Cevap: Maksat Mayın Temizlemek Değil!
Mayınlı alan ile ilgili bir başka bilgi daha, israile neden verilmesine çalışıldığını da çok güzel açıklıyor.
İsrailin irana saldırmasına yardım için de elverişli alanmış meğer mayınlı arazi.
Zaten senelerdir halk iran ile öyle korkutuldu ki, bu saldırı ile halkımızım kılı zor kıpırdar, hele ulusalcılar def, zil ne bulursa çalar oynar!
Bize birileri mayından temizlenecek arazide organik tarım yapılacak dememiş miydi yoksa biz mi yanlış anladık?
Haber Zaman’dan: “Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı bölgenin temizlenmesiyle ilgili tartışmalar sürerken gözler, arazinin nasıl değerlendirileceğine çevrildi. 'Mayınları temizleyecek şirketin toprağın altındaki petrole de sahip olacağı' iddialarının ise gerçeği yansıtmadığı, bölgede verilecek petrol arama ruhsatının kalmadığı ortaya çıktı.”
Haber devam ediyor, “Hatay, Gaziantep, Diyarbakır ve Siirt olarak dört arama bölgesine ayrılan Suriye sınırında mayınları kim temizlerse temizlesin petrol aramak için mutlaka daha önce ruhsat alan şirketlerle işbirliği yapması gerekiyor. Bunların büyük çoğunluğu ise Türk ve Amerikan şirketlerinden oluşuyor."
Yani mayınları temizleyen şirketin petrole el koyma yetkisi yokmuş çünkü o arazi zaten parsellenmiş ve zaten 510 km.'lik sınır içindeki değişik bölgelerde petrol arama çalışmaları devam ediyormuş. Bu arazi için petrol arama ruhsatı alan şirketler şunlar: Zorlu - Petrogas, Maya, Hema, Lokal Enerji, Chevron, Melrouse Resources, Southwind Energy, Alaaddin Middle East… ve de Çalık grubu. Zorlu, mayın temizleme şirketine de sahip…
Öte yandan mayınlı arazi ABD’nin de gündeminde: Amerika’nın dış siyasetinin belirlenmesinde etkili olan düşünce kuruluşlarından Center for Strategic and International Studies (CSIS), Türkiye-Suriye sınırının öneminin, yalnızca temizlenmesi gereken mayınlarından ve sunduğu “organik tarım” fırsatlarından kaynaklanmadığını ortaya koymuş bulunuyor.
CSIS’in 14 Mart 2009 tarihli raporunda Türkiye - Suriye sınırı, İsrail’in İran’a saldırısı durumunda kullanılabilecek “optimum” yol üzerinde gösteriliyor.
Abdullah Toukan, Anthony H. Cordesman ve Arleigh A. Burke tarafından hazırlanan “İran'ın Nükleer Tesislerine Yönelik Muhtemel Bir İsrail Saldırısı Üzerine Çalışma” başlıklı bu rapordan bazı bölümler:
“İsrail’in İran Nükleer Tesislerine askeri bir saldırıda bulunması mümkündür; optimum yol, Suriye-Türkiye sınırı boyunca ilerlemek, daha sonra Irak’ın küçük bir bölümünün üzerinden İran’a girmek ve aynı yoldan geri dönmek olacaktır.”
“İsrail uçakları gerçekten de Türkiye üzerinden uçarsa, bu açıkça İran’a karşı bir Türkiye-İsrail komplosu olduğu, hatta Amerika’nın da bu komploya dahil olduğu anlamına gelecektir. Dolayısıyla Türkiye yolunu kullanmak siyasal açıdan riskli olabilir.”
“Operasyonun taşıdığı riskler açısından bakıldığında, Suriye yolunun getirdiği risk düşük, Türkiye yolunun getirdiği risk orta düzeydedir.”
Raporun yazarlarına göre, Suriye-Türkiye sınırını Suriye tarafından aşmak hem siyasal açıdan, hem de operasyon açısından daha az riskli.
Ancak, Amerika’nın Suriye’yi İran’dan uzaklaştırmaya yönelik tüm çabalarına rağmen, daha Mayıs ayı başında stratejik işbirliği içinde olduklarını bildiren ve Ortadoğu için Amerika-İsrail çizgisine karşı “yeni bir dünya düzeni” getirdiklerini vurgulayan Suriye ile İran arasındaki ittifak, olası bir İran saldırısı için Suriye hava sahasının kullanılması planlarının gerçekçi olmayacağını ortaya koyuyor.
Türkiye’nin Suriye sınırındaki mayınlı arazinin bir İsrail firmasına devredilmesi, tüm bu hesapları kolaylaştırıcı bir unsur olmaz mı?
Amerika kısa vadede, İsrail’in İran’a saldırmasına yeşil ışık yakmayacak gibi görünüyor. Ama İsrail’in söz konusu toprakları elinde bulundurması, doğrudan askeri müdahalede bulunmasa dahi, hem İran’a, hem de Suriye’ye karşı her türlü pazarlıkta kuşkusuz çok büyük bir koz.
Ayrıca 49 yıl da Amerika’nın her türlü kısa vadeli planını aşan, uzun bir süre…