Yeni Yılda Dileklerimiz !

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
YENİ YILDA DİLEKLERİMİZ !

Hiç geçmeyecek gibi sandığımız zaman nasıl da çabuk geçiyor. Atalar boşuna dememişler; “sayılı günler kolay geçer” diye!

Aslında; geçip giden zaman değil, geride kalan hep yaşanmışlıklardır. Acısıyla, tatlısıyla, kederiyle, sevinciyle! Zorluk ve kolaylıklarıyla!

Tanrı keder vermesin; telafisi olanaksız acılar yaşanmasın. Daha da önemlisi; her kim olursa olsun; hiçbir insan sevdiklerini hiç ummadığı zamanda, beklenmedik bir şekilde kaybetmesin!

Ancak kader denilen bir şey var ki; önüne geçmek olanaksız.

Bugün karşılaştığım bir dostuma; “nasılsınız, günleriniz nasıl geçiyor” diye sordum. Verdiği karşılık yaşamın acı gerçeğinden başka bir şey değildi. “ Hepimiz feleğin önünde sürüklenip gidiyoruz” yanıtını aldım. İyi yıl dilekleriyle, günün telaşı içinde o yoluna devam etti bense yoluma!

Doğrusu bu yaşam sürecinde herkesin, kendi doğruları Ve kendi seçimleri vardır. Açıkçası herkes doğru bildiği yolda yürüyüp durur.

Kimileri daha çok kazancın, daha çok servetin ve daha çok refahın yolcusudur. Her şeyi maddeyle ölçüp tartar. Doğrusu insanoğlunu sarmalına aldığı bugünkü dünyada, bireysellik ve maddiyat adeta bütün değerlerin önüne geçmiştir.

Sosyal yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, birlikte sevinip birlikte kederleri ve sıkıntıları göğüslemek ve tümüyle manevi dediğimiz bizi insan kılan değerlerimiz, birer birer yok ediliyor.

Sıradan kalabalıklar haline dönüşürken, toplum içinde yalnızlaşıyoruz..

İşte bu noktada; insanoğlu’nun ‘nereye doğru sürükleniyoruz’ diye bir sorgu sürecini başlatması ve insanlığın kendine dönüşün yaşamı anlamlı hale getireceğini düşünmesi gerekmez mi?

Teknoloji ilerledikçe yaşam belki daha kolay hale geliyor. Ancak büyük vatan şairi Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşımızda ifade ettiği gibi “medeniyet dediğin tek dişi canavar” olgusuyla karşı karşıyayız bulunuyoruz.

Güçlünün zayıfı ezdiği; haklının değil, güçlünün haklı olduğu, hak, hukuk, adalet, demokrasi gibi değerlerin güçlülerin yüzünde bir maskeye dönüştüğü; sömürgecilik ve emperyalizmin nice halkları, ulus ve ülkeleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığı bir dünya’ya eğer “uygar dünya” diyenler varsa; bizler de ‘eksik olsun öyle dünya ve öyle uygarlık’ demek durumundayız!

Açlık ve sefaletin, yaygın hastalık ve yokluğun pençesinde kıvranan milyonlarca insan varken, servet ve sömürü avcılarının, servetlerine servet kattığı neo-liberal hegemonyacılığın “yeni dünya düzeni” diye pazarlandığı bir dünya, bir huzur, mutluluk ve barış adasına dönüşebilir mi?

Bir kutlu yoldan yürüyeceksek; “önce insanlık” düşüncesini iliklerimize kadar hissetmemiz gerekmez mi?

Yollar elbette ki; farklı. Dilemek ve istemekle, mümkün kılmak apayrı şeyler. Ancak insan olan insan, inançlarıyla birlikte, inançları için yaşayan insandır.

Geçtiğimiz haftalarda bir gazetede bir köşe yazarı; Bizlerin “iyi ki varsın Türkiyem” diye vefa ve sadakat duygularıyla dopdolu olduğumuz Türkiye’miz için “sömürgeci” tanımlamasında bulunmuştu. Karşılaştığımızda; “yazdıklarınız vefasızlık değil midir” diye takılmağa kalktığımda “bu benim inancım” karşılığını vermişti.

İhanet demeyeyim ama; Kıbrıs Türkü’nün her şeyi olan Türkiyemizi “sömürgecilik” ithamı ile suçlamak bir inanç mıdır, yoksa kendini bilmezlik ve haddini aşmak mıdır, varın sizler varın sizler karar verin.

2011’in bu son yazısını daha fazla uzatmak doğru olmaz düşüncesindeyim. Onu nedenle; yeni yılda kısmetse yeniden birlikte olmak üzere; bütün dileğim odur ki; yeni yıl halkımız, yüce Ulusumuz ve tüm insanlık için huzur, sağlık ve mutluluklar yılı olsun!

Ve yeni yıl; Devletimiz için tanınma yılı olsun.
Semalarımızdan ay-yıldızlı bayraklarımız,
minarelerimizden ezan sesleri hiç eksik olmasın !

 
Üst