Tayyip beye 3. uçağı almaya para var, mayın temizlemeye yok!

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
12 Mart 2003’de imzalanan Ottowa sözleşmesine göre anti personel mayınlarının en azından bir bölümünün hemen temizlenmesi zorunluluk.
Türkiye de bunun için teyakkuzda.
Ama ilginçtir, AKP dört ayrı temizlenecek büyük saha olmasına karşın gözünü, Suriye sınırındaki mayınlı araziye dikti.
Söz konusu alan 800 kilometre uzunluğu olan 205 bin dönümlük devasa bir coğrafya.
Kıbrıs’ın iki katı.
AKP burayı yap-işlet-devret modeli ile temizletmek istiyor.
Başka bir ifade ile mayını temizleyecek olana burayı kiralayacak.
İşte sorun zaten burada başlıyor.
Toplamda 49 yıllık bir kiralama kafaları karıştırıyor.
Üstelik iddialara göre bu iş için İsraillilere söz verildiği kaydediliyor.
İlginç husus, bu yap-işlet-devret ihalesinin İngiliz ve ABD vatandaşı da olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e verilmesidir.
Öyle ya Savunma Bakanlığı dururken bu iş niçin Maliye’ye verildi?
Dahası Danıştay’ın konu ile alakalı olarak aldığı karara rağmen neden temizleyene kiraya verilmesi konusunda ısrar ediliyor?
Yoksa gerçekten iddia edildiği gibi bu işin önceden sözü mü verildi?
İyi ama o coğrafya sınır bölgesi!
Arazi ise hem mümbit hem de petrol yatağı!
Mayın temizliğini biz yapalım, arazi de bize kalsın!
Bırakın petrolünü, o devasa alanda organik tarım yapılsa uzmanlara göre her yıl 1 milyar dolar para kazanılır.
Hem bu kiralama işlerinin bizim tarihimizde acayip hatıraları var.
İngilizler de Kıbrıs’ı kiralayarak ele geçirdiler.
12 Adalar olayı tam olarak kira olmasa da yine o tür şeyleri çağrıştırıyor.
Hal bu iken AKP’nin bu ısrarı niçin?
Neden temizliği Türk Genelkurmayı yapmıyor da ısrarla İsrailliler tercih ediliyor?
Efendim TSK’nın teknolojisi yokmuş!
Hikaye...
Mayın temizliği için 30 milyon dolarlık alet-edevat gerekiyor, alın onları, temizlesin asker.
Kulis fısıltılarına göre asker bunu teklif etmiş ama AKP paramız yok diye bu teklifi geri çevirmiş!
Evet yanlış okumadınız AKP iktidarı paramız yok karşılığını vermiş!
Tayyip Erdoğan’a alınan 3. uçak için 61 milyon doları gözü kapalı bulan AKP iktidarı, mayın temizliği için 30 milyon doları bulamıyor!
Böyle bir rezalet olur mu?
Burası Türkiye ve iktidarda AKP varsa oluyor!
Konu Meclis’i bir birbirine kattı ama İsrail işin içinde olduğu için basında satır yok!
Son bir şey:
Malum 800 kilometrelik hat neredeyse K.Irak’a dayanıyor. Yoksa bu kiraya verme işi orada kurulacak Bağımsız Kürdistan’dan Akdeniz’e koridor açılması için midir?

not :alıntıdır. saygılarımla.
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Cevap: Tayyip beye 3. uçağı almaya para var, mayın temizlemeye yok!

Amerikalı gazeteci Saymour Hersh, Benazir Butto ve Refik Hariri’nin dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in emriyle öldürüldüğünü söyledi. Hersh, “Lübnan Başbakanı Refik Hariri gibi Butto’nun öldürülmesi emrini de Cheney verdi. Suikast, CIA içinde kurulan ’Özel Operasyon Birimi’ tarafından gerçekleştirildi. Bu birimin amacı ABD karşıtlarının saf dışı edilmesi” dedi.
Daha önce de Pakistan Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari, Taliban’ın CIA tarafından kurdurulduğunu ve Aralık 2001’de Usame Bin Ladin’i yakalayıp ABD’lilere teslim ettiklerini ama Amerikan Ordusu’nun Ladin’i serbest bıraktığını açıklamıştı.

***
Dünya bu iddiaları tartışırken Almanya’nın Der Spiegel dergisi, Hariri suikastının perde arkasında Hizbullah örgütü lideri Hasan Nasrallah’ın bulunabileceğini öne sürdü! Der Spiegel, sermaye bakımından İsrail’e yakın bir dergi!
Nitekim İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Der Spiegel’in haberini dayanak olarak kullanıp Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah için uluslararası tutuklama emri çıkarılmasını istedi.
Lübnan’daki Hizbullah örgütü ise derginin iddialarını “aptalca ve tamamen uydurma” olarak niteledi.

***
ABD karşıtlarının suikastlerle saf dışı edilmesi için CIA içinde özel bir operasyon ekibi kurduğunu biz söylemiyoruz, önemli haberlere imza atan Amerikalı bir gazeteci söylüyor! Bu iddia doğruysa, yani Hariri ve Butto’yu CIA öldürdüyse, suikast öncesi istihbaratta MOSSAD’ın rolü mutlaka vardır. Dolayısıyla İsrail Başbakanı ve Dışişleri teşkilâtının bilgisi olmadan en azından Lübnan’da böyle bir operasyon yapılamaz.
Bu durumda İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ın Der Spiegel’deki ısmarlama iddiayı dayanak yaparak suçu Hizbullah’ın üstüne atması bir panik göstergesidir! Madem Der Spiegel’in elinde böyle bir bilgi vardı, Amerikalı gazetecinin “Hariri’yi CIA’nın operasyon birimleri öldürdü” iddiasına kadar niçin yayınlamadılar?

***
Lieberman bir diplomat değil! Aşırı sağcı İsrail Evimiz Partisi’nin lideri ve seçim kampanyasını finanse etmek için yurt dışından çok yüklü para aldığı iddialarıyla ilgili olarak polise ifade vermiş bir kişi. Yine Kıbrıs’taki bir bankada kızının adına açılmış hesaplarla para aklamak, rüşvet almak ve dolandırıcılıkla suçlanıyor.
Lieberman, Ariel Şaron hükümetinde Ulaştırma Bakanı olarak görev yaparken Gazze’den çekilme planına karşı çıktığı için bizzat Şaron tarafından görevinden alındı. Ehud Olmert hükümetinde ise hem başbakan yardımcılığı yaptı hem de kurulan yeni Stratejik İşler Bakanlığı’na getirildi. Lieberman bu sırada yaptığı bir açıklamasında “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Yahudi halkının karşı karşıya olduğu en büyük tehdit İran’dır” dedi.
Bu arada İngiltere’nin Daily Telegraph gazetesi, İsrail’in, İran’ın nükleer silah programına karşı yürüttüğü gizli savaş çerçevesinde, nükleer alanda uzman İranlı bilim adamlarını öldürdüğünü iddia etmişti.
Gazetenin haberinde, İranlı Nükleer Bilimci Ardeshire Hassanpour’un 2007’deki şüpheli ölümünün arkasında İsrail istihbarat servisi MOSSAD ajanlarının olduğu öne sürülmüştü. Gazeteye göre İsrail’in amacı, İran’ın nükleer programının gelişmesini geciktirmekti. Amerikalı gazeteci James Risen da CIA ve MOSSAD’ın İran’ın nükleer programlarına karşı birlikte sabotaj planladıklarını yazmıştı.

***
Peki CIA’nın MOSSAD bağlantılı operasyon ekibi, Türkiye’de hangi operasyonları yapıyor? Türkiye’nin Suriye sınırı boyunca uzanan iki Kıbrıs adası büyüklüğündeki toprağı, İsrail’e 49 yıllığına devretmesi başlı başına bir büyük operasyon değil mi? Kim tezgâhlıyor bu operasyonu?


not : alıntıdır
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Cevap: Tayyip beye 3. uçağı almaya para var, mayın temizlemeye yok!

ABD'nin etnik açılımı, Türkiye'ye örnek olabilir!

Başlıktaki öneriye şaşırdınız değil mi? Fakat okuyunca hak vereceksiniz. Salihli’den Hasan Salih Gündüz, turkcelil. com da yayımlanan Prof. Dr. Nurullah Aydın’ın “ABD’nin resmi dili ve etnik açılım” başlıklı yazısına dikkat çekti. Yazıda gerçekten çok önemli bilgiler var! Biraz kısaltarak bilginize sunuyorum:
“Gazeteci Hasan Cemal’in, ülkeyi yönetenlerin bilgisi dahilinde, Kandil’de yaptığı röportajla birlikte, terör örgütünün dışarıdaki başı Murat Karayılan ile İmralı’daki başı Abdullah Öcalan’ın basında gündeme getirilen sözleri, uygulanmasına karar verilen bir düşüncenin öncü yansımaları idi.
Geçmişte ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazılarının ‘dağlara taşlara’ yazılmasının ‘ilkellik’ olduğunu savunan ve bunların aşılacağını bildiren devletin zirvesi ise ‘iyi şeyler olacak’ diyor.
Abdullah Gül, ‘fırsat’ dedi, üzerinden kaç gün geçti başka da bir şey demedi. Anlaşılan Gül’ün söylediğini, icra makamı anladı, o gerçekleştirecek.

* * *

AKP iktidarı, “Kürtçe açılım”a hazırlanıyor. Nedir onlar derseniz, sayalım:
-Kürt Enstitüleri kurulacak.
-Değiştirilen köy adları yeniden konulacak.
-Yerel televizyonlarda Kürtçe yayında saat sınırlaması kalkacak
-Kürtçe, okullarda seçmeli ders olacak
Peki yarın öbür gün her etnik unsur benzeri talepte bulunursa, hayır mı denilecek?

* * *

TRT 6’da Kurmancca’nın Diyarbakır ağzıyla yayın yapılıyor. Peki Diyarbakırlılar ve diğer bölge halkı anlıyor mu? Hayır. Zazaca yayın yaptılar o da anlaşılamadı. Şimdi ise Soranice yayın yapacaklar. Böylece sürüp gidecek.
Çünkü Kürtçe diye tek bir dil yok. Ağızlar, lehçeler var ve birbirini anlayamayan topluluklar var.
100 yıldır Vatikan, Petersburg, Oslo, Paris, Tel Aviv ve Erivan’da çalışan ekipler Kürtçe gramer oluşturamadı.
Şimdi ise Türkiye’de yeni bir dil oluşturmaya çalışıyorlar.

* * *

Bir de Türkiye’ye Kürtçe yayın tavsiyesi yapan ABD’ye bakalım:
ABD’nin 350 milyon nüfusunun yaklaşık üçte birinin ana dili İspanyolca’dır.
Ancak ABD 2007’de İngilizce Dil Birliği Kanunu’nu çıkardı.
Kanunun gerekçeleri şöyle açıklandı:
-Eğitim ve resmî yazışma masraflarından tasarruf sağlamak.
-Ülkedeki az gelişmiş bölgelerin dil farkı sebebiyle geri kalmalarını önlemek. (Birleşmiş Milletler’in resmi dil için kullandığı gerekçe budur, buna atıf yapıyorlar.)
-İngilizce’nin “ABD’deki farklı etnik köken, kültür ve dilleri birleştiren temel olgu” olduğu gerçeğinin kabul edilmesi.

* * *

İngilizce Dil Birliği Kanunu, şu mecburiyetleri getiriyor:
-Kamu ve özel tüm işyerlerinde İngilizce kullanılması,
-Vatandaşlık başvurularının Güvenlikten Sorumlu Bakanlığa verilen ‘İngilizce bilme şartını yerine getirmek’ yetkisine göre işlem görmesi.
Şimdi ABD titizlikle bu kanunu uygulamaya yönelirken, Avrupa Birliği projesine rağmen, her Avrupa ülkesi kendi dilinde yayın ve eğitimde ısrarlı iken Türkiye’ye ne oluyor?
Sahi Türkiye’yi kim yönetiyor?”

* * *

Nurullah Aydın’ın verdiği bu bilgilere dayanarak şimdi biz Türkiye’de Türkçe Dil Birliği Kanunu önersek ve “Türkçe, Türkiye’deki farklı etnik köken, kültür ve dilleri birleştiren temel olgudur. Eğitimde ve resmi yazışmalarda tasarruf sağlamak gerekir, Ülkedeki az gelişmiş bölgelerin dil farkı sebebiyle geri kalmalarını bu kanun önler. Kamu ve özel tüm işyerlerinde Türkçe kullanılmalıdır” desek hemen insan hak ve özgürlüklerinden başlarlar, bizim ne ırkçılığımız kalır ne faşistliğimiz!
İyi de ABD’ye niçin ses çıkarmıyorlar?
“Bizim çocuklar” dan oldukları için mi?
 
Üst