Toplumsal Kürt Terörü Tetikliyen Faktörler

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Toplumsal Kürt Terörü Tetikliyen Faktörler

Biz TÜRKLER tarih boyunca çeşitli düşmanlarla savaşıp; üstünlüğümüzden ve soyluluğumuzdan kaynaklanan özelliklerimiz sayesinde daima galip gelmeyi bilmişizdir. Yeri geldi karadan gemileri, yeri geldi denizin içinden atlı cengaverleri düşman üstüne sürdük. TÜRK olmanın getirdiği bir soylulukla, tarihimiz anıt savaşlarla doludur. Bizler savaş alanlarında muhteşem başarılar gösterirken acaba düşmanlar nasıl yollar izlemeliydiler? Basit! Kale içten fethedilir! Örneğin Fatih Sultan Mehmed'i er meydanında yenemeyenler, onu doktor kılığına soktukları bir Cenevizli vasıtasıyla katletmişlerdi. Bu hep böyledir. Er meydanı böyle çapulcuların pek hoşlanmadığı bir yerdir! Planlı bir şekilde kahpece tezgahlar kurulur sonra harekete geçilir. Böylesine sinsilikle bazen bir savaş kazanılabilir, bazen de bir devlet ele geçirilebilir. Durum böyleyken artık savaşlar yerini bu tür gelişmelere bırakmıştır. Bir devleti, bir milleti bölmenin en kolay yolu da bu şekildedir. Nerede zararlı bir fikir veya oluşum varsa hemen O Milletin başına bela edilir. Bunu, Milletin düşmanları gönüllüce yaparlar.

Günümüz Türkiye'sine bakıp, "Milli bütünlüğümüz acaba tehlikede mi?" şeklinde bir araştırma yapacak olursak, bazı kriterlerin ve oluşumların karşımıza haince dikildiğini görürüz! Birbirinden rezalet bazı oluşumların, temel başlangıç ve altyapıları incelendiğinde bunların hepsinin yurtdışından Türkiye'ye doğru üflendiğini görüyoruz. Örneğin; yıkıcı komünist gerilla mücadelesinin global simgesi olan "Che Guevera" denen adamı millete adeta kahramanmış gibi gösteren yayınlar olduğu muhakkaktır. Daha farklı mide bulandırıcı bir örnek verecek olursak; bir Arap-Kürt melezinin, TÜRK Milliyetçiliği hakkında fikirler üretip, TÜRK Milliyetçiliği hakkında kendini yetkili görmesi ve bu adamın arkasından binlerce kişinin koşması, biz TÜRKÇÜ'leri oldukça güldüren bir nüanstır. Bunun gibi traji-komik örnekler çoğaltılabilir.

Yurtdışından gelmeyen tek düşünce; TÜRKÇÜLÜK fikir sistemidir. Yüzde yüz TÜRK'ün üstünlüğü ve hakimiyeti üstüne kurulmuş, fikirler zinciridir. Buradan yola çıkarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve topraklarını tehdit eden etkenler hakkında bir araştırma yapacak olursak; bazı faktörlerin birbirini tetiklediği açıkça görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti, şu an fevkalade bir şekilde Kürt istilasında; kürt terörü yaşamaktadır. Dedelerimiz Çanakkale'de arslanlar gibi şehit olurken; kürtler, İngilizlerin de desteğiyle "Zayıf Osmanlı'dan ne koparırsak kardır" söylemiyle güneydoğu illerimizde isyan başlattılar. Bugün ise bazı ahmakların "Bu ülkeyi beraber kurduk, omuz omuza savaştık" gibi komik ve utanç verici şeyler kustuklarını işitmekteyiz. Bazen bu kelimeler beklenmedik yerlerden, beklenmedik kişilerden gelebiliyor. Bunun nedeni ise istilacı Kürtlerin, TÜRK Yurdu'nda serbest gezip, istedikleri işi yapabilmeleri ve TÜRK Milletini rahatça uyutabilmeyi başarmalarındandır. Kürtlerin cahili de, tahsillisi de, şeriatçısı, komünisti de ayrı birer problemdir. Ama hepsinin birleştiği nokta ise onları en tehlikeli kılmaktadır: PKK / KONGRA-GEL.

Kürtler, istila ettikleri TÜRK topraklarında 40'ın üzerinde bölücü örgüt kurmuş ve onlarca ayaklanma çıkarmıştır. Biz TÜRKLER'in Ergenekon'dan çıkışını temsil eden "Nevruz" bayramı ise nedense bir kürt bayramına dönüşmeye başlamış, kürtler, TÜRK Devleti'ne karşı başkaldıracak yeni bir fırsat kazanmışlardır. Son 20 yıldaki nevruz kutlamalarına bakacak olursak kürtlerin TÜRK Devleti'ne isyan ettiklerini görmekteyiz. Kürtler her fırsatta isyan etmeye, TÜRK değerlerine saldırmaya, en azından TÜRK'lerle aralarına mesafe koymaya çalışırken, bazı avanakların da -nedendir bilinmez- onları kazanmaya(!) çalıştıklarını görmekteyiz. Bu düpedüz ihanete ortaklıktır. Teröristleri affedenlerde, onlar kadar alçak insanlardır. ''Ben ülkemi seviyorum'' diyen bir Kürdün ise, Kürtlüğün, TÜRK IRKI'na vurduğu darbelerden dolayı üzüntü duyması, yerin dibine girmesi ve daha fazla BİZ TÜRKLER'i yormadan bu ülkeyi sessiz sedasız terketmesi gerekmektedir... TÜRK olmayan birinden, TÜRKLÜK hakkında nasıl bir hassasiyet bekleyebiliriz? Geleneksel bir bakış açısından, güncel değerlendirmeler yapmasını nasıl bekleriz? Sonuç olarak; kürt varlığı, Türkiye'nin bir İç güvenlik sorunudur.

Sağda, solda, yukarıda, aşağıda her yerde kürt bozuntuları! Sanat dünyası da tehlikede! Bir Zeybek Türküsü'nü, bir kürdün söylemesi kadar kötü bir şey olamaz! Gerçi sanat nedir? Sanat kimin için yapılır? Sanatın temel dinamikleri nelerdir? gibi sorulara bile cevap veremeyen, ama sanatçı(!) geçinen birçok kürde rastlamaktayız. "Allah vergisi sesim var" deyip, sanat dinamiklerini hiçe sayan, duygu sömürüsüyle Milleti uyutup, diğer yandan organize çetesiyle milyon dolarları cebe atan birçok kürdün şu an pek meşhur(!) olduğunu biliyoruz. PKK'nın ise bu kürt sanatçılardan(!) düzenli olarak para ve manevi destek aldıklarını biliyoruz. Ne olur kusuruma bakmayın! Kürt ile sanat kelimelerini yanyana kullandım. "Kürt" ile "Sanat" kelimeleri dünyada belki de, "TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ" ve "kürt olmak" olgularının yanyana gelmesi kadar komik ve şaşılacak bir şeydir. "Ses sanatçısı" olduğunu iddia eden bazı kürtlerin, bulundukları bazı dizi ve sinema filmlerde ise kendilerinin "daha düzgün'(!)" anlaşılması ve halkın gözünde daha iyi etki bırakması açısından onlara "dublaj" yapıldığını hepimiz biliyoruz. Bu ise az önce okuduklarınızın birer kanıtı gibidir. Kürtlerin sanat için yaptıklarının da bir değeri yoktur. Sanatsal bir deyimle, kürtlerin icra ettikleri herşey birer "Kitch"tir (sanatsal açıdan değersiz, içi boş)...

Başka bir tehlike ise siyasal islam ve ümmet birliği saçmalıklarıdır. Bütün etnik özürlülerin, TÜRKLÜĞE entegre olmalarının (TÜRK'lüğün yoluna taş koymalarının) en kolay yolu ise islam sömürüsüdür. Şahadet getiren herkesi TÜRK sayan bazı bozuk fikir anlayışlarının da bu noktada TÜRK'lüğe zararı dokunmaktadır. Yıkanmaktan aciz arapların ihanetlerini çabuk unutup, onların ekmeğine yağ sürercesine hareketlerde bulunanlar ise akıllarda soru işaretleri bırakmaktadırlar. İnsanları soyuna göre değil, dinine göre sınıflandıran kesimlerin ise her zaman kaybedenler arasında oldukları aşikardır. Bu konu için yazılacak çok nüans mevcut ama daha fazla birşey yazmaya gerek yok.

***

Türkiye'yi bölme, parçalama, yıkma, komünist veya şer'i esaslara dayalı bir ülke yapma çabaları yeni değildir. Osmanlı dönemindeki bölücü başkaldırılarda Arapların rolü büyüktü. İlk başkaldırı En-Nah-Da (Arap uyanışı) adlı örgüt tarafından Araplar tarafından Suriye'de başladı. Daha sonra kurulan Arap İhtilal cemiyeti bunların en etkili olanıydı. Bu tarz başkaldırılar İngilizlerin de desteğiyle artmış, Türk askerleri birer birer katledilmeye başlanmıştı...

Arap ihaneti her zaman vardı, hiç bir zaman da bitmedi. işte bir kesit: Abdullah Öcalan, Suriye'de gizli servis tarafından korundu. Ahmet Casım Musa kimliği ile yaşayan Öcalan, kurşun geçirmez otomobillere biniyor, Suriye içerisinde istediği yere rahatça gidebiliyordu. Sahte kimliğinde ise Suriye askeri istihbarat Başkanı General Ali Duba'nın imzası bulunuyordu. Suriye "PKK ve APO bizde değil" açıklamaları yaparken, her türlü faaliyetini bu ülkede rahatça yürüten PKK militanları 1993 Ekim ayından itibaren askeri üslerde eğitilmeye başlandı. Suveyde Askeri Hava Üssü ile Tednur Hava Üssü'nde militanlara helikopter kullanmaları ve hava saldırılarına karşı koyma taktikleri öğretilirken, bir bölümü örgütün üst düzey yönetiminde yer alan 360 Suriyeliye de maaş bağlandığı Türk İstihbarat birimleri tarafından tesbit edilen bilgiler arasında bulunuyordu. (Bu tür binlercesi örnek verilebilir. Hepsi de ayrı ayrı değerlendirilebilir. Mesela İran, Irak) Suriyeliler acaba neden aynı dini paylaştığı Türkiye'ye böyle bir adilikte bulunuyordu? Yoksa "Din" olgusu bu konuların dışarısında mı bırakılıyordu? Evet bizler aptal değiliz! Tüm dünya kendi soyunu överken, işlerini ve stratejisini soyuna göre planlarken, Türkiye'de bazı çevrelerin halen "islam birliği"nden bahsetmeleri, insanları ümmetine göre sınıflandırıp öncelik vermeleri aslında siyasal zeka özürünün bir işaretidir. Ayrıca islami terör örgütlerinin de Türkiye'de çalışmalar yaptığı ve yüzlerce kişiyi sebepsiz yere öldürdüğü akıllardan çıkarılmamalıdır.

***

Türkiye'de Marksist, Leninist, Komünist terör örgütleri, demokrasinin yarattığı açıklar sayesinde kolayca örgütlenme zemini bulmuşlardır. PKK, DHKP-C, TİKKO ve Dev-Sol gibi terör örgütleri buna örnek verilebilir. Che Guavera ve Castro'nun arkadaşı olan Carlos Maraghella, bir ülkede devrimin olabilmesi için beş safhanın aşılmaı gerektiğini ortaya atmıştır. Türkiye'de de uygulanmak istenen strateji şöyledir:

1- Hazırlık Safhası : Silah, para temin edilip militanlar eğitilecek, o ülkenin basınına, işçi, üniversite ve ordu kesimleri içine sızmalar olacak.

2- Terör Safhası: Bankalar soyulacak, fidyeler alınacak.

3- Bu safhada militanlar kırlara intikal edecek, Orduya sızanlarla işbirliği yapılacaktır.

4- Kırlarda birleşmiş olan halk, ordu ve gerillalar şehirlere taarruz edecek, ordunun ağır silahları ve hükümet merkezleri ele geçirilecek.

5- Son safhada ise herşey kamulaştırılacak, sosyalizm ilan edilecektir.

1968'den itibaren başlayan ve halen devam eden eylemler, Marksist-Leninist ihtilali gerçekleştirmek hayaline dönük bir eylem tarzıdır. Türkiye'de silahlı komünist propaganda yapan ilk komünistler Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıdır.Bunlar özellikle öğrenci olaylarıyla başlattıkları faaliyetleri devlete yöneltmişler ve ellerinden geldiği kadar çok eylem yaparak kendilerini güçlü göstermeye çalışmışlardır. Bu kişilerin "kızıl öncü" hareketleri günümüzde birçok terör guruplarınca sürdürülmektedir. Komünistler, şiddet dışında, genel olarak politika ve kültür kollarında da faaliyetlerini yürütmüşlerdir. Yer altı faaliyeti gösteren komünistler ise zaman zaman karşımıza "Atatürkçü" maskesi altında çıkmaktadırlar. Bunlar ilerici ve demokrat olduklarını ilan eden yazar ve çizerlerden oluşur. Bu kişiler amaçlarına ulaşabilmek için dergiler, kitaplar çıkartan yayınevleri kurarlar. Bazı günlük siyasi gazetelerde de özellikle "sanat sayfaları" ile ilgilenirler. Karşısındaki insanı avlamak için komünizmin gerçek yüzünü saklayan bu kişiler, işe barış, kardeşlik, insan hakları ve sosyalizm sloganları ile başlarlar. Türkiye'deki faaliyetlerini çeşitli parti, sendika, dernek veya gizli örgütlerle yürütenler, artık güdüm merkezlerini değiştirmişler, bazen İran, bazen Almanya'nın güdümüne girmişlerdir. Gerçekleri görmemekte direnen komünistler; gerektiğinde barıştan bahsedecek, gerektiğinde Milliyetçileri faşistlikle suçlayacak olan yazar, çizer ve militan takımı ise kendilerini aydınlar takımı olarak lanse etmeyi ısrarla sürdürecekler.Komünizm tek dayanağı şiddettir. Ne de olsa komünizmin beşiği Rusya'da zamanında milyonlarca TÜRK sürgün edildi ve katledildi.

***

Türkiye üzerinde emelleri olan bazı devletler, gizli servisleri vasıtasıyla birliğimize dinamit koyma çabasındadırlar. PKK'nın da bugün hala varlığını devam ettirmesinin en önemli sebebi, bizlere dost görünen en başta Amerika, Çin ve Rusya gibi devletlerin yaptıkları yardımlardır. ABD tarafından geliştirilen ve dünyanın en etkili piyade tüfeği olarak tanıtılan M-16'ların ülkemizde ilk kez PKK militanlarında ele geçirilmesi terör gruplarının nasıl bir desteğe sahip olduklarına küçük bir örnektir. Yine çeşitli terör örgütlerinde ele geçirilen özellikle Rus ve Çin yapısı kaleşnikof ile roketatarlar, Türkiye'yi kana boğmaları için yabancı güçler tarafından sağlanmaktadır. Vatanı adeta uçurumun kenarına götürmeyi amaçlayan marksistlerden, 12 Eylül'de ele geçirilen silahların miktarı insanı hayrete düşürüyordu. Bu silahların Türkiye Cumhuriyeti ordusunu donatacak miktarda olduğu açıklandı. 765 bin 450 silahın sadece soygunlardan elde edilen paralarla alınmasına imkan var mıydı?

***

Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli iç güvenlik sorunu, kürt nüfusudur. Genel asayiş grafiklerinde, bütün suçlarda rekor kırabilen ve üst sıraları kimseye bırakmamaya niyetli olan kürtler, Her türlü suça yatkın olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Kürt terörü bakalım daha ne kadar ört pas edilecek? Kürt terörünün oluşumuna kolaylık sağlayan belli başlı kriterler vardır bunlar mevcut demokratik boşluklardan yararlanan Marksist-Leninist-Komünist veya Şeriat tabanlı hareketlerdir. Tarikat oluşumları içerisindeki bazı kürtlerin, Hükümet içerisinde söz sahibi olmaları da önemli bir noktadır. Nereden bakarsanız bakın, kürtler tarih boyunca TÜRKLÜĞE zarar vermişlerdir. Misafir olarak geldikleri Türk topraklarında, Türkleri sırtından hançerlemişlerdir. TÜRK - kürt kardeşliğini ilk ortaya atanlarda herhalde , kapalı kapılar ardında bu iddialarına kendileri de gülüyorlardır. Ya da emir aldıkları dış servislerden temin ettikleri paralarla şimdi iyi bir hayat sürüyorlardır. Kürt terörünün yarattığı kaos, oluşturduğu gerileme eğer birilerini rahatsız etmiyorsa, o kişilerde mutlaka mantık bulanıklığı vardır. Ya islamcılar uyutmuştur, ya kürt aşıkları. Tüm OĞUZ SOYLU'ların uyanması ve soyuna hizmet için Başbuğ Kemal ATATÜRK'ün emirlerini yerine getirmesi için hazır kıta beklemesini diliyorum.

Tuğrul Baykan
 
Üst