Var Mı?

Alper Faik GENÇ

Onursal Üye
Katılım
13 May 2009
Mesajlar
93
Tepkime puanı
0
Puanları
0

Alper Faik Genç
Sevgili Okurlarıma Mutlu Bayramlar, Sağlıklar ve Esenlikler dilerim
Gerçekten var mı diye sormaya neden gerek duyulur bilinmez..
Tarih öncesi devirlerde Güneş, Ay ve Yıldızlar, acayip şeyler O’nun yerini almış;
Doğal felaketleri önlemek için O’nun uğruna nice canlar kurban edilmiş, kanlar akıtılmıştır...
İnsanoğlu kendini bildiğinden beri bir şeye bağlı kalmak ve ondan güç almak ihtiyacını hissetmiştir; ancak, milyonlarca yıl bir arayış içinde bocalamış; kendi yaradılışının nedeni ve kendi içinde olanO’nu başka yerlerde aramakla ömür tüketmiştir..
...TA Kİ, mucizeler olup, benliğinde O’nu keşfetmenin tatlı huzuruna kavuşana kadar...Sonra bir de bakmış ki, O, yalnız kendi içinde değil, herşeyin içinde!
Topraktan yeşil çıkmış; sonra kızgın güneşin bile solduramadığı, yağmurdan dağılmayan pırıl pırıl renklere dönüşmüş çiçektir. Kokusunu nereden aldığı bilinmeyen türlü türlü bitkilere, değişik şekil, renk ve tadlardaki meyvelere bakakalmış!
Enerjisini nereden aldığını bilemediği milyonlarca kuşun ve böceğin uçuşunu seyretmiş. Hedefini şaşırmadan Okyanusları aşan balıkların varlığını öğrenmiş...
Sonra..
Dönüp kendi bünyesini yoklamış...Su’dan varolduğunu keşfetmiş...Acımayı, acıkmayı, görmeyi, işitmeyi, nefes alışını gözlemiş..Göğsünden gelen ‘güm-güm’ sesini dinlemiş..Ellerini yoklamış. Parmaklarının katlanışını- tutuşunu seyretmiş hayranlıkla...
Bunları incelerken; KUMANDA MERKEZİ’nin neden en sağlam bir kutu içine yerleştirildiğini; göğsündeki motorun en MUNTAZAM KAFES içinde nasıl korunduğunu hayretle ve hayranlıkla idrak etmiş...
Kendi kendini keşfederken, diğer yaratıklardan üstünlüğünü şeytani zekasında görmüş.. Kendinden güçlü yaratıkları zekası ile yenmekten üstün bir haz duymuş...
Olmasını istediği birşeyi mırıldanırken istediği olunca, DUA’nın mutluluğunu tadmış...
Dileği olmayınca, kendini suçlayarak, ÜZÜNTÜ’nün burukluğunu öğrenmiş...
Sevdiklerini kaybedince ACI’nın ne olduğunu bulmuş. Gözyaşını ellemiş; ağlamayı öğrenmiş...rahatlamış!
Zaman zaman kaprisini, kinini yenemeyip şeytani zekasına uyarak hemcinslerini incitmiş, yaralamış, hatta öldürmüş..
Bu defa da karanlık bir KORKU girmiş içine...Korkuyu bulmuş...
Kendine ait olanları alanlara karşı şiddetli bir tepki hissetmiş içinde: KISKANMA’nın acısını iliklerinde sezmiş..
Başkalarına ait olanı da kendisi alınca, kendinden UTANMAnın bilincine varmış..
Geri tepmeye başlayan bir duygu onu HUZUR’suzluğun girdabında boğmuş..
Bu defa da PİŞMANLIK diye bir kıpırdanış sezmiş içinde...
Düşünmüş...düşünmüş...VİCDAN denen şeyin verdiği azabı hissetmiş ama bunu derinlemesine incelemeden anlayamamış...
Bütün bu sezip öğrendiklerinin; görüp hayret ettiklerinin; düşünüp çözemediklerinin bir YAPICIsı olduğuna en sonunda kesin inanmış!
Bu inanç içinde yeni hayallere dalmış..Rüya da görmüş...
Binlerce yıl sonrakilerin telepati dediği ÖNSEZİ’yi yaşamış ve bir His aleminin VARLIĞI’na kesinlikle inanınca, EVET VARDIR” ! diyerek;
Tüm olumsuz yanlarını düzeltmek; güzeli ve doğruyu seçmek için gözlerini kapayıp iki elini semaya kaldırıp DUA’yı bir kez daha keşfetmiş ve YÜCE YARATICIYA İNANCI tazelenmiş olarak, bir güzel cümle oluşuvermiş dudaklarında:
“YENİ DOĞAN HER BEBEK, VAR OLAN TANRI’NIN İNSANLARDAN UMUDUNU KESMEDİĞİNE İŞARETTİR”
 
Üst