Yoldaş yoldaşa küsünce…

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
YOLDAŞ YOLDAŞA KÜSÜNCE…

talat15076.jpg
Kıbrıs’ta Çözüm Çok Uzakta!

Kıbrıs’ta görüşmeler yaklaşık üç ay önce çok büyük beklentiler ile başladı. Kıbrıs yine “mutlu son” için geri sayıma başlamıştı. Yine umutlar çok güçlüydü ve yine kutlamalar için havai fişekler ve şampanyalar beklemeye başlamıştı. Ama Kıbrıs’ta bu defa da gelenek değişmedi ve görüşmeler kısa sürede bir Kıbrıs klasiği olan “uzlaşmazlık” ile tıkandı…

Taraflar birbirini suçlamaya devam ediyor. Özellikle Rum lider Dimitris Hristofyas’ın Türk lider M. Ali Talat için “Talat sütten kesilsin de gelsin” demesi sürecin bulunduğu noktayı çok açık bir biçimde ifade ediyor. Bu benzetmeye göre Talat “kuzu”, “buzağı” veya “dana”… Büyük bir olasılıkla Hristofyas bu sözleri ile Türkiye’ye de “inek” demek istedi!

Şahinlerden Güvercinlere…

Kıbrıs’ta daha önce yapılan müzakerelerde masada oturan liderler Kıbrıs sorununun çözülmesi konusunda “şahin” olarak nitelendirilen kimselerdi. M. Ali Talat’tan önce bugüne kadar gerçekleştirilen müzakerelerde Türkleri, aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Rauf Denktaş temsil etti. Denktaş’ın uzun bir mücadele sonunda kurduğu devleti müzakere masasında gerekli hakları %110 garantiye almadan bırakması beklenemezdi. Aynı şekilde Makarios, Kipriyanu, Klerides, Vassiliu ve Papadopoulos gibi liderler de Denktaş gibi “şahin” idi. Onlar da Kıbrıs’ı Elenleştirme ve bir Rum adası haline getirme hayallerinden asla taviz vermediler. Onlar için de müzakerelerde hedef ulusal çıkarlarını %110’a ulaştırmaktı. Bunun doğal bir sonucu olarak -hiç kimsenin şaşırmaması gerekir- Ada’da bir uzlaşma sağlanamadı. Çünkü şahinlerin mücadelesinden bir uzlaşma çıkması mümkün değildi. Nihayetinde kuzeyin ve güneyin şahinleri daha önce karşılıklı cephelerde yer aldıkları muhataplarına güvenmekte haklı bir zorluk yaşıyorlardı.

Yoldaşların Son Tangosu…

Böylece Kıbrıs’ta yeni bir yöntem denendi. Daha önce birbirine “yoldaş” diyen Talat kuzeyde, Hristofyas ise güneyde işbaşına geldi. Zaten milliyetçilik gibi kavramlar Marksist literatürde yer almazdı. Hem Talat’ın hem de Hristofyas’ın AB’ye olan ilgisi ve bakış açısı her şeyi kolaylaştıracaktı. Her iki yoldaş benzeşen dünya görüşleri ile daha kolay iletişim sağlayabilirdi.

Böylece iki yoldaşın son tangosu başladı. Hristofyas’ın küfürü ve KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer’in “yoldaşım Hristofyas, kırdın bizi” biçimindeki cevabı, Kıbrıs’ta yine umutsuzluk zamanının geldiğini gösteriyor. Hâlbuki iki yoldaş geçmişte Kıbrıs’ta yakın işbirliği ile adlarını duyurmuşlardı. Ama artık her ikisi de iktidardaydı ve yönetmesi gereken ülkeleri vardı. Ne biri ne diğeri önüne konan taleplere “yoldaşlık hatırına” evet diyecek durumda değildi.

Hristofyas’ın -tıpkı önceki Rum liderler gibi- Türkiye’ye küfretmesi tam da müzakerelerde tıkanma noktasına gelindiği zaman yaşandı. Hristofyas geleneği bozmadı: Alabileceği bir taviz kalmayınca ve masadan kalkmak için bir bahane bulamayınca, cepheyi genişletmeyi denedi ve Türkiye’yi suçlayarak uluslararası toplumun dikkatini Ada’ya çekmeye çalıştı. Bunda da bir parça başarılı oldu. Ama uluslararası toplumun dikkatini Ada’ya yöneltmesi Hristofyas’a zarar da verebilir.

İşte müzakerelerin son tomografisi; Halen devam eden müzakerelerde tarafların pozisyonları şöyle:

Federal Yetkiler…

Taraflar arasında hangi konuların federal yetki olacağı hususunda büyük bir farklılık yok. Bu bağlamda, aşağıdaki konuların “detayları üzerinde anlaşılması kaydıyla” federal yetki olması konusunda ortak bir anlayışa varıldı.

“AB ilişkileri, iletişim, meteoroloji, Kıbrıs vatandaşlığı, göç, iltica ve yabancıların sınır dışı ve iade edilmesi, terörizm, uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve organize suçlarla mücadele, federal suç kapsamında af yetkisi, diplomatik yetkililer dahil federal görevlilerin atanması, fikri mülkiyet, ağırlık ve ölçüler, ekonomik yakınsama, işçi hakları ve belirlenen bazı sosyal konular, dış ilişkiler ve savunma/savunma politikası, Merkez Bankası, bankacılık sektörünün düzenleme ve denetlenmesi, federal bütçe ve tüm dolaylı vergiler dahil federal maliye, mali sektörün düzenleme ve denetlenmesi, hava sahası ve FIR dahil havacılık, uluslararası seyrüsefer, su kaynakları dahil doğal kaynaklar ve rekabet”.

Bu konudaki ana görüş ayrılıkları ise şöyle;

1. Kıbrıs Türk tarafı, yetki tabirinin mülkiyet ve işletme haklarını kapsamadığını ve dolayısıyla bu haklara halel getirmediğini ifade ediyor.

Rum tarafı ise, federal yetki kavramının bu unsurları da içerdiği konusunda ısrar ediyor. Özellikle, havaalanları ve limanların mülkiyeti ve işletmesi konusunda bu sorun ön plana çıkıyor.

2. Kıbrıs Türk tarafı, havacılığın federal bir yetki olduğunu kabul ediyor. Ancak FIR konusuna ilişkin olarak bugün var olan uygulamanın devam etmesini ve yeni Kıbrıs devletinin biri Kuzey’de, biri Güney’de iki FIR’a sahip olmasını talep ediyor. Bunu yaparken, dünyada birçok ülkenin birden fazla FIR’a sahip olduğunu, FIR konusunun egemenlik konusuyla bir ilgisi olmadığını ve zaten Kıbrıs adasının yüzölçümüne oranla bölgesinde çok geniş bir FIR’a sahip olduğunu vurguluyor.

Rum tarafı ise, ayrı FIR istemenin ayrı devlet istemekle eş anlamlı olduğunu iddia ederek, buna şiddetle karşı çıkıyor.

3. Kıbrıs Türk tarafı, Annan Planı’nda da olduğu gibi savunma politikasının dış ilişkiler yetkisinin bir parçası olmasını talep ediyor.

Rum tarafı ise, konunun dış ilişkilerden ayrılmasını ve “savunma politikası” yerine “savunma” başlığının kullanılmasını talep ediyor.

4. Kıbrıs Türk tarafı, federal hükümetin uluslararası antlaşmalar yapma yetkisini kabul etmekte, ancak kurucu devletlerin de kendi yetki alanlarına giren konularda uluslararası antlaşmalar yapabileceğini belirten bir dipnotun buraya eklenmesini talep ediyor.

Kıbrıs Rum tarafı ise buna karşı çıkıyor.

5. Kıbrıs Türk tarafı, bankacılık sektörünün düzenleme ve denetlenmesi, mali sektörün düzenleme ve denetlenmesi ve rekabet konularının federal yetki olmasını kabul ediyor. Ancak bunların yarı-yargısal kurumlar olması nedeniyle, yargıda olduğu gibi buralarda da eşit katılım talep ediyor.

Rum tarafı ise, şu an itibariyle buna karşı olduğunu belirterek, konuyu ileride tekrar değerlendireceğini ifade ediyor.

6. Uluslararası seyrüsefer ve deniz yetki alanları konularının tam olarak neleri kapsadığı konusunda henüz bir mutabakata varılamadı.

7. Kıbrıs Türk tarafı, genel bir prensip olarak, federal yetkilerin belirlenmesinin ardından, geriye kalan tüm yetkilerin (artık yetkiler) kurucu devletlere kalacağını vurguluyor.

Rum tarafı ise, artık yetkiler konusunun sadece federal yetkiler konusunda uzlaşıya varıldıktan sonra konuşabileceğini ifade ediyor.

8. Kıbrıs Türk tarafı ayrıca, “subsidiarity” prensibi çerçevesinde, uygun olan durumlarda, federal hükümetin yasalarının uygulanmasını kurucu devletlere bırakılmasını öngörüyor.

Rum tarafı ise, “subsidiarity” prensibine karşı çıkıyor. Ancak federal hükümetin uygun göreceği bazı konularda yasalarının uygulanmasını kurucu devletlere bırakabileceğini kabul ediyor.

Federal Yürütme…

1. Kıbrıs Türk tarafı yönetim modeli olarak İsviçre modelindeki gibi Başkanlık Konseyi öneriyor. Böylece istikrarlı bir demokrasi, yürütme erkinin siyasal sistemin önemli siyasi güçleri tarafından paylaşılması ile sağlanabilir. Konsey, en güçlü siyasi partilerin liderlerini içereceği ve aynı zamanda da yasamanın desteğine sahip olacağı için istikrarlı ve etkin işleyebilir bir yürütme gerçekleştirebilir.

Kıbrıs Rum tarafı yönetim modeli olarak başkanlık sistemini öneriyor. Rumlara göre başkanlık melez bir sistem olmadığı için kendi vatandaşları tarafından daha iyi anlaşılabilir. Buna göre, federal yürütme Başkan, Başkan Yardımcısı ve Bakanlar Kurulu’ndan oluşacak.

2. Kıbrıs Türk tarafının önerisine göre, Başkanlık Konseyi 7 üyeden oluşacak. Başkanlık Konseyi’nin 4 üyesi fazla nüfusa sahip kurucu devletten, 3 üyesi ise daha az nüfusa sahip kurucu devletten gelecek. Türk tarafına göre, siyasi eşitliğin tam olarak sağlanabilmesi ve Kıbrıslı Türklerin federal hükümeti sadece Rumların değil, kendi hükümetleri olarak da görmesi için bazı kurumlarda eşit veya eşite yakın katılım gerekli.

Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, Bakanlar Kurulu 9 kişiden oluşacak. Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk oranı 6:3 olacak. Başkan ve Başkan Yardımcısı Bakanlar Kurulu’nu birlikte atayacak. Bunun mümkün olmaması durumunda ise her biri kendi kurucu devletinden gelecek bakanları belirleyecek.

3. Kıbrıs Türk tarafına göre, Başkanlık Konseyi Senato tarafından ortak liste üzerinden 5 yıllık dönem için seçilecek. Konsey üyelerinin seçiminde Senato’nun çoğunluğunun yanında, her kurucu devletten/toplumdan gelen Senatörlerin de ayrı ayrı çoğunluğu aranacak. Ortak listede eş başkanlar ayrı olarak belirtilecek.

Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, Başkan ve Başkan Yardımcısı ortak liste üzerinden halkoyuyla 6 yıllığına seçilecek. Seçimde ilk turda her iki kurucu toplumun ayrı çoğunluğu aranacak, ancak bu sağlanamazsa bir sonraki turlarda tur için genel ve ağırlıklı oy yöntemi uygulanacak.

4. Türklere göre, Başkanlık makamı Başkan ve Başkan Yardımcısı’ndan oluşacak. Başkan ve Başkan Yardımcısı aynı kurucu devletten olmayacak ve 12 ayda bir rotasyona tabi olacak. Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk Başkan 3:2 oranına göre rotasyona tabi olacak.

Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, Başkan ve Başkan Yardımcısı ayrı ayrı ofislere sahip olacak ve 4:2 oranına göre rotasyona tabi olacak.

5. Türk tarafına göre, Başkanlık Konseyi oybirliğiyle karar alacak. Böylece işbirliği teşvik edilecek. Oybirliğinin sağlanamadığı durumlarda, kararlar basit çoğunlukla alınacak, ancak her bir toplumdan gelen üyelerin en az 2 tanesinin onayı aranacak.
Rumlara göre, Bakanlar Kurulu’nun karar alabilmesi için basit çoğunluk aranacak, bunun olmaması durumunda ise her bir kurucu devletten gelen üyelerin en az 1 tanesinin oyu aranacak.

6. Konsey üyeleri göreve seçildikten sonra güvensizlik oyu ile görevden alınamayacaklar. Böylelikle Rum tarafının istikrarlı bir yürütmeye sahip olma yönündeki endişeleri giderilecek.

7. Türk tarafına göre, Dışişleri Bakanı ile AB Bakanı ve İçişleri Bakanı ile Maliye Bakanı aynı toplumdan gelmeyecek.
Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, Dışişleri Bakanı ile AB Bakanı aynı toplumdan gelmeyecek.

Çıkmazların Aşılması Mekanizması…

Kıbrıs Türk tarafı yürütmede oluşabilecek çıkmazların aşılması için Başkan, Başkan Yardımcısı ve her toplumdan gelecek birer bakandan oluşacak bir komisyon kurulmasını, ancak bu komisyonun görevinin yürütmeye öneri yapmakla sınırlı olmasını öneriyor.

Kıbrıs Rum tarafı ise yine Başkan, Başkan Yardımcısı ve her bir toplumdan gelecek birer bakandan oluşacak bir komisyon oluşturulmasını istiyor. Ancak bu komisyonun oy birliği ile karar veremediği durumlarda, basit çoğunluk ile bunun da olmaması durumunda ise Başkan’ın belirleyici oy hakkı olmasını öneriyor.

Kıbrıs Türk tarafı, federal yürütme modeli olarak İsviçre’de uygulanan Başkanlık Konseyi’ni, Kıbrıs Rum tarafı ise Başkanlık Sistemi’ni öneriyor. Kıbrıs Türk tarafı, gerek Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların gerekse de önemli siyasi güçlerin sisteme entegre edilmesinin istikrarlı bir demokrasi yaratılabilmesi bakımından önemli olduğunu vurguluyor. Bunun için Başkanlık Konseyi’nin Kıbrıs için en iyi yönetim modeli olacağını ifade ediyor. Kıbrıs Rum tarafı ise, güçlü ve istikrarlı bir yürütme oluşturulamayacağı gerekçesiyle Başkanlık Konseyi’ne karşı çıkıyor ve Başkanlık Sistemi’nin çözümün yaşayabilirliği açısından Kıbrıs için en iyi sistem olduğunu savunuyor.

Kıbrıs Türk tarafının önerisine göre; Başkanlık Konseyi, yasama organı tarafından beş yıllık bir dönem için seçilecek ve yedi üyeden oluşacak. Buna göre, Başkanlık Konseyi üyelerinin oranı 4 Kıbrıslı Rum: 3 Kıbrıslı Türk olacak.
Kıbrıs Rum tarafı ise, federal yürütmenin halk tarafından altı yıllık bir dönem için seçilecek Başkan ve Başkan Yardımcısı ile bunların birlikte atayacağı Bakanlar Kurulu’ndan oluşmasını öngörüyor. Buna göre, Bakanlar Kurulu üyelerinin oranı 6 Kıbrıslı Rum:3 Kıbrıslı Türk olacak.

Kıbrıs Türk tarafı, Başkanlık Konseyi’nin ortak liste üzerinden Senato’nun çoğunluğuyla seçilmesini, ancak bu çoğunluğun ayrıca her toplumdan gelen Senato üyelerinin ayrı ayrı çoğunluğunu da içermesini öngörüyor. Başkanlık makamına seçilecek üyeler ise, ortak liste ile belirtilecek.

Kıbrıs Rum tarafı ise, Başkan ve Başkan Yardımcısı’nın ortak liste üzerinden halk tarafından seçilmesini ve Başkan ve Başkan Yardımcısı’nın Bakanlar Kurulu’nu birlikte atamalarını öngörüyor.

Kıbrıs Türk tarafı, Başkanlık Konseyi’nin Senato tarafından seçilmesinin, gerek her toplumdan gelen Senato üyelerinin ayrı ayrı çoğunluğunun aranmasıyla siyasi eşitliği ve de yürütmenin meşruiyetini, gerekse de tüm dönem için yasamanın desteğini almış olmasıyla yürütmenin sorunsuz işleyebilmesini temin edeceğini savunuyor. Ayrıca Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafının ortak liste ve ağırlıklı oylama önerilerinin, Rumların oylarının belirleyici olacak olmasından dolayı siyasi eşitliğin ihlali anlamına geleceğini ve de dönüşümlü başkanlığın anlamını yitireceğini savunarak, buna ilkesel olarak karşı çıkıyor.

Başkanlık makamına ilişkin olarak Başkan ve Başkan Yardımcısı’nın farklı toplumlardan gelmesi konusunda taraflar arasında bir uzlaşı olmasına karşın, Kıbrıs Türk tarafı Başkan ve Başkan Yardımcısı’ndan oluşan tek bir makam öngörüyor.

Kıbrıs Rum tarafı ise Başkan ve Başkan Yardımcılığı’nın ayrı makamlar olmasını talep ediyor. Ayrıca dönüşümlü başkanlık oranı konusunda taraflar arasında farklılık yok.

Kıbrıs Türk tarafı, Başkanlık makamında siyasi eşitliğin gözetilmesi açısından Başkan ve Başkan Yardımcısı’nın on iki ayda bir dönüşüme tabi olmasını ve buna göre, oranın 3 Kıbrıslı Rum:2 Kıbrıslı Türk olmasını öneriyor.

Rum tarafı bu oranın 4 Kıbrıslı Rum:2 Kıbrıslı Türk olmasını öngörüyor.

Karar alma konusunda, Kıbrıs Türk tarafı Başkanlık Konseyi’nin kararlarını oybirliğiyle almasını, oybirliği sağlanamadığı yerlerde ise basit çoğunluğun geçerli olmasını, ancak böyle bir durumda her kurucu devletten en az iki üyenin oyunun aranmasını talep ediyor.

Kıbrıs Rum tarafı ise, bu durumda her kurucu devletten en az bir üyenin oyunun aranmasının yeterli olacağını belirtiyor.
Kıbrıs Rum tarafı ayrıca, bir açılım yaptığını ifadeyle, Bakanlar Kurulu’nun dış politika, savunma ve güvenlik konularında aldığı bir karara Başkan ve Başkan Yardımcısı’nın birlikte karşı çıkmaları durumunda, birlikte farklı bir karar verebileceklerini ifade ediyor.

Kıbrıs Türk tarafı, prensipte buna sıcak bakmakla birlikte, bu konulara ilaveten bütçe konusunun da eklenmesi gerektiğini ifade ediyor.

Kıbrıs Rum tarafı ısrarla, her organ için bir çıkmazların aşılması mekanizması kurulmasını istiyor.

Kıbrıs Türk tarafı ise, Rum tarafının çıkmazların aşılması konusuna gereğinden fazla önem verdiğini vurgulayarak, kurulacak mekanizmaların söz konusu organın yerini almasının kabul edilmez olduğunu ifade ediyor.

Kıbrıs Türk tarafı özellikle, Kıbrıs Rum tarafının mekanizmayı oluşturan Başkan, Başkan Yardımcısı ve her toplumdan gelen bir Bakanlar Kurulu üyesinin bulunduğu bir komitenin oybirliğiyle karar alamaması durumunda Başkan’a belirleyici oy hakkı verilmesini; Başkan’ın yürütmenin yerine geçerek, tüm yürütme adına karar vermesi anlamına geldiğinden kabul etmiyor. Böyle bir sistemin en temel demokrasi kurallarını ihlal edeceğini savunuyor.

Federal Yasama…

1. Federal yasama organı bir üst meclis ve de bir alt meclisten oluşacak. Bunlar, Senato ve Temsilciler Meclisi olacak.

2. Üst meclis iki halkın siyasi ve sayısal eşitliğini temsil edecek ve eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rum senatörden oluşacak.
Kıbrıs Rum tarafına göre Senato iki toplumun siyasi eşitliğini temsil ediyor.

3. Senatörler ve milletvekilleri kurucu devletlerin iç vatandaşlığına göre seçilecek. İç vatandaşlık siyasi eşitlik ve iki toplumluluk ilkelerini tümüyle gözeten bir düzenleme.

Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre senatörler ve milletvekilleri kurucu devletlerde daimi ikamete sahip olanlar tarafından seçilecek.

4. Alt meclis her iki kurucu devletten gelen milletvekillerinden oluşacak. Her bir kurucu devlete ayrılacak milletvekili sayısı kurucu devletlerin iç vatandaşlarının sayısına göre belirlenecek, ancak bu sayı milletvekillerinin toplamının 1/3’ünden az olmayacak. Alt mecliste ve bu meclis içerisinde oluşturulacak komitelerde Kıbrıslı Türklerin anlamlı bir temsiliyete sahip olabilmeleri için milletvekillerinin en az 1/3’üne sahip olmaları gerekiyor.

Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre her bir kurucu devlete ayrılacak milletvekili sayısı her bir kurucu devlette daimi ikamet edenlerin sayısına göre belirlenecek, ancak bu sayı milletvekillerinin 1/4’ünden az olmayacak.

5. Her bir meclis için bir Başkan ve ayrı kurucu devletlerden gelecek iki Başkan Yardımcısı seçilecek. Her iki meclisin başkanı veya art arda iki başkan aynı kurucu devletten gelmeyecek.

6. Yasamanın karar alabilmesi için her iki meclisteki mevcut milletvekillerinin basit çoğunluğuna ek olarak, hem alt hem de üst mecliste her bir kurucu devletten/toplumdan gelen mevcut milletvekillerinin ayrı ayrı 1/4’ünün oyu aranacak. Yasama organında yaşanabilecek çıkmazların sayısını azaltmak ve üst meclisin çatışma merkezi haline gelmesini önlemek için bir kararın alınmasında alt mecliste de her bir kurucu devletten gelen milletvekillerinin ayı ayrı 1/4 çoğunluğunun aranması gerekiyor.

Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre alt meclisin karar alabilmesi için basit çoğunluk yeterli olmalı. Kıbrıs Rum tarafı alt meclisin tüm yurttaşların eşit ve nüfus oranına göre temsil edildiği bir kurum olduğu görüşünde.

7. Anayasa’da sayılacak özel kanunlar ve kararlar için her bir kurucu devletten gelen mevcut senatörlerin ayrı ayrı 2/5’inin oyu ve her bir kurucu devletten gelen milletvekillerinin ayrı ayrı 1/4’ünün onayı aranacak.

Kıbrıs Rum tarafının önersine göre Anayasa’da sayılacak özel kanunlar ve kararlar için her bir kurucu devletten gelen mevcut senatörlerin ayrı ayrı 2/5’inin oyu ve milletvekillerinin basit çoğunluğunun onayı aranacak.

Çıkmazların Aşılması Mekanizması…

1. Kıbrıs Türk tarafı bir çıkmazın var olup olmadığının belirlenmesi yetkisinin sadece yürütmeye ait olmasını öneriyor. Bir yasanın hükümetin işleyebilmesi veya AB yükümlüklerini yerine getirebilmesi için yaşamsal öneme sahip olup olmadığına ancak yürütmenin kendisi karar verebilir.

Kıbrıs Rum tarafı bu yetkinin Parlamentonun Başkan ve Başkan Yardımcıları’na ve Başsavcı ve Başsavcı Yardımcısı’na da verilmesini öneriyor.

2. Kıbrıs Türk tarafı yasamada oluşabilecek çıkmazların aşılabilmesi için her iki meclisin Başkan ve Başkan Yardımcılarının ve her iki kurucu devletten gelen en büyük siyasi partilerin lider veya temsilcilerinden oluşacak bir komite kurulmasını öneriyor. Bu komite oy birliği ile karar almaya çalışacak, bunun mümkün olmaması durumunda ise basit çoğunlukla karar alacak. Komite bir yasa tasarısının aynen üst meclisten geçebileceğine karar verirse, bu tasarı üst mecliste kabul edilmesinin ardından yürürlüğe girecek. Komitenin bir tasarıda değişiklik yapmaya karar vermesi durumunda, tüm süreç yeni baştan tekrarlanacak ve yasalaşması için her iki meclis tarafından oylanması gerekecek. Çıkmazla karşılaşılması durumunda Rum tarafının önerdiği gibi bir komiteye, yasamanın yerine geçerek karar alma yetkisinin tanınması kabul edilebilir değil. Bu hem demokrasiye aykırı hem de küçük bir komitenin yasamanın yerine geçmesi anlamına gelir. Ayrıca, Kıbrıs Rum tarafının önerisinin kabul edilmesi halinde bu komitenin çoğunluğu Kıbrıslı Rumlardan oluşacak ve kararlar pek çok durumda çoğunluğun iradesi ile belirlenecek.
Kıbrıs Rum tarafı yasamada oluşabilecek çıkmazların aşılabilmesi için her iki meclisin başkanı, başkan yardımcıları, her bir kurucu devletten gelecek en büyük iki partinin birer temsilcisi ve 2:4 oranına göre belirlenecek senatörlerden oluşacak.

Federal Yargı…

Federal Yargı konusunda tarafların bir Yüksek Mahkemesi olacağı, bu mahkemenin Yüksek İdari Mahkemesi, Temyiz Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi olarak toplanabileceği, bu mahkemede eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rum yargıcın bulunacağı ve mahkeme ister Yüksek İdari Mahkemesi, ister Temyiz Mahkemesi isterse Anayasa Mahkemesi olarak toplansın, eşit katılımın gözetileceği üzerinde anlaşıldı.

Yargıda yaşanabilecek çıkmazlar için Kıbrıs Türk tarafı yabancı yargıçlar formülünü önerdi, Kıbrıs Rum tarafı ise hukuka uygunluk karinesi (presumption of regularity) prensibini teklif etti. Bu prensibe göre, mahkemenin eşit oy dağılımı nedeniyle karar veremediği durumlarda, bahse konu yasa veya uygulama geçerli sayılacak.

Kıbrıs Türk tarafı ise, yabancı yargıç önerisini saklı tutmak kaydıyla, bir açılım yapabilmek amacıyla Rum tarafının önerisini kabul edebileceğini, ancak mahkemenin üyeleri bir konuda toplum bazında bölünmeleri durumunda hukuka aykırılık karinesi (presumption of irregularity) prensibinin geçerli olmasını önerdi. Bu prensibe göre, mahkeme üyelerinin bir konuda toplum bazında bölünmeleri durumunda söz konusu yasa veya uygulama, doğrudan toplumları ilgilendiren bir konu olduğu hasebiyle, geçersiz sayılacak. Kıbrıs Türk tarafı yabancı yargıç veya hukuka uygunluk karinesi- hukuka aykırılık karinesi seçeneklerinden birisini kabul etmeye hazır olduğunu Rum tarafına bildirdi.

Kıbrıs Türk tarafı ayrıca, federal kurumlarda, federal hükümetin ve kurumların görevlerini düzgün bir şekilde yapmasını engelleyecek çıkmazların ortaya çıkması durumunda, ilgili kurum bir karar üretene kadar Yüksek Mahkeme’nin bu konuda geçici bir karar almasını da öneriyor.

Kıbrıs Rum tarafı ise, bu tarz çıkmazların, ilgili kurum (ör. Yürütme veya yasama) içerisinde kurulacak komiteler aracılığıyla çözümlenmesini öneriyor.

Kıbrıs Rum tarafı, bir yasanın kabulünü müteakip belli bir süre içerisinde, bu yasanın anayasaya aykırı olduğu yönünde bir kanaat sahibi olan bir vatandaşın Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesinin mümkün olmasını talep ediyor.

Kıbrıs Türk tarafı, buna prensip olarak karşı olmadığını, ancak Anayasa Mahkemesinin bloke olmaması için bu hakkın belirli bazı düzenlemelere tabi olması gerektiğini ifade ediyor. Rum tarafı, böyle bir düzenlemenin gerekli olduğu görüşüne katıldığını belirtti.

Federal Yargı konusunda diğer bir anlaşmazlık noktası ise, Kıbrıs Rum tarafının federal seviyede Birinci Derece Mahkemeleri kurulması önerisi. Rum tarafının bu mahkemelerin sadece federal konuları ele alacağı ve burada diğer mahkemelerde öngörülen oluşumun (composition) geçerli olacağı yönünde yapmış olduğu açıklamalardan sonra, Kıbrıs Türk tarafı konuyu tekrar değerlendirdi ve yapılan açıklamalar ışığında bu mahkemelerin kurulmasına prensipte karşı olmadığını ifade etti.

Bağımsız Yetkililer…

Kıbrıs Türk tarafı, Başsavcı, Sayıştay Başkanı, Ombudsman ve Merkez Bankası Başkanı olarak öngördüğü Bağımsız yetkililerden Başsavcı ve Sayıştay Başkanı ile Ombudsman ve Merkez Bankası Başkanı’nın aynı toplumdan gelmemesini öneriyor. Ayrıca, Başsavcı ve yardımcısının, Sayıştay Başkanı ve yardımcısının ve Merkez Başkanı ve yardımcısının aynı toplumdan gelmeyecek.

Merkez Bankası Başkanlığı ise iki toplum arasında eşit bir şekilde rotasyona tabii olmalı ve Merkez Bankası Yönetim Kurulu eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rumdan oluşmalı. Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nda bir konuda eşit oy dağılımı nedeniyle karar alınamaması durumunda, Başkanın belirleyici oyu olacak. Kıbrıs Türk tarafı ayrıca, Ombudsman’ın iki dönem arka arkaya aynı toplumdan gelemeyeceğini de öngörüyor. Kıbrıs Türk tarafı, Başsavcı ve yardımcısının dokuz seneliğine atanmasını ve emeklilik yaşının da 75 olmasını öneriyor.

Kıbrıs Rum tarafı ise, Başsavcı, Sayıştay Başkanı ve Merkez Bankası Başkanı olarak öngördüğü Bağımsız yetkililerden ikisinin Kıbrıslı Rum, birinin ise Kıbrıslı Türk olmasını, yardımcılarının ise diğer toplumdan gelmesini öneriyor. Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nda eşit katılım öngörmüyor. Kıbrıs Rum tarafı, Başsavcı ve yardımcısının Kıbrıs Türk önerisinde olduğu gibi belirli bir dönem atanmasına karşı çıkıyor ve emeklilik yaşı olarak öngördüğü 68 yaşına kadar görevde kalmasını öneriyor.

*****
"Ben Yunanistan’dan izin almadan masaya otururum, Talat sütten kesilsin de gelsin"
Dimitris Hristofyas
*****
"Kendisine tekrar söyledim, Türkiye ile uğraşmaktan vazgeç, çünkü Türkiye çözümü istiyor dedim. İzleyip göreceğiz"
M.Ali Talat

*****
"Talat’ı sütten kesilmeye çağırdığını duyduğumda utanıyorum. Bu kelimeleri kullanan Hristofyas’a, ekselansları Hristofyas’a, yoldaşım Hristofyas’a çok kırgınım. Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıs Türk liderliğinin Türkiye’nin kontrolünde olduğunu söylediği için kırgınım. Yoldaş Hristofyas şunu unutmamalıdır: Mutlak güç halkın gücüdür. Söylediği gibi Sosyalist ise, Marksist ise, ’Sol gücün yumruğun gücü olduğunu’ unutmamalıdır"
F.Sabit Soyer

Müzakerelerin Kırmızı Köşesinde…

Mehmet Ali Talat… 6 Temmuz 1952’de Girne’de doğdu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı. 1977 yılında Ankara’da Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden lisans programından mezun oldu. Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisansını ise 2004 yılında tamamladı. Aralık 1993’te yapılan genel seçimler sonrasında kurulan ilk Demokrat Parti (DP)- Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) koalisyon hükümetinde eğitim ve kültür bakanı olarak görev aldı. İkinci DP-CTP koalisyon hükümetinde de aynı görevi üstlendi. Üçüncü DP-CTP koalisyon hükümetinde ise, devlet bakanı ve başbakan yardımcısı oldu.

14 Ocak 1996’da Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin genel başkanı oldu. 1998’de ve 2003’te yapılan genel seçimlerde ve 20 Şubat 2005’te yapılan erken genel seçimde Lefkoşa'dan milletvekili seçildi. 13 Ocak 2004’te kurulan 1. CTP-DP koalisyon hükümetinin ardından, 8 Mart 2005’te Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar görev yapacak 2. CTP-DP koalisyon hükümetini kurdu. 20 Nisan 2005’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini 1. turda kazandı.

Müzakerelerin Mavi Köşesinde…

Dimitris Hristofyas… 29 Ağustos 1946’da Girne'nin Dikmen Köyü'nde doğdu. 14 yaşında öğrenci örgütü PEOM'a katıldı. 1964 yılında, 18 yaşında “Gençliğin Demokratik Örgütü (EDON), Kıbrıs İşçi Sendikaları Federasyonu (PEO) ve Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL) üyesi oldu. 1967 yılında EDON Sekreteri olan Dimitris Hristofyas, Mayıs 1969’da EDON Merkez Konseyi üyesi seçildi. 1969-1974 yılları arasında Moskova'da Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde ve Sosyal Bilimler Akademisi'nde yüksek öğrenim gördü. Tarih felsefesi alanında doktora yaptı. Öğrenimini tamamladıktan sonra Nisan 1974’te Kıbrıs'a döndü. 26 Mayıs 1974'te EDON Merkez Örgütlenme Sekreteri, 18 Eylül 1977'de de EDON Genel Sekreteri seçildi. 1976 yılında AKEL Lefkoşa-Girne örgütü yönetim kuruluna, 1982 yılında gerçekleştirilen AKEL 15. Kongresi'nde de Merkez Komitesi üyeliğine seçildi.
Kasım 1986’da Politbüro üyeliğine, 1987 yılında EDON Genel Sekreterliği görevini bıraktıktan sonra da AKEL Merkez Komitesi Sekreteryası'na seçildi. Daha sonra Politbüro tarafından Geçici Genel Sekreterlik görevine atandı. 22 Nisan'da toplanan parti Merkez Komitesi Plenumu tarafından da Genel Sekreterlik görevine seçildi. 1990 ve 1995’de parti merkez komiteleri tarafından tekrar bu göreve seçildi. 19 Mayıs 1991’de parlamentoya girdi. 1996 ve 2001 seçimlerinde yeniden seçildi. 7 Haziran 2001’de Kıbrıs Temsilciler Meclisi başkanı seçildi. Hristofyas, 2006’da yeniden milletvekili seçildi. 28 Şubat 2008'de yapılan başkanlık seçimlerinde ikinci turda Güney Kıbrıs’ın lideri oldu.
 
Üst