Türklerin Felek Anlayışı

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Türkler, girişecekleri bir işteki başarı olanaklarını ayın, yıldızların dönüşleriyle kontrol ederlerdi,harekete geçmek için olumlu anları incelerlerdi. Bu da Türklerin astroloji ilmine çok uzun zamanlardan evvel hakim olduğunu göstermektedir. Şaman da güneşe ve aya bakarak gaipten haber vermektedir. Şaman cüppesinde güneşi ve ayı simgeleyen demirden veya gümüşten halkaların takılması, bununla ilgili görülmektedir.

Türklerde, Hayat ağacı bir yazgılar kitabı olarak görülmüştür ve bu inanç Osmanlı’da da devam etmişti. Hayat ağacı doğmadan evvel insan ruhlarının dallarında bulunduğu bir ağaçtır. Ruh bedenlenmek üzere yeryüzüne bu ağaçtan iner.

Osmanlı Türkleri, Hayat ağacının orta dünyadaki insan sayısı kadar yaprağı olduğuna her birinin üzerine bir insanın yazgısının yazıldığına; her insan öldüğünde de bu ağaçtan bir yaprağın düştüğüne inanmaktadırlar(Eliade,1999,s306). Bu yazgıyı yazanın da dokuz gezegen olduğunu Sibirya Tatarlarının ifadeleriyle bilmekteyiz. Şamanın düzenlediği ayinlerde esrime haline geçip sembolik olarak hayat ağacının tepesine çıkıp insan ruhunun yazgısını veya topluluğun geleceğini öğrenebilmesinin kaynağı da budur. Şaman bu ağacın yapraklarından dokuz gezegenin onlar için yazdığı yazgıyı okumaktadır.

Türklerde Felek kavramı da oldukça önemli ilmi bir bakış açısı ve ayrıca başlı başına bir felsefedir. Felek durmadan üzerimizde dönen yıldızları ve gezegenleri güneş ve ayı içeren gök kubbesidir. Bu görüş ilmi olarak Ptoleme’nin bakış açısıyla örtüşmektedir ve astrolojik yorum için vazgeçilmez bir yöntemdir. Bu bakış açısına göre gezegen ve yıldızlar dünyanın etrafında döner vaziyette ele alınırlar Ve ancak böyle bir bakış açısı bu gezegen ve yıldızların dünyaya yaptığı etkileri yorumlama imkanı sağlar.

Gök kubbesinin durmadan döndüğüne inandıkları bu dönüş haline Türkler "Çarkı Felek" veya “Gök Çıgrısı” isimleriyle adlandırmışlardır. Eski Türkçe’de "Çigri" sözü, değirmen, su dolabı gibi, aletlerin çarkları için kullanılan bir deyimdi. Göğün on iki parçaya ayrıldığı ve her parçanın bir hayvan tarafından simgelendiği Türk Takvimi de, bu anlayış üzerine dayanıyordu. Türklerin Gök Çıkrığı dedikleri Çarkı felek, Türk takviminin esasını teşkil eden prensip idi. Türkler arasında sonradan ortaya çıkan evren kelimesi de "evirmek", yani evirmek fiilinden bir isim olarak türemiştir.

Bu deyim metinlerde, "Evren evrilür" yani "Evren döner" seklinden geçmektedir.

Gök Çıkrığının dönüşü, insanlara iyi veya kötü talih getirmektedir. Türkler, talih ve kaderlerini hep feleğin dönüsüne bağlarlardı. Bütün kötü kaderler, "Kahpe Feleğin" bir oyunu idi. Kötü şanslardan sonra, iyi günlere kavuşabilmek de, yine feleğin tabiatından ileri geliyordu. Türkler ölüm törenlerinde ve hemen hemen tün tören ve ayinlerde çarkı feleğin dönüşünü taklit ederek bir şeyin etrafında dönerler. Bu dönüş evrenin düzeninin ve döngüsünün hatırlanmasını, anlamlandırılması için düşünülmesini ve saygı gösterisinde bulunulmasını sağlar.

Evrenin döngüsel düzeninin yansımasını kült nesnesi olarak üretilen yıldızlarla ilintili olan ve üzerinde dönen bir dilim şeklinde yazı yazılabilen eşyalarda da görebilmekteyiz( Roux,2001,s136).Ayrıca incelediğimiz de görüyoruz ki Efsane ve masallarda Tanrı bir devi veya başka zararlı bir varlığı cezalandırmak için başka birini veya herhangi bir varlığı görevlendirdiği kadar bir gezegeni de görevlendirebilmektedir.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Eski Türk sairi söyle diyordu:
"Evren oluverdi, Bey'e verdi taht;
"Tanrı tutu versin, bu taht ile baht.

Yani saire göre, evren yani göğün durumu uygun olduğunda, hükümdar da taht bulabiliyordu.

Bunun için de feleğin insana gülmesi lâzımdı. Fakat feleğin bir defa verdiği bu tahtı tutabilmek için de, Tanrının insana baht ve talih vermesi lâzımdı. Niceleri vardı ki, feleğin verdiği taht üzerinde canlarını kaybetmişlerdi.

Zaten olumlu veya olumsuz her şey gök ve yerin ilişkisinden kaynaklanmaktaydı. Gök ile yer yüzü arasında iyi ilişkiler ve iyi bir paralellik yoksa her şey altüst olmaktaydı. Türkler başarılarını ifade ederken “Gök ve Yeryüzü benim güçlerimi arttırmakta ve beni korumaktaydı” derler(Roux,2001,s212).Moğolların gizli tarihinde “Onu hiç kuşkusuz Gök koruyordu” sözü de yer bulmaktadır.

Cengiz Han şöyle seslenir: “Gök ile yeryüzünün anlaşmış olmalarından ötürü şuna karar verdik ki Timuçin halkın hükümranı olacaktır”(Moğolların Gizli Tarihi,s121). Paleo Türk yazıtlarında ise şöyle ifadeler vardır:

“Yukarıdaki Gök ve Aşağıdaki yer bunu emrettikleri için”. Roux’un da belirttiği gibi genel olarak Türkler için gökte meydana gelen her şey dünyada aksini bulmaktadır.Oğuzname’de bir genç kız “Mavi gök gülerse gülmekte, Mavi gök ağlarsa ağlamaktadır. Irk Bitig adlı kehanet kitabının bir yerinde de şöyle denmektedir: “Bir adam üzgün hale gelmiş, gök de bulutluydu.

Bu olaylar üzerine güneş göründü. Üzüntüden sonra neşe geri geldi”(Roux,2001,s136). Orhun abidelerinde bu konuda şöyle bir ifade vardır:

“dokuz oğuz milleti kendi milletim idi. Gök yer bulandığı için düşman oldu” (Ergin,2001,s25); “dokuz oğuz benim milletimdi. Gök yer bulandığı için ödüne kıskançlık değdiği için düşman oldu”(Ergin,2001,s47). Bilinmektedir ki Kitanlarda da Moğollarda da gökle yerin birleşmesinden doğan büyük hakanlardan bahsedilir.

Cengiz han’ın annesi toprak rengindeki yeri simgeleyen Maral ve babası mavi yani göksel kurttur. Burada simgesel olarak yer ve göğün evlenmesi hayali canlandırılmıştır.

Acun", eski Türkçe’de dünya anlamına gelen bir kelimedir. Eski Türkler, "Bu Acun" veya "Ol Acun" derken, fani dünya ile Mengü acun dedikleri ebedi dünyayı dünyayı birbirlerinden ayırmayı da ihmal etmezlerdi.

Fakat Acun ile ifade edilen dünya da evrenin döngüsünden bağımsız bir dünya değildi. Türkler yer merkezli dünya bakış açıları ile dünyayı dönen feleğin ve değişen gece ile gündüzün etkisinden bağımsız düşünmemişlerdir. Değişen zaman, çağ ve talihi de, Acun sözü içermiştir.

Acun insanların talihi gibi dönek ve “kahpe” bir dünya olarak nitelendirilmiştir.

Şans ve talih getiren gezegenler bir gün seni sevindirirken bir gün terk edip başkasına gidecektir. Bu döngüsellik bazen döneklik ve kahpelikle itham edilmiştir.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
"Ajun tüni kündüzi yedkin keçer
"Kimni kali satgasa küçin kever."
"Acunun gecesiyle, gündüzü gelip geçer,
"Kimin üstüne varsa, gücünü ezip geçer!"

Felekten kurtuluş yoktur.

Kader pususunu kurarak fırsat bekler ve fırsatını bulunca da insanı can evinden yaralar.

Felek insanları ayıklar, eler.

Belki de bu yüzden felek zaman zaman elek olarak simgelenmiştir
 
Üst