. Tarikatta ilk basamak budur ve diğer velayet makamları bunun üzerine gelişir.” İmam Rabbanî, I, 278. Mektup.
Necmüddin Kübra (k.s) der ki: “İki zikir bir yerde bulunmaz. Devamlı eşyayı zikir ve dert eden kimse Allah’ı gerçek olarak zikredemez. Allah’ın zikrine dalan kimse de kalbini eşya ile meşgul etmez. Hz. Peygamber (s.a.v) devamlı Allahu Teala’yı zikrederdi. Peygamberlerin ve velilerin normal işleri de zikir sayılır. Çünkü, onların bütün davranış ve işleri Hak ile olur, hak ölçülere uyar. Zikirden gaye, kalbin Allah ile huzur bulmasıdır.” (Necmüddin Kübra, Tasavvufî Hayat, 58 )
Nakşi yolunun piri Şâh-ı Nakşibend (k.s): “Bizim yolumuzun esası ‘halvet der encümen’dir, der ve ekler:
“Tarikatimizin temeli sohbettir. Halktan uzaklaşmakta şöhret, şöhrette afet vardır. Hayır, cemiyete girip insanlara hizmet etmektedir. Bu da ancak sohbetle güzel olur. Ancak, hizmetle sohbet birbirini takviye etmeli ve tamamlamalıdır.»
Allah dostlarının bu ahlakı Kur’an-ı Hakimde:
“Onlar öyle erlerdir ki, herhangi bir ticaret ve alışveriş kendilerini Allah’ı zikretmekten, namazı kılmaktan ve zekatı vermekten alıkoymaz.”53 ayetiyle anlatılmaktadır.