Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
Sensiz idare ediyorum işte
say ki götürüyorum hayatı bilinmezliği ile...
sakın üzülme suskunum diye
ben sensizliğimde kulaklarımı tıkıyorum
Söküklerini dikiyorum gecenin
ay ile yıldızları birleştiriyorum ,gök ile güneşi ,
martlarla denizi,güzel ile çirkini...
yaşam ile ölüm arasındaki bu maratonun
son finalimi koşuyorum nefes nefese
Sen üzülme ara sıra ağlıyorum diye .
bana üzülme senin baharın kışından daha hoyrat.
ben baharsız da yaşarım...
Adına yazdığım tüm şiirleri fırlatıp attım da denize
o canımı yaktı biraz...yoksa iyiyim ben .
kızma bana gecenin karanlığına takılıp kaldım diye
Merak etme ;güneş bana da doğacak beni de yakacak ,
içimi yeniden ısıtacak denizin tuzu tenimi kavuracak
hiç giyilmemiş bir elbise gibi.
örttüm üstüme düşlerimi ben yenildim yokluğun da karakışlara.
Tensel değil tinsel yaşıyorum .
gelmek istersen yeniden gönül kapım açılacak.
ya artık dokun yüreğime ya da çek git umarsızca.
Gözlerimde gözlerinin izi olmasa
Bir de cana can katan o
Sevdan olmasa, sevdan olmasa
Aahh. Bu hayat çekilmez
Aahh. bu hayat çekilmez
Sen olmasan canım
Aaahh. Bu çile çekilmez
(alinti)
Zuhal Olcay - guller ve dudaklar
Gülünce dudakların bir gonca güle benzerdi
Ben dudaklarını sense gülleri severdin
Güller ve dudaklar şimdi ne kadar acı ve gizli
Eski bir aşkı anlatır
Güller ve dudaklar şimdi
Döküldü yapraklarım, mazim denen o bahçeye
Kayboldu dudakların seven yok artık gülleri
Güller ve dudaklar şimdi ne kadar acı ve gizli
Eski bir aşkı anlatır
Güller ve dudaklar şimdi
Ölümlerden ölüm beğen benim için;
sana en fiyakalı yenilgimi sakladım
Gece soğuk
Hüzün karası her yan,
Sadece iki kişiyi üşüten rüzgarlar icat etmiş üçüncü kişiler
ve bir kuş, minicik elleri ile camı tıklıyor
Pencere kenarında üşüyenlerin en güzeli
“Al beni”, “al içeri” diyor.
Üzerimde bir Alihanlık hali,
Küçüğüm
Bir sincap kadar küçük…
Bu deniz köpürdü de duruldu şimdi,
Rıhtımı döven her dalga giderken ruhumu da götürüyor,
İşte bu şarkı, işte şu kulağımızda çınlayan
“Yağmur toprağa düşer…”
Ben hiç mutlu olunca şiir yazmadım ki,
Taşlar yazdı ne yazdıysa
Şimdi bu sevdalı başı kabul edecek kaç yastık var ki?
Zümrüd-ü anka kuşu giderken kafdağına
İki masal düşürmüş ardına,
Biri sana, biri bana.
Bir gözyaşı kaç yüzgörümlüğü eder?
Sen gülümsemeyince,
İnce ince kar yağar bu şehre…
Bir palmiye altında gölgelenecek kadar
Kentimden uzaktayım
Kendimden demedim farkındaysan,
Bir harf değil fark
Bir can artı iki nokta
Bir yer ayırt bana eyüp, mezarlık yokuşunda
Geleceğim.
Salacakta kalbim denize düştü
Bu kaçıncı şemsiye açmayışın yağmurda,
Kız kulesi de üşür mü? deme,
Ya sen olmayınca…
O yoldan her gün iki kez geçeceğim
Her adımda şükrümü tazeleyeceğim,
Mor bir bakıştayım muttasıl,
Sana melekleri kızdırmadan geleceğim,
Bu aralar çok “tuhaf”ım sorma
Deli deseler de adıma,
İçim kıpır kıpır umrumda mı dünya
Konuş konuş sevdiğim
Yüreğinin şarkısını söyle bana
Gece karanlık
Yıldızlar bulutların arkasında yitip gitmiş
Rüzgar iç çekiyor yaprakların arasında
Bırak çözeyim saçlarını
Kulaklarımı göğsüne bastırayım
Ve orada o tatlı yalnızlıkta
Gözlerimi kapatıp kalbinin hırıltılarını dinleyeyim
Yüzüne hiç bakmadan
Ben de bakamam
Dayanamam gözlerine
Tut ellerimi
Aşk böyle bitmemeli
Ne olur gitme
Böyle sensiz çaresiz bırakma beni
Söylediklerim bitince sessiz oturalım hiç kımıldamadan
Yalnız ağaçlar fısıldaşsın karanlıkta
Ve öylece bitsin gece
Birbirimizin gözlerine bakalım
Ayrı ayrı yollara gidelim
Kim bırakmış ki
Kim bırakmış seni söyle
Tut ellerimi
Gitme aşkım gitme böyle
Ne olur gitme
Böyle sensiz çaresiz bırakma beni
Güller duruyor gecenin içinde
Sarı güller
Ne olur koparma beni
O kadar güzel duruyor ki orada
Ah gecem
Biz de birlikte güzeldik
Ve koparıp gülleri bıraktın ellerime
Son düzenleme:
BiZ Ne ZaMaN İÇSeK
Biz ne zaman
içsek,
Sabah akar meycinin cebine
Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan
Biz ne zaman içsek,
İç değilizdir aslında.
Dışımızda bronz bir akşam sözcüğü,
Çırıl bir efkar sözcüğü
Delikanlı kıvamında sevda değilse de
Tabansız sevmelerdeki el değmemiş pişmanlık
Biz ne zaman içsek,
iç değilizdir aslında.
Bu alkol ikindisi şiirle
Şimdi burda açılsaydın
Adımın baş harfi gibi
Belki ağustos
kokardı
ağustos
Sen,
Fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara
Senine boyuna sevilmiş sen
Yalanı sevdasından büyük sen
Bir bil-sen.
Biz ne zaman içsek seni düşünüyoruz
Genzimizde göl gözyaşları
Biz ne zaman içsek,
İç değilizdir aslında.
Dışımızda bronz bir MEHTAP IŞIĞI...
alıntı