(1) Hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
d) Bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
f) Elektrik enerjisi hakkında,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle ,
c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle,
e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,
f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak,
g) Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi hâlinde, ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(1) Yağma suçunun;
a) Silâhla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Yağmada, bedensel zorlamamın etkisi, fail tarafından mağdura uygulanan gücün almanın esaslı bir tamamlayıcısı olmasını, mağdurun beklenen veya mevcut direncini kırmaya yeterli ve elverişli olması gerekir. Dolayısıyla bu “cebrin önemliliği “kriteri, failin mağdurdan ani olarak bir eşyayı çekip alması veya elinden çekmesi gibi olaylarda hırsızlıkla yağma arasındaki ayırımı mümkün kılar. Olağan bir tutmanın bertaraf edilmesi, yıldırım hızıyla bir eşyanın çekip alınması gibi somut olaylarda tipe uygun bir cebir kullanmadan söz edilemez. Çünkü mukavemetin olmadığı somut olayda cebir vasıtasıyla alma değil sadece hırsızlık suçu oluşur. Buna karşılık fail, mağdurun elindeki eşyaya saldırmış, durumu fark eden mağdurda buna direnmiş, buna rağmen bu direnç kırılarak elindeki eşya alınmış ise hiç şüphesiz yağma suçu oluşacaktır.
Bu bağlamda yağma ile hırsızlık arasındaki fark ta açıkça ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla kapkaççılık fiilinin de bu açıklık göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir. Yani kolluk personeli somut olayda cebrin varlığı ve miktarına göre çalışmalarına yön vermelidir. Bu durumda kullanılan cebrin kişinin direncini kırmaktan öteye geçmesi halinde yağma suçunun tam anlamıyla oluşacağı düşünülebilir.
Olaya ayrıntıları ile bakıp iyi gözden geçirdikten sonra yapılan işlemler, yukarıda bahsedildiği gibi, beraberinde orantılılık ilkesine uygun davranmış olmayı da getirecektir. Böylece failin yağma suçundan alacağı caza, hırsızlık suçundan alacağı cezadan bir hayli fazla olacaktır. Sistemin doğru ve bilinçli bir şekilde işlemesi, böylelikle, toplumsal düzenin korunması ve geliştirilmesine de yardımcı olacaktır. Vatandaş desteğini almak, onlara karşı doğru ve tutarlı işlemler yapmaya da bağlıdır. Dolayısıyla kapkaççılık eyleminin hangi suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği net bir şekilde belirlenmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, “faile en ağır cezayı vermek için çabalamak” düşüncesinden soyutlanmaktır. Amaç, faile gereksiz yere en ağır cezayı vermek değil, işlemiş olduğu fiilin gerektirdiği cezayı alması için gerekli olan özeni göstermektir.
Cezanın yanlış suç kapsamında değerlendirilerek az verilmesi, mağdurun haklarını etkileyip tekrardan mağdur olmasına yol açabileceği gibi, faile gerekli olandan fazla cezanın verilmesi de failin haklarını olumsuz anlamda etkileyecek, belki de işlediği fiilden pişmanlık duyacakken duyduğu infialle aynı suçu tekrardan işleme hırsına bürünecek; hem kendi hayatını bitirecek hem de kamu düzenini bozmaya devam etmiş olacaktır.
Kapkaççılığın ayrı bir suç başlığı olarak TCK da yer almaması, bu fiili gerçekleştiren kimselerin herhangi bir müeyyide ile karşılaşmayacakları veya karşılaşmadıkları anlamına gelmemektedir. Buna bağlı olarak, kapkaççılığın “sosyal çevrede karşılaşılan yeni bir suç türü ortaya çıktı” sloganıyla bağdaşmadığı açıkça fark edilmektedir. Söz konusu sloganın, toplumda bir takım endişelere sebep olduğunu öne süren çeşitli ifade tarzları mevcuttur. Bu sloganlar sonucu artan “suç çeşitliliği giderek artıyor, polis suçların çeşitlenmesinin ve yeni suçların ortaya çıkmasının önüne geçemiyor” tarzındaki polise yönelik yıpratıcı açıklamalar toplumu telaşa sürüklüyor ve kolluk kuvvetlerine; özellikle de polise, geniş anlamda; asayiş ve toplumun huzur, güven ve sükununun sağlanması bağlamında, dar anlamda ise; suç oluşumunun önlenememesi, belirlenen olayların faillerinin yakalanamaması ve bir takım olayların aydınlatılamaması bağlamında, toplumun duyduğu güven ve sorumluluk duygusu giderek azalan bir eğilim sergilemektedir. Bu açıdan, kapkaç faillerinin cezasız kalmayacağı göz önünde bulundurularak, düşüncelerimizi bahsedilen sloganlardan soyutlamalı ve hatta arındırmalıyız. Suç çeşitliliğinin artması ve önüne geçilememesi gibi olgular, tek başına polise mal edilmemeli; suç ve suçluyla mücadele eden, Ceza Adalet Sistemi içerisinde görev yapan diğer tüm kurum ve kuruluşların sorumlulukları göz önünde tutularak düşünülmeli ve değerlendirilmelidir.