Ulusun Geleceğine İpotek Koymak

Salim Doğan

Onursal Üye
Katılım
7 Nis 2012
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ULUSUN GELECEĞİNE İPOTEK KOYMAK

Türk ulusunun eline geçen ender fırsatlardan birisi kaçmak üzere, tıpkı benim bu tarihi fırsatı kaçırdığım gibi. Yıllardır odaklandığım Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi'sinin bir üyesi olmak için verdiğim mücadele parasızlık yüzünden sonuçsuz kaldı. Benim gibi birçok yurttaşımızın da aynı nedenlerden seçime katılamadığı herkes tarafından bilinmektedir. Meclise girmek isteyen insanların çok çeşitli sebepleri olabilir. Kimileri yargıdan kaçmak için kendisine sığınacak bir liman olarak görür, kimileri kendisini ve çevresini garanti altına almak yandaşlarına çıkar sağlamak, kimileri intikam almak, kimileri de yurduna ulusuna karşı yurttaşlık görevini yerine getirmek için.


Ulusun geleceği ancak ve ancak idealist özverili insanların omuzlarında yükselebilmektedir. Bu tabandan tavana kadar her türlü örgütlenmenin uyması gerekli bir durumdur. Kamu yararına hizmet veren her türlü oluşum gerek parti, sendika, gerekse dernek yurdu ve ulusu çağdaş uluslar seviyesine yükseltmektir. Hiç kimse şu ya da bu nedenle ulusun geleceğine ipotek koyamaz. Ne yazık ki Türkiye de siyasi arenada kimi parti başkanları kendilerini padişah sanmaktadır. Bu ulus ne çektiyse bu dediğim dedik karakterler yüzünden çekmiştir.

Fransız İhtilalinden sonra gelişen cumhuriyet fikri zaman içerisinde insanların ihtiyaçlarından doğan çağdaş, demokratik, pozitif, devrimci istencini ortaya koymuştur. Bu durum toplumların güven, huzur, gönenç içerisinde yaşaması için geliştirilmiştir. Tarihin filmini geri sardığınızda toplum içerisinde tesadüfen bir yerlere gelmiş olan insanlar kolayca toplum için yararlı olanı engellemeyi kendilerinde bir hakmış gibi görmüşlerdir. Bu tür insanlara dalkavukluk yapanlar onların başa gelmesini lütufmuş gibi anlatmaktadır. Kralların, padişahların çevresinde bir yığın şarlatan bulunurdu. Bu belki de o yönetim biçiminin bir gereği idi ancak günümüz dünyasında insanların özgürlüğün ve bağımsızlığın tadına vardığı zamanda bu türden şarlatanlara ihtiyaç yoktur sanılmaktaydı. Durumun hiç te öyle olmadığı herkes tarafından görülmektedir. İçi boşaltılmış cumhuriyet yönetimlerinin de hokkabazlara ihtiyacı varmış.

Cumhuriyetten önce batı bilimde, teknikte, sanayileşmede, eğitimde, sağlıkta hemen hayatın her alanında büyük atılımlar sağlayarak devrimci bir strateji izlemiştir. Bu durumu ivmeleyerek devrimin kanunu dinamizmin etkin sürekliliğiyle de günümüze kadar devam ettirmiştir. Pozitivizmin gereği sağlam karakterli kişiler devlet kademelerinde yer alınca bu durumun aynı yönde gelişme göstermesinin önünde bir engel olmayacaktır. Hedef olarak gösterdiğimiz batı budur. Batılı yaşam tarzından bu anlaşılmıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK'TE bunu söylemiştir. O'nun batılılaşma, çağdaşlaşmadan kastı budur. Cumhuriyet tüm kurum ve kuruluşlarıyla aynı mantıkla idare edilmesi gerekirken devlet yönetiminde yer alması sakıncalı kimileri devrimlerin önünü kesmeyi bir yurttaşlık görevi gibi göstererek sinsi bir geriye dönüş tertibiyle karşı karşıya kalınmıştır. Osmanlı döneminde ne olduğu belirsiz birçok şarlatan devletin tepesinde bir ulusun geleceğini etkileyecek kararları hiç düşünmeden geri çevirebilmiştir. Bu yüzden de Türk ulusu batı yaşam tarzından yüzlerce yıl geri kalmıştır.

Günümüz Türkiye'sinde cumhuriyet kurum ve kuruluşlarıyla tam olarak uygulama olanağı bulamamaktadır. Bu durumun nedeni Osmanlıya dayanmaktadır. Çünkü cumhuriyetle bağdaşamayan kimileri her fırsatta Osmanlıyı cumhuriyete bir alternatif gibi sunmaktadır. Henüz cumhuriyeti anlayamayan bu zihniyetin kafasının ardında demokrasi yoktur demokrasiyi bir araç olarak kullanarak aslında teokrasiyi düşlemektedir. Eline geçirdiği en küçük fırsatı değerlendirerek bunu sağlamasından kimsenin kuşkusu olmamalı. Birçok cumhuriyet kurumu başında bulunan yetkin devlet adamının söylemi cumhuriyetin tehlikede olduğu yönündedir. Cumhuriyet kurulduğundan beri çok yönlü bir tehdit yaşamamıştır denilmektedir. Mustafa Kemal Atatürk sanki bu günleri görmüşçesine tarihin derinliklerine kulak vererek yazdığı gençliğe hitabenin her taşı yerli yerine oturmaktadır.


Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde bir Ulusal Kurtuluş Savaşı vererek kazanan Türk ulusu onu korumasını da bilecektir. Yurdun her yerinden tüm yurttaşlarımızın katılımıyla nasıl ki Çanakkale'de sırt sırta, omuz omuza, koyun koyuna yatan tüm Anadolu insanı yurdu için üç saniye içinde öleceğini bile bile gitmişse savaşa, şimdi de aynı düşünce, aynı mantıkla hareket etmek gerekmektedir. Bu hareketlerin asıl amacı demokrasinin kesintiye uğramasını engellemektir. Çünkü bir devletin ordusunu da, partisinde, yargısını da millet oluşturur. Yani ulus her şeyin üstündedir. Ulusu oluşturan bireyler kişisel kaygılarından değil toplumsal yıkımın önüne geçmeye çalışmalıdır. Bu nedenle de milyonlar ulusların geleceği için birleşin size destek verelim cumhuriyeti koruyalım demektedir. Demokrasiyi bir araç olarak gören zihniyet amacını davranış olarak ortaya koyduğunda artık çok geç olacaktır. Hele hele seçimlerin yaklaştığı şu günlerde Bu türden inatlaşmalara, sudan sebeplerle yaratılan anlaşmazlıklara, vurdumduymazlığa, aymazlığa bu yüce ulusun cevabı çok sert olacaktır. Asıl tehlike bu sesi duymayanlardan gelecektir.
 
Üst