Vatan!

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
ATALARIN RUHU , VATAN ve DÜŞMAN

“Kün tuğ bol-gıl kök kurıkan’:Vatanımızı-yurdumuzu öyle büyütelim ki; gök kubbesi yurda çadır,güneş de bayrak olsun. OĞUZKAĞAN”
"Bir avuç vatan toprağı, bir avuç altından daha değerlidir. Alman Atasözü"

"Su uyur,düşman uyumaz. Türk Atasözü"



ÖNSÖZ


Bu yazının amacı: Vatan toprağının önemini anlatabilmek, var olan fakat genelde gizli kalan görünmeyen düşmanı gösterebilmek, yazımızın ana amacıdır.

Türk Milletine ve bütün insanlığa düşmanını tanıtmaktır.İnsanoğlundan gizlenen düşmanın tespiti zor olduğundan, Kuran bu varlığa şeytan ismini vermiştir. Dünya üzerinde, Türkiye kadar çok önemli bir stratejik konuma sahip başka bir ülke yoktur. Böyle bir vatanı Türk Milletine verdiği-bağışladığı için; Yüce Tanrı’ya ne kadar şükretsek azdır.Anadolu denilen vatan toprağı birçok milletin medeniyetlerinin(adeta 40-50 kat)mezarlığıdır. Ey!.. Anadolu Türk Vatanı üstünde gafil- gafil gezip dolaşanlar!! Zannetmeyin ki, bu topraklar sizin! Anadolu’da batan medeniyetlere ve bazı etnik gruplara sahip çıkanlar; bir gün mutlaka Türk’ü bu cennet vatandan kovmak-yok etmek üzere onların inanç, dil ve kültürlerini hortlatanlar; amaçlarından hiçbir zaman vazgeçmeyecekler ve seni hiçbir zaman rahat bırakmayacaklardır. Türkiye’yi basit birer mozaik parçalarının karışımı diyen gafil ve hainler!!! Sizler mutlaka, bu Türk Vatanında semirdikçe semiren, her fırsatta Türk Milletine saldırmaya çalışan, her bölücü ve planlanmış hainliğin daimi destekçisi ve körükleyicilerisiniz.. Çünkü Türk Milletine düşmansınız.

Binlerce defa, düşmanlarımızın düşmanlığını düşünür ve düşmanlarımızın inançları ve amaçları-idealleri uğrunda, takdire değer bir inatla yaptıkları, kuşaklar üstü çalışma ve mücadeleleri, açtıkları birçok cephede acımasızca devam ettiğini görmekteyiz. Atalarımızın ruhunun, binlerce yıllık tarihimizin ötelerinden ve çook derinden bizlere seslenmektedir. Ama ’Onların kulakları sağırdır,duymazlar.’ Bu Türk Atasözü:”Su uyur; DÜŞMAN uyumaz” Dünyada hiçbir saniye yok ki; birkaç insanoğlu öldürülmesin-katledilmesin.. Düşman diyor ki; ”Ben, kardeşlerini katletsem bile bu inancım gereğidir. Ama sen kardeşlerine arka çıkarsan,bu bir milliyetçiliktir-ırkçılıktır. Milliyetçilik yapmanı şeytan yasakladı. Milliyetçilik yaparsan dinden çıkarsın ,milletinin adını söylemen dinden çıkarır” demektedir.

Düşman,uyumadığı için, şeytani bütün kanalları kullanarak insanların nabzına göre birtakım ideolojiler-akımlar üretmektedir. Bu akımlar, birçok haklı temele dayandırılarak sistematik hale getirilip, milletimizin fertlerine yutturulmaktadır. Bunların ne dini, ne milli ve ne de ilmi temelleri vardır. Sahipleri daima gizli kalır, bunlara inananlar sahneye çıkarak, onlar adına çarpışırlar. Bu akımlar, insanlarımızı tarihlerine, ecdatlarına, milletlerine, vatanlarına sövdürürler. Aslında bütün bu mukaddes değerlere söven: düşmandır.


VATAN NEDİR?

Vatan; insanların toplum aşamasından millet olma seviyesine ulaşmış ve milleti doyuracak, barındıracak ve ayağını basacağı bir toprağa sahip olma fiillerine temel olan, uğrunda canların verildiği, kanlarla sulanan toprağa ancak vatan denebilir. Sadece kan akıtılarak toprağın vatan olması sağlanamaz. Bir toprağa atalarımızın bedenleri ile ruhları da nüfuz etmelidir ki; kutsal vatan toprağının meydana gelmesinin bir şartı daha yerine getirilmiş olsun ...

Vatan, ondan alınan(Maden, taş, toprak, su, kil, çamur, vb.)hammaddeleri, teknoloji ile işleyip-şekillendirerek, onlara milli ve deruni anlamlar kazandırabilme ve o üretilen her ürüne, esere, makineye milli bir ruh verebilerek onun üzerinde yüksek bir medeniyet ortaya çıkarabilme-yaratabilme isteği ve ruhudur. Vatan toprağı ne kadar verimli olursa olsun; onun üstünü mamur hale getirecek olanlar; vatan duygusunu içinde hissedip duyanlardır. Vatan, bir milletin ayağının yere bastığı, ataların uzun yıllar emek vererek işlediği, milleti besleyen hayat damarıdır. Vatan,üzerinde koşup hoplayan, onu büyük bir aşkla seven, üzerinde çalışarak, işleyip kabartan ve ondan ürünler çıkaracak olan insanlar istemektedir.

Vatan, kendisi için kutsal duygular duyulan, gözyaşları dökülen, sahip çıkanlarca daima korunmaya muhtaç, yan bakan kem gözlerden çok kıskanılan 18 yaşında genç bir kızdır. Onu her türlü tehlikeden koruyabilmek için, çeşitli güç simgeleri olan(İşyerleri ,fabrikalar, rafineriler, silah fabrikaları,sanayi siteleri, limanlar, garlar, otogarlar, ilaç fabrikaları, hastaneler, üniversiteler, okullar, ordular, kütüphaneler, camiler, otobanlar, milli motifler, kilimler, halılar, hava alanları uçak ve füze fabrikaları,vb.)ile her karışını donatmaktır-kaplamaktır- örtmektir. Bunlar bir vatanın mukaddes örtüleridir- koruyucularıdır.

Türkiye doğduğum; Türkiye doyduğum; Türkiye konduğum yurt. Yoluna can,yoluna kurban,yoluna aklımı verdiğim toprak. Adını ’Sevgili’ koyduğum VATAN. Aşkım, imanım, hasretim. Beşiğimi salladın, sendedir mezarım. Ve sen, gönlümde yatan memleketim. Turan Adil”

ANADOLU TÜRK VATANININ ZENGİNLİKLERİ

Vatanın zenginlikleri Dünyada hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Vatanın değeri hiçbir zaman tartışılamaz yani o değerinden hiçbir şey kaybetmez ancak ona sahip olamayan millet her şeyini kaybeder-yok olur ona hiçbir millet de acımaz. Zenginliklerimiz hiç saymakla biter mi? Tarih boyunca ve günümüz milletlerinin üzerinde ittifak ittikleri en büyük gerçek şudur: DÜNYA ÜZERİNDE HİÇBİR VATAN TOPRAĞI, ANADOLU TÜRK VATANI KADAR KIYMETLİ VE STRATEJİK DEĞİLDİR. Bu yüzden, vatanımız yeryüzünün cennetidir. Bu cennetin nimetlerini bizden daha iyi bilen düşmanlarımız, Anadolu’yu ele geçirmeden ve Türk Milletini bu topraklardan kovmadan veya bu topraklara gömmeden rahat etmeyeceklerdir. Anadolu Türk Vatanı öyle bir yerdir ki; görenlerin ve tanıyanların iştahını kabartmamış olsun. Kim bilir! yeni teknolojik imkanlarla uzaydan uydularla Anadolu’yu seyredip de ağzının suyunun akmadığı bir düşman var mıdır acaba? Evet vardır!!! TÜRK MİLLETİNİ BU TOPRAKLARDAN KOVMADAN VEYA BU TOPRAKLARA GÖMMEDEN RAHAT ETMEYECEKTİR.

Stratejik konumumuz, hele iklimimiz, dünyada eşi benzeri bulunmayan birçok özelliktedir. İlk baharda aşağı yukarı bütün Anadolu Türk vatanını her ilkbaharda yaklaşık 40 gün sulayan kırk ikindi yağışları Dünyanın hiçbir yerinde yoktur. madenler, bakir petrol yatakları, altın yatakları, nadide şifalı bitkilerimiz, ormanlarımız, denizlerimiz, dağlarımız, ovalarımız, limanlarımız, ırmaklarımız, zeytinliklerimiz, kirazlıklarımız, elmalıklarımız, narenciye bahçelerimiz, yeraltında gizli kalmış hazinelerimiz, bir günde dört mevsimi bizlere yaşatan iklimimiz, bütün bu zenginliklerimizi saymakla bitirebilir miyiz?

Vatan toprakları: üzerinde her an hareket eden, böcek, kuş, kurt, çakal, solucan, ağaçkakan, pulluk, traktör. tohum, su kanalları, ağaç, buğday, biçerdöver, istemektedir. Vatan Toprağı, her şeyden de öte,kendisini seven ona aşık vatanseverlerin doğmasını istemekte, taş üstüne taş koyabilecek usta elleri beklemektedir. Toprağı; vatan yapan, o milletin ona karşı duyduğu derin sevgi ve çalışma aşkı ile; ona, hiçbir zaman kopmayan çok kuvvetli bağlarla bağlı olma duygusunu da her zaman istemektedir.

Dünya, Güneşten koptuktan sonra oluşumunu tamamlayan ve canlıların yaşaması için; gerekli ortamın sağlanmasından sonra içinde birçok maddenin bileşimi olarak toprak meydana gelmiştir. Toprak, yeryüzünü çok ince bir zar gibi sarıp sarmalamakta ve bu ince zar tabaka(50cm.ile 8-10metre)Dünyadaki hayatın devamını sağlamakta bütün canlıları beslemektedir Toprak, daima canlıdır ve hiçbir zaman ölmez.

Toprak: su, gazlar ve güneş ışınları ile birleşerek, yeryüzündeki hayatın başlangıcında, yeryüzünü kaplayan bitkiler ve bunları yiyerek dengelemeye çalışan büyük hayvanlar ve yeryüzü hareketleri sonucu, yeraltındaki petrol yataklarını, kömür yataklarını, doğal gaz yataklarını, tuz vb. yataklarını oluşturmuşlardır. Vatan toprağı her milletin ihtiyaç duyduğu,varolma veya yok olma gibi kesin sonuçlarla ancak anlaşılabilen bir öneme sahiptir. Varolabilmenin birinci şartı; toprağa basmak, toprağı olmak yani toprak alıp onu kendine ait bir vatan yapmaktır.


VATAN DUYGUSU:

Bir milletin, bir toprağı vatan yapmak üzere seçmesinden ve almasından sonra; diğer milletlere karşı o toprağı muhafaza etme-koruma fiillerinin tümünü kapsayan, o toprak ile millet arasında asla hiçbir zaman kopmayan çok kuvvetli milli duygusal bağların meydana getirilme sürecidir.

Vatan duygusu:milletinin fertlerine,en mukaddes emri;ölmeyi emredebilmektir. Kendi hayat verdiği milletten, yine kendisini korumak için(aslında böylelikle millet korunuyor) o hayatı geri isteyebilen mukaddes duygu vatanın kendisidir. ”Türk’ün kanını koklamış ve öpmüş olan her toprağın ruhu,benim ruhumun içindedir.” Süleyman Nazif. “Vatan aşkıyla yanmışların bağrında, artık cehennem ateşinin yakabileceği bir zerre kalmamıştır. S.Ertürk””Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur. Sinem, özüm ateş ile doludur. İnsan olan vatanının kuludur. Türk evladı evde durmaz giderim. M. Emin Yurdakul”

Çekilen acı ve ızdırapların, vatan duygusu içinde binlerce yılda birikimi olan acıların duygusal ifadesi olan; uzun hava ve barak türünde söylenebilen Türküler sadece ve sadece Türk Milletinde ve ona akraba milletlerde ortaya çıkmaktadır. BU Türküler, atalarımızın bizlere olan bitenleri anlattıkları atalarımızın ruhları ile eğitilmemiz için; milli ruh’un matematiksel olarak ifade edilmiş şekilleridir. Türkülerimizin içinde Türk Milletinin hayat anlayışı;yani Türk hayat felsefesi gizlidir. Türkülerimiz, bütün milli duygularımıza hitabeder, ortak milli ruhun oluşmasını sağlar ve onlar, atalarımızın ruhudur






VATANIN MUHAFAZASI-KORUNMASI

Vatanın korunması; o millete ait nüfusun yoğunluğu ve bu nüfusun kendini ve üstünde yaşadığı vatan toprağını koruyabilecek şekilde milli hudutlarının çok iyi belirlenmesi ve caydırıcı ordu ile mümkün olabilir. Her yer bizim vatanımız olabilir ama, oraları koruyabilecek yeterlikte nüfus, teknoloji ve silah-mühimmat götürebilme imkanlarının olması; ancak vatan ilan ettiğimiz yerlerin bizlere mezar olmasını önleyebilir. ”Gidebildiğin yer senindir.” Halil Rıfat Paşa’nın bu sözleri ile en isabetli bir şekilde açıklamıştır. Milliyetçiliğin ve vatana sahip olma duygusunun kuvvetini göstermesi bakımından İngilizlerin; ‘Falkland’ Adaları’nı kurtarmak için Güney Amerika’ya yaptıkları çıkarma dikkate şayandır. Yemen’in bizim olmasından çok; oraya gidebilmek ve orayı koruyabilmek daha önemlidir. Bir araştırmaya göre; çöllerde ve Yemen’de 4 MİLYONA YAKIN MEHMETÇİK ŞEHİT OLMUŞTUR. Ne yazık ki bu şehitlerimiz bile Mekke’deki Osmanlı kalesini koruyamamıştır.”Şol Yemen’de can verenler, Biri Memed biri Memiş..””Burası Muş’tur, Yolu yokuştur, Giden gelmiyor acep ne iştir.

”Çanakkale içinde vurdular beni, Ölmeden mezara koydular beni...”Bu satırlar canlı- canlı yok edilen mukaddes Mehmetçiğin bizlere kaybedilen vatan topraklarından acı feryatlarıdır. Bu feryatları iyi değerlendirmek ve en önemlisi ders almaktır.

Balkanlar, Sarıkamış, Trablusgarp, Yemen, vb. hep bu sınırları iyi dolduramadığımızdan ve “bilgisiz kağan oturmuş, kötü kağan oturmuş yönetimi de bilgisizmiş-kötü imiş tabii..” Kaanın yönetimi kötü ise, o yönetim düşmanın emrine girmiş demektir. İşte Osmanlıda da böyle olmuş, milyonlarca Türk’ün kanı oluk oluk akmış, kemikleri dağlar gibi yığılmış, gelinlik kızları düşmanlara cariye olmuştur.

TÜRK MİLLETİ:MECALSİZ KALDIN !! VE ÖLDÜN....

Can verilerek, kan dökülerek, bedeli ödenerek alınan bu mukaddes vatan toprakları; devleti yönetenlerin ”gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde” olmalarından dolayı masa başlarında dahi kaybedilebilir. Türk Milletine karşı ilan edilmemiş bir İktisadi savaş sonucu fakir kalan-soyulan Devlet ve millet; büyük bir borç yükü altına sokularak, vatan topraklarının büyük bir bölümü elinden alındığı gibi, zayıf kalan ordusunu cepheden cepheye koşturarak adeta imha etmişler geri kalanları da dağıtıp devleti tamamen savunmasız bırakmışlardır. Böylece, hem milleti ortadan kaldırırlar hem de vatan toprağını, kadın ve kızlarını da ele geçirirler. Kısaca bahsettiğimiz Osmanlı örneğini, Türk Milleti hiçbir zaman unutmamalıdır. ”BAŞIMIZA GELENLER”adlı kitap gibi en az 1000 kitap kadar başımıza gelen felaketler ve kaybettiklerimiz bizleri çok derinden düşündürmelidir. Daha da önemlisi bu felaketleri ve sebeplerini objektif olarak tespit edip ders alarak bir daha tekrar yaşamamak şartıyla kati sonuçlar çıkarmalıyız.

Son yüzyılda Osmanlıya karşı çıkarılan savaşların tamamı, silah üstünlüğü ile birlikte; TÜRK MİLLETİNİ TAMAMEN İMHA ETME SAVAŞLARIDIR. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Osmanlıdan geriye 13 milyon Türk kalmıştı...TÜRK MİLLETİ DİKKAT!!! Aynı düşman Türkiye Cumhuriyetinin kaderini Osmanlının kaderine benzetip defterini dürmek istiyor.

VATAN VE ATALARIN RUHU

Siz toprağı sakın cansız zannetmeyin...O hiçbir zaman ölmeyen sonsuz ömürlü, daima üreten ve ürettiklerini çürütüp-öğütüp yok eden ve kendi bünyesine dahil eden- katan bir yapıya sahiptir. Toprak, müthiş üretken ve enerjik bir özellik taşır. Dünyada kullanılan bütün enerjilerin kaynağı topraktır. Vatan, üstünde(düşük seviyedeki varlıklar gibi)sadece yiyip-içilen şuursuzca koşup-dolaşılan, toprak parçası değildir. Vatan, Atalarımızın ruhlarının toplandığı mukaddes topraktır. Bu vatan binlerce yıl toprağı işleyen devlete vergisini veren, asker olup, 20’sinde “Vurulup tertemiz alnından, yatıyor.” Vatan toprağı ile hercümerc olup ona karışan, kendini vatan yapanlarındır. Ömrünün sonuna kadar çalışıp-didinen Atalarımız ve onların mukaddes ruhlarının hepsi: işte bu vatanın gerçek sahipleridir.

Bu vatanı bize atalarımız emanet etti. Atalarımızın ruhu; Vatanımızı her şart içinde korumamız- yüceltmemiz ve uğrunda her türlü fedakarlığı yapmamızı emretmektedir. ”BUGÜN HERBİRİMİZİN DAMARLARINDA MİLADIN BİNİNCİ YILINDA YAŞAMIŞ İNSANLARDAN (ATALARIMIZDAN) 20 MİLYON KİŞİNİN KANI BULUNMAKTADIR. Böylece aynı köyün, aynı ilin insanları zorunlu olarak ortak atalara sahiptirler, aynı hamurdan yoğrulmuşlardır. Aynı damgayı taşırlar ve son halkaları oldukları bu ağır ve uzun zincir ile durmadan ortalama tipe doğru götürülürler. Bizler aynı anda hem ebeveynlerimizin hem de ırkımızın evladıyız. Sadece duygusal bağlılık değil, aynı zamanda fizyoloji ve kalıtım da vatanı bizler için ikinci bir ana yapar. “Milletlerin Tekamülünün Psikolojik Kanunları” Gustave Le BON Sh:24 “Her insan gerçekte, sadece doğrudan ebeveyninin ürünü değildir. Milletinin, yani bütün atalar serisinin ürünüdür.Sh:23


MİLLETLERİN RUHU,MİLLİ KARAKTER VE VATAN

Milletleri ve dillerini yaratan Allah; onların rızıklarını elde edecekleri yurdu da yaratmış, onu vatan yapmaları için kurallarını koymuştur. Bu vazife ve kurallar: milletini sevmek, yurdunu –toprağını-vatanını sevmek, vatanının ilerlemesi ve yükselmesi için canla-başla –aşkla öğrenmek, eğitmek-eğitilmek ve çalışmaktır. Bütün bu nimetler için Allah’a şükretmektir. Vatan: bir milletin tutunduğu- kök saldığı, milli, maddi ve manevi güç aldığı, gelecekte-istikbalde varolmasını sağladığı, ayağının bastığı kutsal topraktır. “Bir milletin hayatı:kanunları, inançları ve sanatları onun görünmez ruhunun görünür eserlerinden başka bir şey değildir”.G. Le BON Milletlerin Yücelişinin Psikolojik Kanunları Sh:18

“ Akıldan çok az etkilenen milletler, özellikle atalarının karakterleri ile yani milletlerin ruhunun esas temellerini oluşturan duyguların, ihtiyaçların, inançların, gelenek ve göreneklerin etkileşimlerin kalıtımsal sentezi ile yönetilirler” Sh:5 Bir millet milli değerlerini karakterini vatanı ve namusunun toplamı olan milli ruhunu her ne pahasına olursa olsun kaybetmemelidir. “Bir millet, birçok şeyini kaybedebilir. Çok felaketlere maruz kalabilir ve yine de doğrulabilir. Ruhunu kaybettiği zaman ise her şeyini kaybetmiş demektir ve artık ayağa kalkamaz.” G.Le Bon sh.27

Ömürlerini tamamlayıp ölen insanlar toprak ve kültür oluyorlar. Yani vatan toprağı ve milli kültür, eser verebilmiş faydalı yol gösterici olmuş ise, ölmüş olan insan yazdıkları ve eserleri ile yaşamakta, hele fikirlerinin doğruluğu ortaya çıktıkça; insanların düşünce sistemlerini yöneten, yol gösteren, ölü olduğu halde yaşayanlara hükmetmekte olduğunu görürüz.

Atalarımız ve dedelerimizin vatan toprağı ile karışmış, onun bağrına yayılmış ve nüfuz etmiş olması, onun kutsallığına kutsallık katmaktadır. Toprak almak ayrı şey,o toprağı vatan yapabilmek ayrı şeydir. Sahibi olmayan toprakta anarşi vardır. Eğer bir toprak üzerinde anarşi varsa, orası vatan olmaktan çıkıyor demektir. Anarşi, vatanın elden gittiğinin en acı alarmıdır.

Vatanı savunmak, milletin kendisini ve geleceğini korumak demektir. “Bir milletin ruhunu oluşturan ahlaki ve zihinsel karakterler bütünü, o milletin geçmişinin sentezini, atalarının mirasını, davranışlarının itici güçlerini temsil ederler.” Sh:22

En önemli konu, bir milletin evladını, o milletin karakterine uygun,gerçekten milli olan bir eğitime tabi tutarak bilinçlendirmektir. Disiplinli bir eğitim, onları kendine güvenen sağlam karakterli kişiler yapar. Sonu, kendilerini hüsrana, devletlerini yıkıma, milletlerini de belki yok olmaya götürecek olan birtakım yabancı ideolojilerin, sloganların ardından gitmelerini önler. Adem oğullarının en büyük zaafiyeti olan ”dostunu ve düşmanını tanımama”hastalığı; ancak doğru ve gerçek bilimin çocuklara öğretilmesi, tarihin iyi belletilmesi ile ortadan kalkar. Düşmanını tanıyan-bilen, şuurlu fertlerin oluşturduğu devlet, o düşmanın zararlı faaliyetlerinden korunmak için gerekli tedbirleri alır.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
YAŞAMAK VE DÜŞMAN

Yeryüzünde, Yüce Tanrı tarafından kurulmuş olan tabiat nizamı- yani sistemi çok az noktaları dışında henüz tam olarak insan tarafından anlaşılamamıştır. İnsan çok kere tekrar edilen olaylara alışmakta ve ona çok normal olağan gelmektedir. Halbuki bir tabiat olayının bilimsel formüllerle açıklanabilmesi çok büyük çaba ve çalışmayı gerektirmektedir. Gözlem ve bilgi birikimlerimiz sonucu yeryüzündeki hayat için şu sonuçlar ileri sürülebilir:

-Yeryüzünde, yaşayan her canlının her zaman dilimi içinde hayatta kalabilmesi için kendine özgü yaşama biçimi ve sistemi vardır.

-Dost ve düşman varolmak zorundadır ve en önemlisi birbirleri ile daima mücadele içindedirler. Mücadeleyi bırakan yenilir-yok olur.

-Yüce Tanrı, her iki tarafa da belirli üstünlükler vermiştir. Bu üstün özellikleri, en ufak bir ihmal sonucu terk ettiği an: bir taraf diğerini yok etmektedir.

-Dünyada-tabiatta: ”yaşamak savaşmaktır” kanunu hüküm sürmektedir.

-Dünyada, kuvvetli olan(her bakımdan) kazanmakta-hükmetmekte-yok etmekte ve sahip olmaktadır.



DÜŞMAN

DÜŞMAN:Bir milletin maddi-manevi varlığını tehdit eden; onu yok ederek sahip olduğu her şeyi, yani vatanını ele geçirmek için çalışan; bu amacına ulaşmak için her fırsatı değerlendiren; bunu savaş olarak algılayıp her şeyi kendine mübah gören teşkilatlı bir güçtür. Dünyada kuvvetli olan haklıdır. Ve fizik kanunları geçerlidir. Düşman teşkilatlı bir güçtür. Bu güce karşı ancak maddi güç ve inançla karşı konulabilir ve denge sağlanabilir. Düşmanın küçüğü büyüğü olmaz. Zamana göre değişik hücum ve saldırı metodları ile hedef milleti ve vatanını, ne kadar güçlü olursa olsun her saldırıda mutlaka yara alır kan kaybeder, toprak kaybeder. Toprak kaybeden, istiklalini-bağımsızlığını da kaybeder.

Nasıl ki, vücudumuza giren herhangi bir mikroba karşı aşılı isek verem olmayız. Aşılı isek, yani vücudumuz düşmanı önceden tanıyorsa ve milli bünye güçlü ise hemen tedbirini alır ve o hastalık-düşman bize zarar veremez. İnsan vücudu için tanımlanmış (aids,kanser,ülser gibi..) hastalıklara gece gündüz demeden bu düşmanlara ve insan hayatını tehdit eden zararlarına karşı ilaç-aşı bulunmaya çalışılmaktadır.

Düşmanını tanıyamayan varlıklar yaşama haklarını kaybederler. Hayvanlar aleminde her hayvan düşmanını tanımaktadır. Onlar, düşmanlarını içgüdüsel olarak bilmektedirler. Ama İnsanoğlu,düşmanı olan şeytanın ileri sürdüğü sistematik ideolojilerin hakimiyetine çok çabuk düştüğünden; düşmanını tanıyamaz adeta “BÖN” bir vaziyette dolaşıp durmaktadır.



VATAN NASIL KAYBEDİLİR?

Öncelikle belirtelim ki; çook vatan toprağı kaybettiğimiz için, bu konudaki tecrübemiz tamdır. Vatan kaybetmek, Türklerde gelenek haline gelmiştir denebilir. Düşmanını tesbit edemeyerek onun darbe ve hücumlarına karşı milli bir strateji ile karşılık verebilmek. İktisadi kalkınmayı sağlayamamak, sahip olduğu servetleri ve parasını koruyamamak. Milletin sahip olduğu önemli kurumlar ve kalelerin büyük bir hızla düşman veya yabancıların eline geçmesi; böylece devletin bağımsızlığını kaybetmesi ile her şeyini kaybetmeye başlaması ..vb. Daha önce bu topraklar üzerinde yaşayan milletlerin düştüğü hataları yapmamak .. Yaparsan, bu toprak seni de diğer ölü milletlerin mezarlığına gömer. ”Sahipsiz vatanın batması haktır, Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”

Düşman, ilerlememizi, güçlü olmamızı istemez. Düşman(Bu kadar yazıdan sonra artık düşmanın ne olduğunu anlatabilmişsek bu yazı amacına ulaşmış demektir.) İnanç içine girerek düşmanlığını –bozgunculuğunu gösterir.

KURAN: ”Dünya Ahiret’in tarlasıdır. ”Diyerek müslümanlara Dünya hakimiyetini emretmektedir. İslam dini, ilim yapmayı, çalışmayı ve ilerlemeyi emrettiği halde; İslam aleminin cehalet içinde kalması hangi nedenle açıklanabilir? Kuranı- İslam’ı anlayamamak ve orada gösterilen düşmanı tespit edememek.

Dünya hayatını tamamen bırak, bu Dünya geçicidir, deyip insanları çalışmadan, ilerlemeden koparırsanız;o vatan geri kalır ve düşmanlarının eline geçer. “Dünya bir pisliktir, onu sevenler köpektir. ”felsefesi tasavvuf yoluyla Osmanlılara geçmiş; İslamiyet’ten kopan Osmanlı Devleti, ilim ve uygarlıkta gerilemiş ve çökmüştür. Tasavvuf yoluyla İslam Düşüncesine sokulan tavsiyelerden birkaçı:...”Haftanın ikinci günü doğuya gitme, birinci ve Cuma günü batıya gitme, Çarşamba ve Cumartesi günü kuzeye gitme, Perşembe günü güneye gitme(Lugat-ı Tarihiyye ve Coğrafiyye cilt 3 sayfa:287-288)İşte 40’lar ve 70’lerin gizli adamların tavsiyesi diye nakledilen bu asılsız sözler, haftanın yedi gününde insanları hareketten men etmek ve uyuşturmaktan ibarettir. Yüzyıllarca İslam Dünyası İslamiyet’le hiç ilgisi olmayan safsata ve hurafelere inanarak bu hale gelmiştir. Ziya Uygur Tarih Boyunca Devrimler İnkılaplar ve Siyonizm sh.32.

Vatan duygusunu yeni nesillere; ancak vatan kaybedildiğinde elimizden nelerin gideceğinin(sıralamakla bitmez)vatan toprağının bizim olmasının ne kadar büyük bir nimet olduğunu defalarca-defalarca anlatmak zorundayız. İnsanoğlu ve milletler için,bu kadar hayati önemi olan ‘vatan mevhumunun’ milli şuurumuzun baş köşesinde oturması ve onu devamlı uyanık halde tutması gerektiğini hiçbir zaman unutmamalıyız.





Zaman; geri çekilmek, sipere yatmak zamanı değil,

Zaman; güçlenmek, saldırmak, hedefe vurma zamanıdır.

Zaman; geçmişten ders alma, fırsatları değerlendirme, hedefe ulaşma zamanıdır.

 
Üst