Yaşanmış, yaşanmaya devam eden bir aşk hikayesi.

kerem71

Guest
Katılım
25 May 2008
Mesajlar
1,739
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaşanmış, yaşanmaya devam eden bir aşk hikayesi.
Hikaye değil, bütünüyle gerçek. Her satırı, her kelimesi, her karesi yaşanmış bir destansı aşk bu.


Çağımıza bir Leyla ile Mecnun uyarlaması adeta.


Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalına çıktı bu “aşk hikayesinin” iki sevdalısı.


Çıktılar ve hikayelerini anlattılar:


Delikanlı köyündeki kızlardan birine aşıktır. Aşk ki ne aşk. Sevda ki ne sevda. Kız da sevdalıdır delikanlıya. Bitmez, tükenmez bir sevda ile sevdalıdır...


Bu derin sevdalarını evlilikle taçlandırmayı planlarlar.


Delikanlı, kararlıdır. Kızı istemeye gidecektir.


Bu aşamada çok “korkunç” bir olay meydana gelir.


Delikanlı bir gün trene binmek isteyen bir yaşlı kadına yardım etmek ister. Tren kalkmak üzeredir. Kadının kolunu tutar. Trene bindirir.


Ama o sırada ayağı kayar ve raylara düşer.


Tren iki ayağının üzerinden geçer. Ayakları feci şekilde parçalanır.


Kahramanımız artık ayaklarından mahrum kalmıştır. Yarım insandır artık.


Sevdiği kızla buluşur gizlice. “Halimi görüyorsun” der, “istersen benden ayrılabilirsin”.


“Hayır” diye cevap verir kız.


“Ben senin ayaklarını sevmedim ki; ben “seni” sevdim”.


Karar verilir. Bir akşam kız evine gidilir usulünce, Peygamber kavlince kızı istemek için.


Ama kızın ailesi vermez. Vermemekte kesin kararlıdır üstelik.


Planlar yapar kızla oğlan. Kızı kaçıracaktır. Bacakları yoktur ama yüreği yerindedir delikanlının.


Kızla anlaşırlar. Gün belirlerler. Delikanlı bir arkadaşını da yanına alarak, onun arabasıyla kız evine doğru yola koyulur bir akşam vakti.


Bekleyiş sona erecek Mecnun Leyla’sına kavuşacaktır.


Ama yolda yine feci bir şey olur.


Karşıdan gelen bir araç, büyük bir hızla bizimkilerin arabasına çarpar. Ortalık kan gölüne döner.


Kafasından büyük darbe alan ve gözlerini cama çarpan delikanlıyı acı bir gerçek daha beklemektedir. İki gözü de görmemektedir!


Kara sevdalı gencimizin artık dünyası kararmıştır. Artık gözleri yoktur. Artık yavuklusunu göremeyecektir.


Bu şartlar altında sevdiği kızın onu kabul etmek istememesini doğal karşılayacaktır.


Bir gün yine buluşurlar kızla. Bu son buluşmaları olacaktır onca. Veda buluşması.


“Halimi görüyorsun, ayakları olmayan kör bir adama varmak istemezsin artık” der buruk bir sesle sevdalısına.


Kız, “Hayır” der kararlı bir sesle:


“Ben senin gözlerini sevmedim ki, ben “seni” sevdim. Seninle evleneceğim”.


Sonra ne mi olur?


Kız verdiği sözü tutar. Delikanlıya kaçar. İstanbul’da bir ev tutup yerleşirler. Bir çocukları olur.


Ayakları, gözleri olmayan kara sevdalı delikanlı eve mahkumdur. Dışarı çıkamamakta, çalışamamaktadır.


Karısı, yapabildiğine el işi örerek evin geçimini sağlamaktadır.


Memleketten ailesi haber salar bir gün. “Gel artık, özledik seni, torunumuzu özledik, gel de bir görelim sizi” derler anne–babası.


Kalkar gider. Gider ama planlı bir çağrıdır bu. Ailesi sakat, kötürüm bir adama göndermemekte kararlıdır kızlarını. Eve hapsederler.


Ama o, bir yolunu bulur ve çocuğunu alıp İstanbul’a döner yeniden. Kocasının yanına döner.


Bu hikayenin iki kahramanı halen sağ ve İstanbul varoşlarında “karanlık” dünyalarındaki o paha biçilmez aydınlığı yaşıyorlar.


Bütün dünyaya, bütün Türkiye’ye aşkın ne olduğunu anlatıyorlar.



bu iki temiz yürek gerçek aşkın ne olduğunu anlatıyor. Her karesini yaşayarak.
Alinti...
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Bu yaşanmş olan hikaye beni çok etkiledi...Varoşlarda; mutluluğun, sevginin ışığıyla hayatı yaşayan bu gençlere hayran kaldım.
ALLAH yardımcıları olsun...Sevgileri, mutlulukları sürekli olsun.:)
Paylaşımınız için çok teşekkür ediyorum.:)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst