Alıntıdır..
Konu oldukça ilginç.Bu nedenle sizlerle paylaşmak istedim..
Konunun resimlerini maalelesef bulamadım..Bulduğum anda ekleyeceğim..
ZİHİN KONTROLÜ’NÜN İŞLEYİŞİ
ŞEMA1
Değerli Grup Üyeleri,
Sizlere önceki yazılarımızda Psikoloji biliminin istihbari kullanımı, istihbarat teknolojileri ve kullanılan teknolojilerden bahsetmiştik ve SIG-INT diye adlandırılan sinyal istihbaratından detaylı örnekler vermiştik. (bkz. Files/Military Intelligence) Daha öncede bahsettiğimiz gibi istihbarat normal insanlar için daha doğrusu bu konuda uzman olmayan kişiler için son derece karışık ve anlaşılmazdır. Çünkü bilgi toplama özellikle bu işi gizli ve hissettirmeden tamamen doğal normlara bağlı kalarak yapmak oldukça deneyim bir o kadarda teknolojik ekipman, uzmanlık eğitimi ve ekip gerektirir. O nedenle diyebiliriz ki istihbarat bir beyin fırtınası yada satranç hamleleriyle oynanan ve diplomasi sanatını da içine katan karmaşık bir sistemler bütünüdür.
Her devlet, sınırları içerisinde milli güvenliği sağlamak ve halkının güven ve huzur içerisinde hayatını devam ettirecek ortamı sağlamak zorundadır. Bu anayasal bir zorunluluktur. Ancak devletler için, nasıl sınırları içerisinde rejime yönelik tehditler oluyorsa sınırları dışında da kendi güvenliklerine yönelik bir takım ittifaklar - tehditler çıkabilir. Bu nedenle otorite aynı güvenliği yada önlemi sınırları dışında da kurmak durumundadır. İşte bu da hem sınırları içinde hem de sınırları dışında etkin, iyi organize olmuş ve profesyonel kadrolar ile olur. Bu amaçla her devlet kendi istihbarat kadrosunu oluşturur. Bu kadrolar deneyimli ve uzman ekipler tarafından eğitilir.
İşte burada bahsedeceğimiz konu istihbaratın bugün geldiği noktayı biraz daha iyi anlamamızı sağlayacak, günümüz teknolojisinde istihbarat toplamak amaciyle zihin kontrol (mind control) teknolojilerinin nasıl kullanıldığını-çalışma sistemlerini ve bağlı kalınan etik değerler ile prensipleri detaylı olarak inceleyeceğiz.
Ama burada önemle bahsetmem gereken bir nokta var ki o da, şu anda kullanımda olan bu sistem tamamiyle “Devlet Sırrı” kapsamındadır. Aynı zamanda bu sistemi kullanan gizli servisler kendi aralarında yapmış oldukları “Cosmic Aggreement” yani gizlilik anlaşmasıyla bu sistemin kullanımını belli prensiplere bağlamışlardır. Kısacası sadece belirli şartlar oluştuğunda bu sistemin kullanımına onay verilmektedir. Örnek vermek gerekirse, herhangi bir batılı servis başka bir dost servisin sınırları içerisinde “özel izin” olmadan bu teknolojiyi kullanma yetkisine tabi değildir. Aksi davranış kullananlar hakkında hukuki takibata neden olur. Kullanılma yetkisi ise, ancak milli güvenlik, espiyonaj-kontrespiyonaj, organize suçlar yada anti-terör gibi nedenlerden verilebilir.
Benim bu sistemin detaylarından nasıl haberdar olduğumu ise şu şekilde açıklayabilirim.
Birazdan aşağıda bahsedeceğim hususları bizzat her devresinde kendimin de yaşamış olmam ve sistemi kullanan operatörlerin algılamalarımı kullanarak benimle iletişim kurmak istemesi ve düşüncelerini benimle paylaşmak istemesi sayesinde olmuştur.
Bir önemli nokta daha vardır ki o da kullanılmakta olan sistemin madden delillendirilememesinin yani denetime alınan şahısların suç duyurusunda bulunamamasının asıl can alıcı noktasıdır.
Nöro-magnetik taramaya maruz kalan şahısın tüm yaşadıkları son derece doğal nedenlerden kaynaklanıyor gibi olmakta ve şahıs bu sorunlarını herhangi bir uzman psikiyatriste yada psikoloğa anlattığında kişinin şizofren yada depresif bir düşünce bozukluğu taşıdığı teşhisine varılmaktadır.
Bunun sebebi ise basitçe şudur.
Psikoloji bilimindeki gelişmelere paralel olarak elektronik-dijital teknolojinin ve iletişim sistemlerindeki yenilikler de sürekli gelişmekte ve ilerlemektedir.
Böylece, insan zihninin çalışma sistemi, insan psikolojisinin her gün daha net bilimsel anlaşılır düzeye gelmesi sayesinde tamamiyle kişilik – karakter tanılarının daha net ortaya konmasına, zaaflar, hobi-fobi ve diğer psiko faktörlerin bilimsel araştırmalarla doğru bir biçimde saptanmasına yol açmaktadır. Tabi, dijital teknolojilerin gelişmesi, uydu-ses-görüntü-data verilerinin binlerce km öteden belli bir noktaya 0 veri kaybı ile iletilmesi gibi sistemlerinde gelişmesi ile nihayet mind control projeleri de uzun bir süreden beri istihbarat-veri toplama amaciyle kullanılmaktadır. (bkz. Files / psikolojinin istibari kullanımı dosyası)
Böylece kişi hem istihbari amaçla kullanılmakta ve tam olarak denetlenmekte hemde yaşadıklarının gerçekliğine kendisi inansa dahi, uzman doktorlar tarafından tamamen sorunun kendisinden kaynaklandığına ikna edilerek ilaç tedavisine yönlendirilmektedir. Dolayısiyle şahıs zaten kendisine yapılan bu psiko-baskı’yı hiçbir şekilde madden delillendiremediğinden herhangi bir suç duyurusunda da bulunma ihtimali kalmamaktadır. Kaldı ki kişi bunu denese bile zaten adli merciler tarafından tedavi görmesinden ötürü kendisine itibar etmemektedir.
Aslında OYUNUN KURALI DA BUDUR. Kural, şahsın merak’ını tetiklemek, kendi kendisini sorgulatmak yada verilen algılama çervresinde düşünmesini sağlayamaya teşvik etmek ve sonuç itibariyle her hangi bir maddi delil vermeden olabildiğince “nature” bilgi almaktır.
Şimdi gelelim projenin sistematiğine...
Bir cismin bioelektrik alanı uzaktan algılanabilir, böylece cisimler bulundukları herhangi bir yerde denetlenebilirler. Özel EMF cihazıyla sistem operatörleri, kripto-şifre çözücüleri (EEG’lerden) üretilen potansiyelleri uzaktan okuyabilirler. Bunlar bir kişinin beyin durumlarina ve düşüncelerine kodlanabilir. Bu durumda kişi, uzak bir mesafeden mükemmel olarak denetlenir. İstihbarat personeli, “İşaret İstihbaratı”nın elektromanyetik tarama ağının kadranında çevirerek, ülkedeki herhangi bir şahsa çevirir ve İstihbarat teşkilatı’nın bilgisayarları o şahsı belirler ve günde 24 saat takip eder. İstihbarat Teşkilatı, Türkiye’deki herhangi bir şahsı seçebilir ve onu izleyebilir.
İstihbarat Teşkilatı “İşaret İstihbarat”, “Uzaktan Nöral(Sinir) Denetimi ve Elektronik Beyin Bağlantısı” için, “Elektro Manyetik Beyin Uyarılması”nı kullanmaktadır. (İonlaşamayan elektro manyetik alan) radyasyonu üzerine, nörolojik araştırmayı ve bioelektirik araştırma ve gelişmeyi içeren 1950’li yılların MKULTRA programından beri, “Beyin Uygulaması” gelişme hâlindedir.
Elde edilen gizli teknoloji, Ulusal Güvenlik Arşivlerinde, “Radyoaktifliği ve nükleer patlmaları içermeyen ve çevrede bulunan bir kaynaktan istemeyerek (kasıtlı olmayan bir şekilde) yayılan elektromanyetik dalgalardan oluşan bilgi” olarak tanımlanır ve “Işinim İstihbaratı” olarak sınıflandırılır. İşaret İstihbaratı, Amerika ve dost ülkeler yönetiminin diğer elektronik mücadele programları gibi, bu teknolojiyi de, gizli olarak yürütmekte ve muhafaza etmektedir. İstihbarat Teşkilatı, bu teknoloji ile ilgili mevcut bilgileri denetlemekte ve bilimsel araştirmalari halktan gizlemektedir. Aynı zamanda bu teknolojiyi gizli tutmak için uluslar arası istihbarat anlaşmalari da vardir.
İstihbarat teşkilatı bilgisayarında üretilen beyin planlaması, beyindeki elektriksel faaliyetleri sürekli olarak denetlemektedir. Ulusal Güvenlik gayesiyle istihbarat teşkilatı, binlerce insanın ferdî beyin haritalarını kaydetmekte ve şifrelemektedir. Elektro manyetik alanla “Beynin Uyarılması”, beyin-bilgisayar bağlantısını sağlamak için, meselâ, askerî savaş uçaginda ordu tarafindan gizlice kullanılmaktadır.
Elektronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezindeki elektrik faaliyetleri, kurbanın sözlü düşüncelerine çevrilebilir. Kulağı devre dışı bırakarak, ses haberleşmesinin dogrudan beyne gitmesini saglayarak, Uzaktan Nöral Denetim, şifrelenmiş işaretleri, beynin işitme korteksine gönderebilir. İstihbarat ajanları bunu, paranoid şizofreninin karakteristiği olan işitsel halisünasyoları taklid ederek, kurbanların gizli olarak takatini kesmek için kullanabilirler.
Kurbanla herhangi bir temas olmaksızın, Uzaktan Nöral Denetim, bir kurbanın beynindeki görsel korteksteki elektirik faaliyetlerini planlayabilir ve kurbanın beynindeki tasvirleri (görüntüleri) bir videonun monitöründe gösterebilir. İstihbarat ajanları kurbanın gözlerinin gördüğü her şeyi görürler. Görsel hafıza da görülebilir. Uzaktan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri atlayarak (devre dışı bırakarak), doğrudan görsel kortekse görüntü gönderebilir. İstihbarat ajanları, beynin programlama gayesi için, gözetim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için bunu kullanabilirler.
Birleşik Devletlerde, 1940’lı yıllardan beri, İşaret İstihbaratı ağı vardır. NSA’nın Ft. Meade’de kişileri izlemek ve bunların beyinlerindeki işitsel-görsel bilgileri -tecavüzkar olmayan bir biçimde- denetlemek için kullanılan iki yönlü geniş bir, Uzaktan Nöral Denetim sistemi vardır. Bu işlerin tümü, kişiyle fizikî bir temas olmadan yapilir. Uzaktan Nöral Denetim metodu, gözetim ve yurt içi istihbarat için esas metodtur. Konuşma, üç boyutlu ses ve şuuralti ses, kişinin beyninin işitme korteksine (kulaklari by pass edilerek) gönderilebilir ve görntüler görsel korteksin içine gönderilebilir. Uzaktan Nöral Denetim, kişinin algılarını, ruh durumunu ve motor kontrolünü degiştirebilir.
Konuşma korteksi / işitsel korteks baglantısı, istihbarat toplumu için esas haberleşme sistemi oldu. Uzaktan Nöral Denetim, görsel-işitsel beyin ile beyin arasında veya beyin ile bilgisayar arasında tam bir bağlantıya izin verir
NSA-SIGINT (Ulusal Güvenlik Teşkilatı İşaret İstihbaratı) insan beyninden yayılan 5 miliwottluk ve 30-50 Hz’lik uyandırılmış potansiyellerin şifrelerini digital olarak çözerek, insan beynindeki bilgileri uzaktan ve (tecavüzkar olmayacak bir biçimde) denetlemek için hususi yeteneklere sahibtir.
Beyindeki nöral hareketlilik değişen bir manyetik akıya sahib olan değişen bir elektirik özellik yaratır. Bu manyetik akı 30-50 Hz’lik ve 5 milimetrelik sürekli bir elektromanyetik dalga çıkarır. Beyinden gelen elektromanyetik emisyonda ihtiva edilen şeyler “uyandırılan potansiyeller” olarak adlandırılan (enserler ve desenlerdir.). Her düşünce, reaksiyon, motor kumandası, işitsel olaylar ve görsel görüntü için beyindeki bir “uyandırılmış potansiyel” veya “uyandırılmış potansiyeller kümesi” karşiligi vardir. Beyinden yapilan EMF emisyonunun şifreleri, beyninde geçerli fikirler, düşünceler, görüntüler ve sesler haline gelmesi için, çözülür.
NSA SIGINT, bilgileri (sinir sistemi mesajları gibi) istihbarat ajanlarına aktarmak ve gizli operasyon yapılacak kişilerin beyinlerine (onlar tarafından farkedilemeyecek bir şekilde) aktarmak için, bir haberleşme sistemi olarak EMF ile aktarılan Beyin Uyarılması’nı kullanmaktadır.
EMF ile Beynin Uyarılması, sonuçta beynin nöral devrelerinde ses ve görsel olayların oluşması için beyindeki uyarılacak potansiyelleri, kobayları tetiklemek için şifrelenmiş ve pulslanmış karmaşık elektromanyetik işaretler göndererek çalışır. EMF ile Beyin Uyarılması kişinin beyin hallerini değiştirebilir ve motor kontrolünü etkileyebilir.
İki yönlü elektronik Beyin Bağlantısı, sesi (kulakları by pass ederek) işitsel kortekse aktarırken ve donuk (belirsiz) görüntüleri, (optik sinirleri ve gözleri by pass ederek), görsel kortekse aktarırken, nöral görsel-işitsel bilgileri uzaktan kumanda ederek, yapılır. Görüntüler beyinde sabit olmayan iki boyutlu ekrandaki gibi zuhur eder.
İki yönlü elektronik Beyin bağlantısı gelişmiş tüm istihbarat servisleri personeli için esas haberleşme sistemi haline gelmiştir. (Bu servislere ülkemiz serevislerini de ekleyebiliriz) Uzaktan Nöral Denetim (RNM, insan beynindeki bioelektirik bilginin uzaktan denetimi) esas gözetim sistemi hâlini almıştır. Bu Batılı Devletler İstihbarat Topluluğu’nda sınırlı sayıdaki ajan tarafından kullanılmaktadır.
İŞLEYİŞ TEKNİĞİ
RNM her belirli beyin bölgesinin rezonans frekansının şifresinin çözülmesini gerektirir. Bu frekans, daha sonra beynin bu özel bölgesine bilgi yüklemek için, değiştirilir. Değişik beyin bölgelerinin tepki gösterdiği (cevap verdiği) frekans 3 Hz ile 50 Hz arasında değişmektedir. İşaret İstihbaratı, sinyalleri bu band aralığında değiştirirler. (Şema 4’e bakın). Bu değiştirilmiş bilgi, şuuraltı seviyesinden algılanabilir seviyeye kadar değişen yoğunluklarda, beyine yerleştirilebilinir. Her insan tek bioelektirik rezonans / entrainment frekansları kümesine sahibtir. Bir insanın beynine diğer bir insanın işitsel korteksinin frekansında işitsel bilgiler gönderme bu işitsel bilginin kavranılmaması sonucunu verecektir.
Ben RNN (Uzaktan Nöral Denetim)’den, İstihbarat teşkilatının, İstanbul’daki “sig-int istasyon” grubuyla iki yönde RNM teması kurarak haberdar oldum.
Onlar, uzun bir süreden beri hedefi tedirgin etmek için 3 boyutlu RNM sesini doğrudan doğruya beyinde kullanmaktadırlar. Sistem operatörleri grubunun İstanbul’da günde 24 saat çalışan, oldukça fazla çalışanı vardır. Hedefi tecrit etmek için hedefle temasta bulunan ve beyinleri gizlice dinlenen kişilere de sahiptiler.
Uzaktan RNM Cihazları
NSA’nın RNM donatısı izlenen kişilerin beynindeki uyandırılan potansiyelleri (EEG’leri) uzaktan okuyabilir, ve onların verimlerini (performanslarını) etkilemek için sinir sistemi aracılığıyla mesaj gönderebilir. RNM elektronik olarak bireyleri teşhis edebilir ve onları bulunduğu ülkede ki herhangi bir yerde izleyebilir. Bu donatı, bir şebeke (ağ) üzerindedir ve yurt içi istihbarat operasyonları, yönetim güvenliği ve bioelektrik mücadele durumunda kullanılırlar.
Metropol Alanlarında Nokta Görevlileri
Her bölgede on binlerce kişi, İstihbarat personeli tarafindan gizli kontrol için teşhis edilen kişileri (bazen bilmeyerek) takip ve kontrol etmek için, mahalle /işyeri casusu ve nokta görevlisi (muhbir) olarak çalişmaktadır.
Büro dışında çalışan ajanlar, binlerce kişiyi izleyen nokta görevlileriyle (muhbirlerle) sürekli haberleşme içindedirler. Uzak bölgelerdeki ofislerde çalışan istihbarat ajanları, gözlemlenen kişiyle temas halinde bulunan ve halk içinde tesbit edilen herhangi bir kişiyi (RNM’yi kullanarak) ânında teşhis edebilir.
Şema1 de de gördüğünüz gibi nöro-magnetik taramaya maruz kalan kişi 18 temel reaksiyon (çok genel hatlarıyla 18) yaşamaktadır. Genel olarak taramaya maruz kalan kişi, istem dışı olarak sistemi uygulayan operatörler tarafından bu reaksiyonlar ve nöro-magnetik saldırılarla kontrol altına alınmak istenmektedir.
ŞEMA2
Yukarıda Şema2 de görüldüğü gibi nöro-magnetik taraması yapılan kişiler ilkönce psikolojik olarak hazırlanmakta, mikro dalga sesler (akustik ses iletimi), tıkırtılar (mekanizma tarafından binlerce efekt kullanılabilir), bıkkınlık hissi verme, gazete, dergi, yazılı doküman, televizyon (en sık kullanılan), reklamlar, dedikodu, söylenti, sosyal ve iş ilişkileri gibi materyalleri ve argümanları kullanarak kontrol altına alınacak kişiyi tamamen psiko-kontrol altına almaya çalışırlar. Kişiyi sosyal ortamdan ve ilişkilerden soyutlayarak tam bir yalnızlaştırma politikası izlerler. Kişiyi kendi personelleri ile kalabalık psikolojisi oluşturmak suretiyle aşağılayarak, asılsız söylentiler yayarak kendi denetimlerine ve kontrollerine almaya çalışırlar.
Tabi bunu yaparken kişiye bilinçaltı mesajlar vererek tamamen “sana öyle geliyor” tezini çok iyi uygularlar. Böylece kişi hem bu nöro-magnetik saldırılardan haberdar olmuş olur hemde ucu şizofreniye yada düşünce bozukluğuna gidecek şekilde ağır bir kurgusal moda girmiş olur.
Böylece kişi sürekli kendi kendini sorgular ve “acaba ben ne yaptım”, “ne gibi bir suç işledim”, “benden ne istiyorlar” ve buna benzer binlerce soruyu kendisine sormaya aslında hiçbir mantıklı cevabı olmasada kendisinde bu soruların cevabını aramaya başlar. Bu sistemi kullanan uzman bilim adamlarının zaten asıl amaçladıkları sonucun bir gereğidir. Yani kişiyi kendi kendine sorgulatmak ve böylece kendisi hakkında tüm gerçekleri yada öğrenmek istedikleri – bilgi almak istedikleri konuyu bu şekilde şahsın düşünce, işitsel ve görsel korteksi vasıtasıyla elde etmektir.
Şema 2 de belirtildiği gibi kişi eğer kamuya açık alanda ise sisteme ait elemanlar vasıtasiyle zarflanır. Yani bilinçaltı mesajlar verilerek algılamalarının açılması sağlanır. Deyim yerindeyse kendisinin izlendiğinin ve zihninin dinlendiğinin imajı – algılaması kabul ettirilir. Şahıs evine döndüğünde eğer başka bir yolu yok ise (tv, radyo gibi iletişim araçları yok ise) mikro dalga ses iletimi ile bu zarflamalar devam ettirilir. Böylece algılaması açılan kişi verilen “anahtar kelimeler yada görüntüler” yolu ile kişiden öğrenilmek istenilen konu hakkında hem sesli hemde görsel bilgi alınmaya çalışılır.. Genelde kişi yalnız ise tamamen çevresel ve doğal olarak adlandırılabilecek türde algılamalar verilir. (doğal ortamdan ayırılamayacak tarzda ve stilde)
Örneğin bir nesnenin hiçbir neden yokken kayıyor gibi ses çıkarması, bir objenin üzerine ince bir nesne ile dokunularak tıkırdatma sesinin çıkarılması, dışarıdan gelen bir araba kornası yada alarm kapatma yada açma sesi (genellikle tv olan odada tv üzerinde tıkırdatma yapılır ki aslında size oldukça doğal gelen bu sesler cihazın hafızasında bulunan binlerce efekt’ten biridir...), veya herhangi bir konu hakkında düşünüyorsanız o konu hakkında size sistem elemanları tarafından işitsel temas yapılması. Örneğin aklınızdan sayısal lotodan büyük ikramiye geçirdiğinizde sistem elemanları “bizi de gör” gibi tamamen size normalde ütopik gelecek gerçeklikte ancak tamamiyle doğal olarak sanki başka birine ithafen yapılmış gibi sizinle iletişim kurarlar. Aslında bunların hepsi mizansendir ve sizin operatörler tarafından verilen mizansenlere vereceğiniz işitsel-görsel ve zihinsel reaksiyonlarınız tespit ve kontrol edilmektedir.
Sizi tamamen nöro-psikolojik ve fiziksel kontrole aldıklarından sizin, size operatörler tarafından verilen anahtar-sembol kelimelere yada konulara vereceğiniz tepkiyi sürekli ölçerler. Ama öncelikle operatörler projenin başlangıcında sizi tamamiyle pskolojik bir süzgeçten geçirirler ve karakterinizi, inançlarınızı, espri anlayışınızı, fobilerinizi-hobilerinizi, düşünce sisteminizi, kısacası tüm psikolojik yapınızı tespit ederler. Sizin yapınıza uygun bir nöro-atak taktik davranış modeli oluştururlar. Böylelikle size verecekleri algılamalarda sizin verilen algılamaya göre hareketinizden (örneğin nefes almanızdaki sıklık, ani terlemeniz yada doğal davranış kalıbınıza aykırı bir hareket gibi) sizin o konuya nasıl bir tepki vereceğiniz ölçülür. Analizini yaptıklarında sizin samimiyetinizi daha doğrusu doğru söyleyip söylemediğinizi anlamış olurlar. Algılamalarınızdan aldıkları tepkisel reaksiyonlarınızı psikolojik delil dosyası altında muhafaza ederler. Örnek vermek gerekrise eğer siz diyelimki bir yabancı bir gizli servis elemanı iseniz böylelikle sizi “angaje” edebilecekleri yani kendi taraflarına çekebilecekleri “yaklaşma zamanını” da ustalıkla öğrenmiş olur ve kullanabilecekleri ortamı yaratmış olurlar. Tabi her hareketinizi de önceden detaylı bir şekilde öğrenmeleri de cabası... J
Bu işlemler sırasında;
· Şahıs tamamen yalnızdır,
· Düşüncelerinde kesinlikle mahremiyet yoktur,
· Gizli bir plan yapamaz. Düşüncelerinde yalnız kalamaz,
· Fiziksel ve psikolojik baskılara maruz kalıyor,
· Usanç-sıkıntının nasıl ve kimden geldiğini anlayamıyor,
· Neden bunları çektiğini bilemiyor,
· Delilikle suçlanıyor ve kuruntu yaptığı söyleniyor. (Yukarıda da belirttiğim gibi projenin asıl amacı kişiyi denetime alsalar bile kişi kesinlikle uğradığı taramanın normal bir sonucu olan şizofren-depresif bir komplikasyon yaşamış oluyor. Kısacası kişinin merak dürtüsünü tetikleyerek hiçbir maddi delil vermeden detaylı bir bilgi alabiliyorlar.)
· Ve son olarak kişi kaçamıyor, saklanamıyor, gerçekleri delillendiremediğinden her hangi bir suç duyurusunda bulunamıyor ve grup tarafından anti-demokratik bir uygulama ile anayasal hakkı bizzat sistem operatörleri tarafından çiğneniyor.
İşte asıl paradoks da burada başlıyor.
Zira görevi güvenlik olan sistem elemanları, ellerindeki teknik imkanları güvenlik amacı ile kullanmak yerine, etik değerleri ve temel prensipleri es geçerek, gücü kullanmanın eşsiz hazzıyla belirlenmiş kurallar yerine, kendi insiyatiflerini kullanma durumuna geliyorlar. Dolayısiyle son derece objektif olmaları gereken durumlarda kendi hissiyatları ile hareket edebiliyor, subjektif tavırlar alabiliyor ve gelen algılamaları zaman zaman yanlış değerlendirebiliyor ve yanlış analizler yapabiliyorlar. Yani bir anlamda analiz yanlış olduğunda üretilen ürün de ilgili mercilere hatalı ulaşabiliyor ve doğal olarak yanlış kararlar verilebiliyor.
İşte aslında bizim bir yerde vermek istediğimiz mesaj aslında budur...Acaba biz halkımızın güvenliği için kendi insanlarımıza bunları yaşatmalı mıyız ? Ne kadar objektif ve hukuki temele bağlı kalabiliriz. Düşünmek temel insan hakkı ise başka bir gücün kontrolü için ne gibi bir hukuki-demokratik gerekçe oluşmalıdır. Sorulması gereken asıl soru budur...
Şema3
Şema 3 te bu sistemin çok basit şekilde bir çizimi bulunuyor. Burada da görüldüğü üzere kişi evinden rahatlıkla mikro dalga algılayıcılar ile taranıyor. Düşünceleri, zihninde oluşturduğu görüntüler ve anıları kısaca tüm hayatı özel nöro sistem ve EEG izsürücüler vasıtası ile nano-teknolojik PC’lere depolanıyor.
ŞEMA4
Şema 4 te, bu sistemin 1974 yılında projenin mimarlarından SHARP’ın teknik çizimi bulunuyor. Ses frekans modülatörünü uzak ve gizli yerden kullanarak kafatası içinde “ses” oluşturmak için sessiz hipnoz (FM dalgaları ile). Daha fazla bilgi için Files menüsünde mind control dosyası altında bulunan Sculptor Theory’ye bakabilirsiniz.
ŞEMA5
Şema5’te “brain control police” zihin kontrol polislerinin hedefi nasıl kontrole aldığına dair basit bir çizim bulunuyor. Öncelikle bu mekanizmanın sistematiği, hedefi sürekli algılama dedektörlerinin (brain sensor) aktif olarak kullanılabileceği yani kişinin sisteme devamlı surette on-line kalabileceği bir ortamın bulunduğu yerde bulunması gerektiğinden, kişi eğer kamuya açık bir yerde bulunuyorsa mobil-brain control equipments ile sürekli “communicate” temas sağlanır. Yani kişi sürekli kendi bilgisi olmadan mobil araç vasıtası ile takip edilerek sisteme on-line bağlantısı sağlanır.
Mobil sisteme ulaşan veri, ana sistemle on-line olarak “current data” akışı sağlanır ve arşivlenir. Ve bilgi alınmak istenen konuya ilişkin bilinçaltı mesaj servisi aktif olur ve kişinin konu hakkındaki bilgisi yine “keysemboller” vasıtası ile toplanmaya bir anlamda delillendirilmeye çalışılır.
Bu sırada tv üzerinde anlamsız tıkırdamalar, yerinden kıpırdamayan saksının sanki görünmez eller tarafından yerinin değiştirilmesine ilişkin sesler, dışarıdan tanınmayan kişiler tarafından “bugün nasılsın ?”,”koç bu koç maşallahı var” gibi bir sürü bilinçaltı zarflamalar gelir-gider J
Tabi bu işin esprisi. Ancak gerçekleri anlatırken konunun “ütopik” olması nedeniyle bir “alacakaranlık dizisi yada bir Hitchcock filmi” durumuna sokmak istemiyorum.
Benim istediğim, yaşadıklarımı, sistem operatörleri ile aramda yaşananları, bir final günlüğü edasında, onların benimle kurmaya çalıştıkları iletişim-algılamalar ile bugün hangi noktaya geldiğimi olabildiğince objektif olarak ortaya koymak, yaşadıklarımı daha önce yaşamış olanlarla paylaşmak ve bu konuda araştırma yapmak isteyen araştırmacılara bir ufuk düzeyi temin etmektir.
Asıl benim anlayamadığım , sistemi uygulayanların güvenlik nedeniyle kullandıkları bu mekanizmayı, ülkesini çok seven ve elinden geldiğince yararlı olmaya çalışan birisine karşı hangi sebeplerden kullanıldığını anlayamamamdır. Kendimce mantıklı bir sebep bulamamamdır.
Tabi kimliklerini bilmesem dahi ülkemin sınırları içerisinde başka bir gizli servisin bu yaşamış olduklarıma sebep olacaklarına ihtimal dahi vermiyorum. Eğer bu gerçekse zaten söylenecek hiçbir şey bulunmuyor. Yok eğer yaşananlar ülkemin huzuru ve güvenliği için ise ne diyelim canları sağolsun demekten öteye söyleyecek bir şey bulunmuyor...
Yorum sizlerin...