VATAN,BAYRAK Ve Kahramanlık Şiirleri

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!
Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.
Gül yüzlü bir afetti ki her pusesi lale;
Girdik zaferin koynuna, kindik ovisale
Dünyaya veda ettik, atıldık dolu dizgin;
En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
Bir bir açılırken göğe, son def'a yarıştık;
Allaha giden yolda meleklerle karıştık.
Geçtik hepimiz dört nala cennet kapısından;
Gördük ebedi cedleri bir anda yakından!
Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle beraber;
Bizler gibi ölmüş o yiğitlerle beraber
Lakin kalacak doğduğumuz toprağa bizden
Şimşek gibi bir hatıra nal seslerimizden
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Yahya Kemal Beyatlı
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
[font=arial, helvetica, sans-serif]ben;
orta asya'dan türeyen, anadolu'da büyüyen, avrupa içlerine yürüyen türk'üm !
[/font]​
[font=arial, helvetica, sans-serif]

ben;
dağlarda gemi gezdiren, taşlara destanlar kazdiran, tarihi baştan yazdiran, türk'üm !

Ben;
adalete, ben mertliğe örnekler veren, ölüm - kalim savaşina gülerek giden, yeryüzünde her murada eren türk'üm !

Ben;
sancaklara, tuğlara baş eğdiren, beylere, paşalara hil'at giydiren, kilicini üç kit'ada gezdiren türk'üm !

Ben;
atilla'yi, yavuz'u, fatih'i var eden, krallari, imparatorlari kendisine yar eden, düşmanina dünyasini dar eden türk'üm !

Ben;
şahlari, sultanlari kul edinen, altinlari, elmaslari pul edinen, incili kaftanlari çul edinen türk'üm !

Ben;
zafer rüyasini görenlere saç yolduran, hezimete uğratip, ümitleri solduran, müzelerde baş köşeleri dolduran türk'üm !

Ben;
damarlarinda asil kanin aktiği irkim, benden bahseder destanim, ağitim, türk'üm, ben türk'üm,
[/font]
[font=arial, helvetica, sans-serif]taa iliklerime kadar mustafa kemal atatürk'üm !..
Ya siz kimsiniz ?
[/font]

[font=arial, helvetica, sans-serif]

[/font]
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Ben alindim arkadas...
kac yasindasin bilmiyorum,
ama ben 12 sindeydim canakkalede...
karsdan vandan gelen sehitdasim,
arkamdan yetissin diye
bir kac saniye kazandirmak ugruna sicradim siperden...
kan doktum bu topraklara kan...
ne toprak aldim yunandan ne vatan
tek talebimdi kursundan; bir anlik zaman,
yetissin diye sipere cogu benden de kucuk erler...
yetissin diye pesimden sehitler,....
gaziler utandi; kolsuz, bacaksiz, kor kalmaya,
sehit olamamanin acisini tasimaya,
ama sen utanmadin; kan doktugum topragi satmaya...
ben alindim arkadas, ben alindim...
yunana, almana, ingilize, yahudiye...
ben satildim arkadas. Ben Satildim...
satan satti da, sen neden seyrettin...!!!
ben en cok da sana alindim arkads,
yasim senin yasinin yarisi bile degildi,
sehit olamazsam anamin yuzune nasil bakardim!!!
sehit olmazsam tukurmezmiydi suratima,
haram etmezmiydi sutunu...!!!
ben alindim arkadas,
aldigin nefes benim son nefesim,
ictigi su kanim olsun arkadas...
ictigin su kanim,....
bastigin toprak bedenim olsun arkadas.
ben, sen bu topraklara ayak basasin diye
bu topraklari kanimla suladim da
sen bu topraklari benim kanimi dokene satilisini seyrettin...
ben uc kurus icin mi, kursun yedim arkadas?
bir secenegim daha olsaydi, seni tanisaydim daha once,
yine sehit olur muydum ugruna?
ben alindim arkadas, kendini kendinden saklayan,
kendine bile itiraf edemeyen sessiz vatan hainlerine,
sana, hele sana cok alindim arkadas...
topragimi satan vatan hainiydi besbelli..
cesurdu da ustelik...
saklamiyordu hainligini...
Sen? ama sen, seyreden sen...!?
kendine artik itiraf edebilsen,
gorsen kendi hainligini...
hic sizlamadimi dislerin,
kanlanmadi mi gozlerin...
dilin damagin kurumadimi, beni satarlarken?
ne oturursun hala yerinde...
ne dilersin benden?
benim yerimde olmaya bile cesareti olmayan;
otur oturdugun yerde,
seyret dusmanini ahkam kes,
otur oturdugun yerde!
ben alindim arkadas...
bana kursun sIkana satildim,
dusmanima alindim, arkadas...
sana, hele sana, en cok da sana alindim arkadas...
ben, cok satildim arkadas...Ben, cok alindim arkadas...

Yine de size beddua bile etmeye, dilim el vermiyor.
size yanlizca dua ediyorum, Allah yardimciniz olsun,
kimsenin cezasini cehenneme birakmasin,
herkesin hak ettigi belasini dunyada versin...

Canakkale'de siperden sicrayan er olmak,
GaziAntep'de kus pisliginden tohum ayiklayip yiyen,
dusman kursunuyla, aclikla olen,
yine de bir karis topragini bile satmadan
sehit olmak isteyen Turk
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE


Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yer yüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim!


Arif Nihat Asya
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Şamil; Kafkas dağının hürriyet güneşidir

Şamil’i bilmeyen atasını ne bilir

Şair diyor ki;

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

Toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandır

Ben de diyorum ki;

Kur, Aras coştukça, Tuna, Volga taştıkça

Benim şarkılarım okunacak, türkülerim söylenecek

Hazar çalkalandıkça

Benim ay yıldızlı bayrağım dalgalanacak Sormayın kimlerdenem, haralıyam a dostlar

Gönülden fırtınalı, boralıyam a dostlar
Gızıl bir kurşun aldım, yaralıyam a dostlar
Ağlama ey gözleri bulutlu yar
Ben bilerem senin elinde de kanlı bir libasın var
Bu şarkılar, türküler
Türk’ü söyler türküler
Yaşar kalpte ülküler
Bu ses; arslan sesidir
Bu ses; demir perdeyi damla damla eriten
Katerina, Petro’yu deli eden bir sestir
Bu ses; taa Kafkaslardan gelen
Şeyh Şamil’in sesidir
Şeyh Şamil’in sesidir
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Adalar Denizinden Altayların daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine
b7d97bf79f5831483775b351d7f3157e.jpg

[FONT=comic sans ms,sans-serif]
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme... Gerilmekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan
Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğüse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kursunla gider "Hayat" dediğin;
"Tanrı Yolu" uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatin kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını Paris'e, Moskova'ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatin gel beraber gülelim
Ölümüne, gamına, tipisine, karına...

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş..... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
"Çanakkale" ufkunda, "Sakarya" toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan palavra...
Doğru sözü "Kül Tegin" kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı'nda...

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın
Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak'tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç
Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...

Hüseyin Nihal ATSIZ
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
VARSAĞI


Erlik günü geldiğinde

Yigitlere şan görünür.
Yığın yığın harcanmağa
Nice yüz bin can görünür.

Kopunca bir büyük savaş
Er tez gider, korkak yavaş.
Yüreksize akçayla aş,
Erlere meydan görünür.

Bir gün olur yılda, ayda
Birleşiriz hep Altay’da.
Güz ayında, kurultayda
Başı börklü han görünür.

Atsız der ki: Ne var canda?
Yatarız taze çimende.
Rus’un adı her geçende
Gözlerime kan görünür.


Hüseyin Nihal Atsız
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE

acb697adaede0171ef37911cb406585b.jpg

BOZKURTLARIN DESTANI

At üstünde doğup
At üstünde ölürlerdi.
Şölene, toya, düğüne
At üstünde gelirlerdi.
Altınla atı yan yana görseler,
Atı alırlardı.

Azıklarını atlarına yedirir,
Kendileri aç kalırlardı.
Vatan gibi, bayrak gibi...
Pusat gibi, avrat gibi...
Atı kutsal bilirlerdi!!!

 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Yoluna girmiş nice işler şimdi soğuk su katılmışaş gibidir.
"Hız" derken, "haydi" derken, "marş marş!" derken yürüyüşümüz yine kaplumbağa kadar yavaş gibidir.
"Barış, barış..." diye bayraklar astık, bayramlar yaptık. Nihayet anlayabildik ki barış da savaş gibidir.
Tilkinin kuyruğu ne uzar, ne kısalır; artmak bilmeyen maaş gibidir.
Nice birbirini anlamayanlar, dinlemeyenler ele güne karşı sarmaş dolaş gibidir.
Omuzdaş yaldaşını nasıl korumasın ki, kaşının altında göz, gözünün üstünde kaş gibidir.
El ayrı, ayak ayrı, kol ayrı söyler; el de, ayak da, kol da baş gibidir.
Obur hala doymak bilmez; karnı çöplük, ağzı faraş gibidir.
Apartmanlar sefertası gibi kat kat çıkarken, yoksulların barınağı salaş gibidir.
Güya Ali söyler, Veli reddeder; hakikatte Ali'yle Veli adaş gibidir. Ve Hasan'la Hüseyin oyunda oynaş gibidir.
.......
İçimizde bazıları neden, Moskof'la "karındaş" gibidir.
Yapraklar, sayfalar,sutunlar sabunsut traş gibidir. Ve sözler, sazlar,yazılar afyonu alınmamış haşhaş gibidir.
Şu gördüğün yığının büyüklüğüne bakma, bir kibritlik canı olan talaş gibidir.
Bizde şu iş için, bu iş için gösterilen alaka gayretten çok telaş gibidir.
Oturdukları yerde su çıkmış olsa gerek: korkakların sandalyesi bu yüzden yaş gibidir.Fakat var olsunlar ki, yiğitlikte yine efeler zeybek, zeybekler dadaş gibidir.
Sükûn ve sükût diye gösterilen şeyler bazan "iğtişaş" gibidir.
Şundan, bundam beklediğimiz medet imam evinden aş gibidir. Ve umduğumuz takdir ölü gözünden yaş gibidir.
Şu adam orada zemzem içir görünür; içip içip sızamayan ayyaş gibidir.
Şu siyaset adamları haritada boyalarla, çizgilerle oynayan nakkaş gibidir. Üçler, beşler,onlar toplantısında hak Anka ile adaş gibidir.
Söz dinlemeyen, disipline uymayanbenim gibi dik kafalılar ütü tutmayan kumaş gibidir: tatlı söylemeye çalışırım olmaz: arada bir kelime bazan pilav yerken diş kıran taş gibidir.

Arif Nihat ASYA
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, İstanbul'da bir süredir tedavi gördüğü hastanede
DAGLARCASONk.jpg
vefat etti.



VATAN TÜRKÜSÜ

Dalgalanır bayrak,
Dalgalanır fatihâlar bayrakta.
Siz tâ Orta Asya'dan beri
Uyursunuz, uyanırsınız,
Siz düşünürsünüz bu toprakta.

Yaprak yeşilindeyken, su mavisindeyken gücünüz
Memleket sizden çoğalmakta.
Yükselmemiş midir göğe karşı,
Kelime-i şahadetler yer yer,
Bütün soluğunuz bu toprakta.

Sizin aldığınız rüzgâr, sizin verdiğiniz sessizlik
Kırmızıda, akta.
Çalışmanızın
Ölümsüzlüğünüzün kımıldanışı
Buğday buğday, bu toprakta.

Allah bir nefes gibi yakın
Gökyüzü bir nefes kadar uzakta.
Gidecektir kâinatın son zerresine dek
Hürriyetiniz, bu toprakta.

Gidecektir kuvvetli soyunuzla, sonsuz nesillerden,
Şerefte, fazilette, hakta,
Hizmetiniz
Varlığınız
Can can aksedecek bu toprakta.

Adınız tek.
Adınız bir milletle ayakta.
Kimi vatan der
Kimi Mehmetçik,
Yaşamanız bu toprakta.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
BİR ŞEHİT ANNESİNİN MEKTUBU ..

"Bir ana düşünün!..
Gencecik Karnında taşıdığı çocuğuyla birlikte dokuz ayın hamurunda yoğurulur durur.
İlk tekmeleri ona çok büyük bir haz verir.
Ruhunda sevgi fırtınaları,
sevinç seliyle yüreğine doğru coşkuyla akar.
Rabbinin ona bahşettiği analık içgüdüsüyle okşar elinde olmasa da yavrusunu,
Hayaller kurar; Kız olursa eli kınalı bir gelin,
erkek olursa çakı gibi bir asker olacağını düşlerken de hayırlısını diler her zaman.

Bir ana düşünün!..
Minicik yavrusunu kucağına almış,
gözlerindeki yıldız yıldız sevgilerle ona bakmakta.
İlk emekleyişi,
ilk yürüyüşü,
ilk anne,
baba deyişi,
ilk koşması,
ilk düşmesi.

İlkokula gidişi,
ilk diploması derken ilklerin heyecanıyla cocuğuyla o da büyür sanki yeniden.

Sonra ortaokul liseyi bitiriş.

Daha karnındayken düşlediği gün kapısına gelir dayanır.

Hani o kıvancımız dediğimiz,
yiğidimize kınalar yaktığımız,
git oğul, git ya gazi ol,
ya da şehit dediğimiz o kutlu gün gelir çatar.

Bir ana düşünün!..
Göz yaşını içine akıtarak,
yüreğine gamı,
tasayı yasaklayarak evladıyla gururlanır.
Sayılı gün nedir ki,
evlat vatan senden hizmet beklerken diye oğlunu yüreklendirir.



Eledim Eledim noktasat

Düğün yaparak yollar evladını.
Dua eder.
En önemlisi de Rabbine emanet eder onu.
Sonra hasret dolu,
asker kokulu mektuplarının yolları gözlenir.
Göğsü de koltukları da kabarır.
Çünkü asker anasıdır ya!...
Dağları yolları engel saymaz.
Onları mektuplarla sabrederek yıkar bir bir.
Her mektubu oğludur sanki.
Öper öper öper!

Bir ana düşünün!..
İçinde yangını andıran bir sızıyla uykusu bölünür.
Kor düşer yüreğine.
Sıkıntı iki el olur boğazına yapışır ve nefes almasına izin vermez.
Döner durur yatağında.
Rabbine sığınır.
Derken sabah olur!..
Aile efradına anlatır halet-i ruhiyesini.
Saatler geçer ve kapıda beliren bir kaç askerden biricik evladının şehadet haberini alır ve yıkılmaktan öte yanar kavrulur...

Ama bağırıp çağırmadan vakur bir eleme bürünür.
Ağıtlar yakar.
Gözyaşı seline yenik düşer gözleri.
Elindeki evladının resmini öper,
koklar,
yangın dudaklarında ise ateş gülleri açılmış bir halde dayanmaya çalışır.
Kuzusunun körpe bedeni bayrağa sarılı baba ocağına gelince de,
yürekleri mengenede ezercesine acı veren bir o kadar da yücelten şu sözler dökülüverir dudaklarından;

VATAN SAĞOLSUN!..

Bir ana düşünün!..
Diline ve gözlerine isyanı yasaklamış.
BEN ŞEHİT ANASIYIM diye gururunun acısından daha ötede olduğunu haykırır.
Benim balam ölmedi ki der,
ŞEHİTLER ÖLMEZ diye de evlat acısıyla yanan ana yüreğine su serpmeye çalışır.
Suyu ab-ı hayat,
duaları yavrusunun vatan uğruna,
bayrak uğruna,
hürriyet uğruna,
milleti ve inancı uğruna şehit oluşudur.
Bu su asırlardır akan kutlu bir ırmağın suyudur.
Bu su buz gibi zemzem akıtan nurlu cennet pınarının suyudur.

Bir ana düşünün!...
Hem de iyice düşünün ki bugün Avrupalı kadınlarla kıyaslanmaya kalkışılan bu mukaddes anaların değil Avrupalı dünyada bir eşi benzeri yoktur.
İşte bu TÜRK ANASIDIR.
İşte bu ŞEHİT ANASIDIR.
İşte bu şükreden yavrusunu vatana kurban eden TÜRK KADINIDIR!..

Nimet Yılmaz
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Kefenim Al Bayrak


bayrakdu1.gif



Yiğidim...
Gönlün nice dağlara örnekken
Gözlerin şu yaprağa eş iken,
Vaveylin yaktı
Ananı,
Babanı,
Yavuklunu,
Vatanı!
Olaydı...
Ah olaydı da karşında
Dağlar gibi duran,
Adam gibi bir düşman
Yanmazdım bu kadar!
Düşmanin bile merdi gerek
Kansızına ne demek gerek:

Haydi
Çekeydin ya silahını,
Göreydim gözlerini,
Gidişimiz alın yazısı..
Ne hakkın vardı ha,
De!
Ne hakkın vardi,
Toprağımı öpmeden vurmaya!
Simdi,
Mutluyum...
Kefeninim al bayrak benim
Ya senin
Ya senin kefenin?

Serap Özaltun

Bu şiirin hikayesi:

Elinde kaldıysa al yazması Aysemin,
Bayrağıma sarılır da ağlar 'Mehmedim' diye.
Gül olur dökülür toprağıma gözyaşın,
Ağlama can.

Serap Hoca


eeeee2je.jpg


 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
GAVİM GARDAŞ, NERDESEN?

Oğuzam,
Türk menem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan,
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar,
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar,
Aşkınla çarpan ürek menem…
Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen?

Yedi koldan,
Yirmi dört boydan gelmişem Orta Asya'dan…
Yayından fırlayan ok,
Huduttan hududa atılan mızrak,
Deli havalar soluyan kısrak gibi esmişem…
Az gitmişem, uz gitmişem,
Dere tepe düz gitmişem…
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları,
Göçebe adımlarla gezmişem…
Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem…
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları,
Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem…
Kızgın tohumlar serpmişem,
Emek vermişem,
Aşa getirmişem…
Türk illerine haber salmışam gavim gardaş, nerdesen?

Selçuklu şâh-ı sultanlarım adım atmış otağıma,
Kapıda karşılamışam civan mert erlerimi,
Başım gözüm üstüne berhudar ağırlamışam…
Musul'da Zengiler,
Kerkük'te Kıpçaklar,
Erbil'de Beg Teginliler,
Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam...
Dokuz başlı tuğlar aparmışam yad ellere,
Türk'ün adını âlemlere duyurmuşam…
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam...
Bahar coşkusu Akkoyunlar gibi ovalara yayılmışam…
Sultan Cined'in emâneti
Şah İsmaili'mle pişirmişem ham yanlarımı,
Ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam…
Genç Osmanlı'yla açmışam Bağdat'ın kapısını,
Cahiliye devrini hepten kapatmışam…
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları,
Çıra gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi...
Çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam…
Derin hülyalara dalmışam gavim gardaş, nerdesen?

Ne zaman ki;
Türk birliğine diş bilemiş düşman,
Çapraz fişek silahıma davranmışam…
Zırnık ödün vermemişem haa sevgimden!
Korkmamışam heç,
Ölümleri kuşanmışam!

Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine,
Sarıkamış harekâtına katılmışam…
Buz kesmiş yüreğim Allah-û Ekber Dağları'nda,
Katmer katmer kefensiz donmuşam…

Çanakkale'de etten duvar olmuşam,
Göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil...
Bir adım geçirmemişem gâvuru öteye,
Üst üste cansız yığılmışam…

Nasıl ki;
Harb-î cihânlarla zayıflamışam,
Güçten kudretten düşmüşem heyhat!
Yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları,
Hemhal manda manda paylaşılmışam…

Öyle ki;
Et ve tırnak misali ayrılmışam.
Süt kuzu yavru gibi koparılmışam Anadolu!dan
Yılanlar tıslamış,
Köpekler hırlamış ardımdan,
Sahipsiz kalmışam gavim gardaş, nerdesen?

Lord plânları tayin etmiş kaderimi,
Misâk-i Millî sınırlar dışına çıkarılmışam…
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen.
Tekme tokat yerlere yatırılmışam…
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı,
Çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam…

Türk menem demişem,
Türkçe söylemişem,
Eskiyaka'da kurşunlara dizilmişem…
Emeğimin hakkını istemişem,
Gavurbağ'da linç edilmişem…
Adalet beklemişem;
İplere gerilmişem…
Eşitlik yeğlemişem;
Zab suyu kana bulanmış.
Altunköprü'de ekin gibi biçilmişem…
El insâf vicdan dilemişem;
Zindanlara sürülmüşem…
Çığlıklarım katlimin sâlası,
Diri diri gömülmüşem gavim gardaş, nerdesen?

Duy hele,
Kimliğim değiştirilmiş!
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük!
Hafızâlardan kazınmışam…
Baas Baas bağırmışlar partizanca,
Kin kusmuşlar yüzüm barabarı,
Evimden yurdumdan göçe zorlanmışam…

Kollarım kırılmış omuzlarımdan,
İşkencelerle yoğrulmuşam…
Gözlerim kan çanağı,
Fincan fincan oyulmuşam…
Ölmem yetmemiş kâfire.
İp sarılmış cesedime,
Sokaklarda dolaştırılmışam…
Cıncık gibi ortalığa saçılmış cism-i bedenim
Lime lime dağılmışam gavim gardaş, nerdesen?

Beterin beteri var…
Biri getmiş, ötekiler gelmiş…
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşam…
Mavzerler çevrilmiş üzerime,
Tetiklere sarılmış puştlar
Merhamet beklerken, zulüm bulmuşam…
Böyük devletlerin böyük oyunu,
Yok etmek Türk'ün soyunu
Çoraplar örülmüş;
Çuvallar geçirilmiş başıma,
Aslanım; kediye boğulmuşam!

Okumak yazmak yok…
Dilim damağıma bağlanmış,
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak…
Başın kaldırıp bakmak,
Gözün ucuyla süzmek ne cüret…
Elim ayağıma dolanmış,
Oturmam, yürümem, gezmem yasak…
Taş kesilmişem gavim gardaş, nerdesen?

Di gâh gel…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen?


ALİ YAŞAR
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
0511200812072718.jpg
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

(1949)
Necip Fazıl Kısakürek
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
12112008092210ATAM.JPG


turk0gv7smad8xv2hf6.gif



vatanına göz dikeni ez oğlum
dostun kim düşmanın kim sez oğlum
tarihini şerefinle yaz oğlum
çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum
çakal gezen şu dağlarda gez oğlum


satt39.jpg

__________________
i7592_hudut.JPG

turkiyemct5il8zp8ry1al7.gif
 
Üst