Ülkenin Çivisini Çıkardılar!..

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ÜLKENİN ÇİVİSİNİ ÇIKARDILAR!..

Suçu hiç başka yerlerde aramayalım. Hele hele; her zorluk ve sıkıntımızda yanımızda olan Türkiye’yi ve hükümetlerini hedef tahtası yapmaya hiç kalkmayalım.

Eğri oturup doğru konuşalım: Bu ülkedeki bozuk düzenin, her alanda yaşanan yozlaşma ve kirlenmenin, popülizmin, partizanlık ve adam kayırmanın, ülke kaynaklarını bir mirasyedi gibi hovardaca harcamanın sorumluları iktidarıyla muhalefetiyle siyasi makam sahiplerinin ta kendisi değilmidir?

Eğri oturup doğru konuşalım; ülkemizdeki mevcut servet ve kaynaklarla, Türkiye’den karşılıksız sağlanan kaynaklar doğru yerde doğru zamanda ve doğru biçimde kullanılmış olsaydı; bugün devletin bütün hizmet birimlerinde görülen tökezlemelerin yaşanması söz konusu olabilir miydi?

Eğri oturup doğru konuşalım; “statüko’nun koltukları”nı işgal eden her hükümet, bir sonraki hükümete hemen her alanda kötü bir miras devretmedi mi?

Eğri oturup doğru konuşalım; yasaları yapanlarla, aynı yasaları çiğnemekte hiçbir beis görmeyenler, ülkeyi yasa tanımazlığın kol gezdiği, isteyenin istediğini yaptığı bir orman alanına dönüştürenler yine siyasilerin ta kendileri değil midir?

Sadece son günlerde KIB-TEK de yaşananlar ve bu halka yaşatılanlar, sendikacılık kisvesi altında yasalara karşı başkaldırıya yeltenenleri de, iktidarı ve muhalefetiyle siyasetin tutarsızlıklarını da gözler önüne sermemiş midir?

Soruları sayfalarca uzatmak mümkün.

Ve siyasi kadroların günahlarını saymakla bitirmenin mümkün olmadığı da bir gerçek!

Ancak bir gerçek daha vardır: Halklar, müstahak oldukları yönetimler tarafından yönetilirler.

Ülkede siyasetçi ile vatandaş arasında öylesine bir çıkar zinciri oluşturuldu ki; doğrusu bu zincirin dışında siyaset yapmak ve üretmek adına ortaya çıkmak çok da mümkün görülmüyor.

Deneyimi ve donanımı ile tartışılmaz değerlerimizden biri olan, mukavemetçi; araştırmacı-yazar Sn. İSMAİL BOZKURT beyefendi boşuna dememiş “siyasette geçen yıllarımı, boşuna harcanmış zaman olarak görüyorum.”diye.

Demek ki; alışılmışın dışında siyasete soyunmak zor olduğu gibi, alışılmışın dışında siyaset yürütmek de adeta olanaksız gibi bir şey!

Peki bu durum bir kader midir bir yazgımıdır? Asla! Zaten niyetimiz de karamsarlık ve kötümserlik girdabında boğulmak değildir.

Ancak; mevcut siyasal kadrolar, bu ülke için yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla eninde sonunda bir şekilde sorgulanacaklarını da asla unutmamaları gerekir.

“Yapanın yanına kar kalmayacak” diye siyasi bir söylem var ya; bu söylem rafa kaldırılsa bile, kamu vicdanı hiçbir şeyi yargısız bırakmaz! Bunu herkes böyle bilsin!

Ve neden; vatandaşın en az güven duyduğu kurumlar arasında siyaset kurumunun yer aldığını, siyasilerimiz bir nebze olsun düşünmeleri gerekmez mi?

Manzara bu! Peki çare yok mu? Çaresizlik, yenilgiyi kabullenmek ve Böyle gelmiş, böyle gider mentalitesine teslim olmak anlamını taşır!

Çare vardır; çare siyasetin elindeki “avanta havuzlar”ının vanalarını birdaha açılmamak üzere kapatmak!

Üzerinden; partizanlık, popülizm ve kaynak israfı yapılan bütün kurumlarımızı bu girdaptan kurtarmak!

Türkiye bu yolda yürüyor ve bu yolda yürüdüğü için yükseliyor.

Ülke ve devlet olarak yapılması gerekenler hakkında da örnek alınması gereken bir TÜRKİYE GERÇEĞİ var karşımızda!

Bizim iyiliğimiz için, Türkiye’nin istek ve arzusu budur. Sn. Büyükelçi Halil İbrahim Akça da bu gerçeği dillendiriyor.

Gelin görün ki; “statüko”dan beslenenlerle emperyalizmin içimizdeki taşeronluğunu üstlenenler ve KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durması halinde asla Rum’a yama olunmayacağının hesabını yapan yarasalar; Sn. Büyükelçi’ye ve Türkiye Hükümeti’ne habire veryansın edip duruyorlar.

Ellerinden gelse Sn. Büyükelçimizi de “parmağının arkasına saklanmadan” gerçekleri söylüyor diye çarmıha gerecekler!

Yapısal ve ekonomik dönüşümler karşısına dikilip“Halkın malına, değerlerine ve kurumlarına sahip çıkma” kavgası verdiğini iddia edenler her nedense, halkın uzun bir mücadele sonucu elde ettiği özgürlük ve egemenlik gibi toplumsal değerlerine sahip çıkmamak bir yana, masa başındaki görüşmecimizi de doymak bilmez Hristofyas karşısında teslime zorluyorlar!

Tarih bunları da yazacak! Buna göz yumanları da.

* * * * *

AÇIKÇA SORUYORUM!

Bugün 28 Ocak! Dün; Kıbrıs Türkü’nün özgürlük mücadelesinde önemli bir kilometre taşı olan, 27-28 Ocak 1958Kıbrıs Türk halkının gençliğiyle birlikte şanlı başkaldırısını mütevazi etkinliklerle andık. O karanlık günlerde liseli öğrencilerimizin; İngiliz’in topuna, tüfeğine, copuna karşı efsanevi bir direniş sergilediği adeta unutulurcasına ne yazık ki; dünkü, anma etkinliklerinde tek bir öğrencinin dahi bulunmaması toplumsal bir hafıza kaybı ve sorumsuzluk örneği değilse ne olabilir ? Bu vurdumduymazlığın ve laçkalığın sorumluları ayağa kalksın desek; makam işgal eden bir tek sorumlunun eli vicdanına gider mi dersiniz?

 
Üst