Begendiğiniz köşe yazıları.

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Bombaların Ardından

BOMBALARIN ARDINDAN

Türkiye’de demokrasi, demokrasi diye her köşeden kararlı sesler yankılanırken, hafta sonu yaşananların, umutları bir anda suya düşürdüğü görülüyor. Bombalı eylemlerin, demokratik açılımı sekteye uğratmak için mi yapıldığı, yoksa PKK’nın eylemsizlik kararının bitişini mi işaret ettiği gibi hususlar kafalarda soru işaretleri yaratırken, olayların bir ucunun, iki dil tartışmalarıyla bir anda gündemi altüst etmek için uğraşan PKK’nın siyasi sözcüsü BDP’ye dayanması, özellikle partiye oy verenleri bir kez daha hayal kırıklığına uğratıyor.

Bir grayder operatörü tarafından 18 Aralık 2010 tarihinde Erzincan-Erzurum Karayolu 35.km’de bulunan Fırat- 2 (Karasu-2) Köprüsü’ndeki yol yapım çalışmalarında yer alan iş makinesinin kepçesine mahiyeti belirlenemeyen bazı kabloların takıldığının ihbar edilmesinin ardından yapılan incelemelerde, mutfak tüpü içine yerleştirilmiş tahrip gücü yüksek el yapımı bir bombanın ele geçirildiği bildiriliyor. Yaklaşık iki hafta önce bölgeye gömülen, C 4 patlayıcıyla oluşturulan, ateşleme anahtarı bulunmayan ve aktif halde olmayan bombanın, köprüyü tamamen havaya uçurabilecek güce sahip olduğu söylenirken, bombanın, daha önceki eylemlerle de benzerliğinden dolayı terör örgütü PKK tarafından konulmuş olabileceği üzerinde duruluyor.

Diyarbakır’da ise 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine yönelik düzenlenen “Hayata Dönüş Operasyonu”nun yıl dönümünü bahane eden ve Diyarbakır E Tipi Cezaevi önüne kadar yürümek isteyen ve polise taş, molotofkokteyli ve havai fişeklerle saldıran BDP’li grubun parti binasına kaçması ile birlikte olayların daha da hızlandığı hatta binadan güvenlik güçlerine molotof kokteyli atılarak olayların iyice tırmandırıldığı belirtiliyor. BDP’lilerin her zamanki tavırlarında bir değişiklik sezilmeyen söz konusu olayda, Selahattin Demirtaş’ın olay yerine gelmesine rağmen gruba herhangi bir müdahalede bulunmayıp, eylemi daha da destekleyip kışkırtıcı hale getirmesi, demokratik siyasetin üzücü yanını teşkil ediyor.

Hafta sonu başka bir bomba haberi de İzmir’den geliyor. Cumhuriyet Bulvarı’nda bir kafe önüne bırakılan valizi gören vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen ekiplerin imha etmesiyle birlikte içinden asker giysilerinin çıktığı vurgulanıyor.

Bu olaylar kim ya da kimler tarafından ne amaçla kimlere yönelik yapıldıysa hepimiz herhangi bir ölüm olayının yaşanmadığı için şükrediyoruz. Terörün her türlüsünün asla kabul görmediği ve şiddetin her fırsatta reddedildiği bir ortamda, Türkiye’de yaşanan bomba olayları, demokrasiye gölge düşürüyor. Çağdışı olarak nitelendirilebilecek eylemlerin, gözdağı vermek, tehdit etmek için yapılsalar bile, kardeşlik ortamını zedeleyemeyeceği, araya nifak sokmak isteyenlerin emellerine ulaşamayacakları değerlendiriliyor. Halkı temsil etmek için seçilen siyasi parti üyelerinin, terör eylemlerine destek vermeleri ise, demokratik siyasete yakışmıyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
BDP'li Van Belediyesinde Neler Oluyor?

BDP'Lİ VAN BELEDİYESİNDE NELER OLUYOR?
BDP’li belediyelerin halkın iradesini teslim almak için gösterdikleri çabalar, kendi görüşlerini paylaşanlara uyguladıkları ayrıcalıklar, paylaşmayanlara yaptıkları haksızlıklar, çeşitli konulardaki yolsuzluklar ve yöneticiler arasında yaşanan çıkar kavgalarının bugüne kadar gündemi yeterince meşgul ettiği biliniyor. BDP’nin Doğu ve Güneydoğu Bölgelerindeki Teşkilatlarında var olan mali sıkıntılar, farklı çıkar ilişkilerine sebep gösterilirken bugünlerde özellikle Van’da cereyan eden olaylar, belediyelerin faaliyetlerinin sıkı denetimlere tabi olduğunu, bundan sonra atacakları her adımda daha dikkatli davranmaları gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor.

Bilindiği üzere gerek baskıyla gerek gönüllü olarak para toplama işlemlerini sürdüren, örgütten gelen emirlerle para vermek istemeyen şahısları özellikle de zenginlerse, ciddi şekilde uyaran, hatta ticaretlerine engel olunacağı şeklinde tehdit eden BDP’li Van Belediyesinde bugünlerde sıkıntılı günler yaşanıyor. Bu sıkıntının nedenini ise, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahman Doğar, Belediye Meclis Üyesi Sabri Abi, eski ve yeni belediye meclis üyelerinin de aralarında olduğu toplam 76 kişi hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma izni verilmesi teşkil ediyor.

Van Belediye Meclisi’nce alınan Belediye Meclisi kararları ile gerçekleştirilen imar plan tadilatlarının İmar Kanunu’na aykırı bir biçimde üçüncü şahıslara menfaat sağlamaya yönelik yapıldığı ve bu sebeple kamu zararına sebep olunduğunun anlaşılması üzerine olayda sorumluluğu bulunan şahıslar hakkında adli soruşturma açılmasına karar verildiği belirtiliyor. BDP’li Van Belediyesi’nde uygulanan yolsuzluk işlemlerinin benzerlerinin daha önceleri Diyarbakır Belediyesi’nin Diyar A.Ş ile ilgili faaliyetleri için de gündeme geldiği hatırlanıyor.

Her ne kadar istemeseler de örgütten gelen talimatlarla hareket etmek zorunda kalan, diğer taraftan da ilkeli siyasetten ayrılmak istemeyen BDP’li belediyelerin bundan böyle, faaliyetlerinde yasal sonuçlarını hesap ederek daha dikkatli hareket etmeleri, kendi varlıklarının devamı açısından olmazsa olmaz görülüyor. Örgüte menfaat sağlamanın BDP’nin sonunu hızlandıracağı gerçeğini de göz ardı etmemek gerekiyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
BDP'li Ahmet Bardak Neden İstifa Etti?

BDP'Lİ AHMET BARDAK NEDEN İSTİFA ETTİ?
İki dil, iki bayrak söylemleriyle siyasetin gündeminde yeni bir tartışma boyutu yaratan BDP’nin, bir taraftan seçim hazırlıklarını yürütürken, diğer taraftan da kendi iç sorunlarıyla baş edemez durumda olduğu bildiriliyor. Gerek mali sorunlar, yolsuzluklar, gerekse üyeler arasındaki çıkar çatışmaları nedeniyle iş veriminin son derece düştüğü partide, gün geçtikçe artan üye kayıpları da ayrı bir sorun olarak sıkıntı yaratıyor.

Son günlerde yaşanan yeni bir istifa haberi, BDP’yi epeyce sarsmışa benziyor. BDP Siirt Gökçebağ Beldesi Belediye Başkanı Ahmet Bardak’ın, partiden istifa ettiği ve nedeninin de açıklanmadığına dair haberler basın organlarına bomba gibi düşerken, olayın arkasında yatan gerçekler herkes tarafından merak ediliyor. Partili çevrelerde konuşulanlara göre, Ahmet Bardak’ın ailesi ile Esat Üzüm adlı şahsın ailesi arasında kan davasının mevcut olduğu söyleniyor.

Esat Üzüm’ün, PKK’nın kurulduğu günden bu yana örgüte müzahir bir şahıs olduğu ve olayların kan davasına dönüşmesini istemeyerek parti tarafından çözülmesini beklediği, hatta Üzüm ailesinin Ahmet Bardak’ın BDP tarafından Gökçebağ Belediye Başkanlığı’na aday gösterilmesine bile destek verdiği, ancak buna rağmen Bardak’ın Belediye Başkanı seçildikten sonra Üzüm Ailesine karşı düşmanca bir tutum sergilemeye başladığı ve elindeki yetkileri de kullanmak suretiyle daha önce Üzüm ailesi tarafından öldürülen yeğeninin intikamını almaya çalıştığı, bu arada Ahmet Bardak’ın oğlu Nail Bardak’ın, Esat Üzüm’ün kardeşi Abdullah Üzüm adlı şahsı öldürdüğü kaydediliyor. Ahmet Bardak’ın, partinin barışçıl tutumuna tamamen ters bir politika izleyip tüm arabuluculuk tekliflerini reddetmesi ise, kan davasının başlaması için tuz biber oluyor. Ayrıca Nail Bardak’ın, adam öldürmek, Esat Üzüm’ün ise adam öldürmek ve uyuşturucu madde kaçakçılığı suçlarından sabıkaları bulunurken, Üzüm Ailesi mensuplarının partinin almış olduğu kararlar doğrultusunda hareket ettiği bilindiğinden, partinin olayı çözmesi ve Bardak’ın görevden uzaklaştırılması konusunda üst yönetime baskı yaptığı da iddia ediliyor.

Halkın çıkarlarını en üst seviyede gözetmek için seçilmiş kişiler ve Meclis’e girmiş bir partinin mensupları arasında yaşananlar hiç de yenilir yutulur cinsten şeyler değil gibi görünüyor. Aşağı yukarı üyelerinin büyük çoğunluğunun sabıkası olduğu bilinen bir partinin demokratiklik kuralları çerçevesinde temsiliyet yetkisini ne derece kullanabileceği konusunda şüpheler bulunuyor. BDP siyasi parti mi yoksa suç örgütü mü önce buna karar vermek gerekiyor. Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde BDP’ye oy vereceklerin son bir kez daha düşünüp öyle karar vermeleri, kendi gelecekleri açısından daha hayırlı görülüyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
BDP - Soruşturmalar - Olumsuzluklar

BDP - SORUŞTURMALAR - OLUMSUZLUKLAR

BDP’de yaşanan ve öğrenilmesi kamuoyunun hakkı olduğunu düşündüğüm olayları yazdıkça nedense bazı okuyuculardan hakaret dolusu cevaplar geliyor. Yazıp yazmamakta çoğu kez düşündüğüm, sonra da yazarsam BDP’yi herkesin daha iyi tanıyacağına inanarak karar verdiğim konularla ilgili olarak ağza alınamayacak küfürler sarf ediliyor. DTP’den sonra Kürtlerin siyasi hayatına bir umut olarak doğan BDP hakkında yazdıklarım ne yazık ki doğru. Ben de doğru olmamasını dilerdim ama maalesef gerçek. Bu yüzden okuyuculara BDP konusunda sabır dilerken siyasi tercihlerinde de karar verirken daha dikkatli olmalarını öneriyorum.

Bugünlerde BDP’nin İl ve İlçe Teşkilatlarının, Eylül 2010 ayı içerisinde gerçekleştirilen Anayasa Referandumu sırasında boykot kararını uygulamada gösterdikleri yetersizlikler ve Parti Genel Merkezi ile KCK mensuplarının haklarında verdikleri olumsuz raporlar nedeniyle yeniden oluşturulmaya başlandığı bildiriliyor. Özellikle BDP’nin Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki birimlerinde kusurlu ya da kusursuz yöneticiler ve çeşitli görevliler değiştiriliyor. Görevden alınanların yerine geçmiş yıllarda PKK’nın kırsal kadrolarında faaliyet gösterenler ya da yakınları getiriliyor. Örgütsel faaliyetlerinin yanında her türlü ahlaki zaafiyetten de yoksun olan bu şahısların, BDP içinde para toplama kampanyalarına ağırlık verecekleri ve PKK’ya sempati duyan şahısları partiye kazandıracakları belirtiliyor.

BDP ile DTK tarafından iki dil, iki bayrak, ayrı savunma sistemleri, ayrı meclis gibi söylemlerle oluşturulmaya çalışılan Demokratik Özerklik ile ilgili BDP’li yöneticiler tarafından yapılan açıklamaların, toplumda yoğun tepkilere neden olmasıyla birlikte partili şahısların uyarıldığı, konuşmalarında seçtikleri kelimelere dikkat etmeleri yönünde talimatlar verildiği söyleniyor. Öcalan’dan gelen emirler de dikkate alınarak BDP’li yöneticilerin önümüzdeki günlerde seçim çalışmalarına ağırlık vermesinin beklendiği kaydediliyor.

Bu arada yine Doğu bölgelerinde bazı partili yöneticiler hakkında, gençliğe yönelik yeterli oranda destek sağlayamadıkları, partiye hizmetten ziyade yandaşlarını kayırdıkları ve kişisel çıkarlarını ön planda tutarak faaliyet yürüttükleri gerekçeleriyle BDP İl Teşkilatlarına şikayette bulunulduğu, söz konusu şikayetler üzerine Yönetim tarafından KCK kökenli müfettişler görevlendirildiği, müfettişlerin verecekleri raporlar üzerine anılanların geleceği ile ilgili kararların verileceği belirtiliyor.

BDP ile ilgili yazılara cevap gönderen okurları, bu sefer de hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum ancak bu sefer de üzülerek olumlu şeyler yazamadığımı ifade ediyorum. Yazılarımda dile getirdiğim olayların kamuoyuna duyurulmasını, demokrasinin bulunduğu bir ülkenin sorumlu bir vatandaşı olarak görev sayıyorum.


Helin Demir

 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
PKK'da Değişen Bir Şey Yok Çözümsüzlük ve Tehdit Devam Ediyor

PKK’DA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
ÇÖZÜMSÜZLÜK VE TEHDİT DEVAM EDİYOR

PKK’nın başında Öcalan vardı. 1999’da yakalandı ve o tarihten beri İmralı’da yatıyor. Tabi başında olmasına da bin şahit ister. Boş amaçlar uğruna, verdiği insanlık dışı emirlerle binlerce insanın ölümünden sorumlu iken, kendisi örgüt evlerinde, zavallı köle kadın teröristlerle zevk ve sefa içinde yaşadı. Hayatının her döneminde hep hastalıklı bir psikolojiyle yaşadı. Hep memnuniyetsizlik, hep mutsuzluk, sürekli saldırganlık ve sürekli tehditler savurmak. Bütün bu özellikler adeta örgüte bir gelenekmiş gibi aktarıldı. Hapis hayatının başlamasıyla birlikte Murat Karayılan örgütün başına geçti. Karayılan dönemi ile birlikte maalesef PKK’da değişen bir şey olmadı. Örgütün “Öcalan geleneği” şeklindeki tavırları halen sürdürülmeye devam ediyor ve bu tehditkar söylemler her gün basın organlarına yansıyor.

El Cezire Televizyonu’nda Kürtçe ve Arapça olarak “PKK’nın birinci adamı” tanımlamasıyla röportajı yayınlanan Murat Karayılan, yine şartlarla dolu tehditsel ifadelerini sürdürüyor. Daha önce Abdullah Öcalan’ı hapiste olduğu için karar verme ve örgütü yönetme özelliğinden yoksun bir kişi olarak tanımlayan ve açıklamaları örgüt nezdinde tartışmalara yol açan Karayılan, halâ Türk Hükümetine güvenmediklerini ve ateşkes konusunda tereddütleri olduğunu belirtiyor. Bu noktada bir sürü insanın ölümünden sorumlu bir teröristin güvenini kazanmak için koskoca bir Hükümetin daha neler yapması gerekir acaba diye ironik bir soru akıllara geliyor. İnsanlık dışı eylemleriyle tanınan ve dünyaca kabul görmeyen, reddedilen bir örgüt ve başındaki şahıs kendini ne sanıyor da Türkiye’yle rakipmiş gibi davranıyor. Ağzından çıkanı kulağı duymuyor misali Karayılan hiç mi hiç utanmadan adeta iki cephe tanımlaması yaparak, Türkiye tarafı, PKK tarafı diye ayrımcılıkta bulunuyor.

Bu arada, “Türk Hükümeti neden PKK’ya güvensin ki? PKK ne zaman sözünü tuttu? Şartlı, tarihli ateşkes mi olur? Habur’dan teslim olanlar bile gelir gelmez geri dönmek istemediler mi? Orda burada PKK lehine şovlar yapmadılar mı? Bir savaş halinde miyiz de ateşkes ilan ediliyor? Hadi madem ateşkes ilan ettiler, neden silahları bırakıp teslim olmuyorlar? Örgütün istekleri varmış, peki Türkiye’nin istekleri ne olacak? Bunca şehit kanının hesabını kim verecek? Öcalan tek başına mı bu kadar insanı öldürdü? Bir tek Öcalan’ın hapiste olmasıyla PKK sorunu bitmiş mi oluyor? Arkasındaki PKK’lılar da tabi içlerinde biraz sevgi ve vicdan kırıntısı varsa, böyle daha ne kadar yaşayabilecekler? Yani örgütün içindekilerin de bunca yıl çektikleri yetmedi mi?” şeklindeki soruları sürdürerek de, Murat Karayılan’a cevap teşkil edecek ifadeler akıllara gelebiliyor.

Murat Karayılan’ın El Cezire’de yayınlanan röportajındaki soruları tek tek anlatıp da sizleri sıkmak, aynı zamanda dehşete düşürmek ve onun da reklamını yapmak istemiyorum. Ancak Öcalan, Karayılan ya da arkasındaki teröristler artık şunu bilsinler, her sabrın da bir sonu vardır. Eğer bu sözleri tehdit olarak algılıyorlarsa, o zaman her gün basında yayınlanan ifadelerine baksınlar. Kim tehdit ediyormuş daha iyi anlayabilirler. Çözümsüzlük ne demekmiş belki daha iyi idrak edebilirler.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Demokratik Özerklik Komedisi

DEMOKRATİK ÖZERKLİK KOMEDİSİ
BDP-DTK ortaklığı sonucu yayınlanan “Demokratik Özerklik” bildirisi ve konuyla ilgili yapılan toplantılar, tepkiler ve Öcalan ile BDP’nin arasının açılması gibi konular son günlerde gündemi meşgul eden konular arasında yer alıyor. Daha önceden de BDP’nin ya da DTK’nın değil Öcalan’ın fikri olduğu bilinen “Demokratik Özerklik” için çeşitli tanımlamalar yapılıyor, “Özerklik Çalıştayı” metni düzenleniyor. Kısacası Kürtlerin kafaları şimdi de yeni bir kavramla karıştırılmaya çalışılıyor. Bu karışıklığı yaratan da her zamanki gibi terör örgütü PKK’dan başkası değil.

DTK’nın “Özerklik Çalıştayı” metninin PKK yönetimi tarafından Kandil’de yazıldığının ortaya çıkmasının Diyarbakır’daki çalıştaya katılan aydınları şaşırttığı bildiriliyor. Hazırlanan metnin, çalıştay sırasında da tepki gördüğü belirtilirken, katılımcı aydınlara metnin Bilim Kurulu tarafından hazırlandığı söyleniyor. Katılımcılara ikinci oturumda dağıtılan metinde yazanların Öcalan’ın söylemleri ile birebir örtüştüğü dikkatlerden kaçmıyor. Çok eleştiri alan ve Abdullah Öcalan’ın avukat görüşmelerindeki notlarından dışarı sızdırılmak istenen bilgilerin toplanarak oluşturulduğu metne yapılan itirazların, dağdan inecekleri bile ikna edemeyecek özelliklere sahip olduğuna işaret ediliyor. Buraya kadar anlatılanlar gayet olağan bir işleyişmiş gibi gözükse de tuhaf olan o ki “Demokratik Özerklik Metni” denilen gelişigüzel hazırlanan alıntılardan oluşan metnin, Kandil’den, Kandil’in de üstü Öcalan’dan geldiğinin aydınlar tarafından bilinmediği ve bunu öğrenen aydınların şaşırmaları. Konuyu takip eden herkesin kolaylıkla çözebileceği ve şaşırtıcı hiçbir şeyin yaşanmamasına alışık olduğumuz şu günlerde, hapiste olmasına rağmen, Kürtlerle ilgili her konuda Öcalan’ın fikir ürettiği biliniyor. Bu durumda çalıştaya katılanlar ya gerçekten saflar ya da saflık numarası yapıyor.

Bu arada Demokratik Özerkliğin şimdiye kadar ne anlama geldiğinin bile doğru dürüst anlaşılamadığı, hatta PKK’lı yöneticilerin bile bir taraftan reklamını yaptıkları, diğer taraftan da ana fikrini bile anlamadıkları projeyi anlatırken çelişkilere düştükleri görülüyor. Başta El Cezire olmak üzere diğer basın yayın organlarında da Öcalan’dan sonra PKK’nın bir numarası olarak tanımlanan Murat
Karayılan’ın Fırat Haber Ajansı’nda yayınlanan ifadeleri aslında bilinmezliği çok güzel tarif ediyor.

PKK’nın yayın organı ANF’ye, “DTK’lı yöneticiler iyi bir iş yaptı. Yetersizliği de olabilir ama gündeme getirilmesi gereken bir projeydi, bu biçimde gündeme getirildi. Fakat projenin daha iyi izah edilmesi gereği vardır. Gerçekten de izah
edilmesinde dar kalındı, yetersiz kalındı. Mesela projenin sadece bir Kürt sorununun çözümü projesi olmadığı, tüm Türkiye için bir proje olduğu
boyutu yetersiz kaldı, bu yeterince izah edilmedi. O taslakta genişçe yer verilmemiş. Bunun gibi bazı yetersizlikleri vardır. İçeriğine ilişkin daha
farklı yetersizlikler de söz konusu olabilir…” şeklinde konuşan Karayılan, bu sözleriyle, PKK’nın(Kandil’in) bile “Demokratik Özerkliğe” inanmadığını açıkça ortaya koyuyor.

Demokratik Özerkliğe inanmayan Karayılan’ın, Demokratik Özerkliğin vazgeçilmez talepleri olduğunu söylerken bile inancından emin olmadığı anlaşılıyor.

Demokratik Özerklikle ilgili yaşananlara bakıldığında, bütün bunların hepsinin bir komedi oyunundan farksız olduğu görülebiliyor. Demokratik Özerklik bildirisinin BDP tarafından okunması, projenin BDP ile DTK’nın ortak ürünü olduğunun ilan edilmesi, akabinde İmralı’da yatan Öcalan’ın, BDP’yi Demokratik Özerkliği
erken ilan etti diye eleştiri bombardımanına tutması, şimdi de Özerklik Çalıştayı metninin Kandil’den geldiğinin aydınlardan gizlenmesi ve aydınların bu duruma şaşırmaları… Ne yazık ki komik, hem de çok komik. BDP, DTK, Kandil, PKK, Öcalan, Karayılan ve diğer sempatizan kitlenin (Zaten hepsi birbirinin eşiti) elinde “Demokratik Özerklik” diye bir oyuncak top var. Birbirlerine atıp duruyorlar.

Bakalım topu kim yakalayacak, kim elinden kaçıracak?


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Mahmur Kampında Son Durum

MAHMUR KAMPINDA SON DURUM
PKK’nın baskısı ve yönlendirmesi sonucu Türkiye’den Irak’a göç edenler için Saddam Hüseyin döneminde 1998’de açılan Mahmur Kampı’nın kağıt üzerinde iradesinin BMMYK’nde olmasına rağmen, terör örgütü PKK’nın baskısının halen var olduğu biliniyor. İnsani boyutu çok ağır basan bir kamp görünümünde olan ve hassas adımlarla ilerlemenin gerekli olduğu Mahmur kampı üzerinden terör örgütü baskısı sökülebildiğinde, oradaki insanlar kendi iradelerini ortaya koyabildiklerinde pek çoğunun ülkemizden ayrıldıkları köylerine geri dönmek isteyecekleri bildiriliyor. Konunun terör boyutu çözüldüğünde, kampa giriş çıkış kontrol edilebildiğinde, Türkiye’de yerinden yurdundan ayrılmış insanların geri dönebildikleri gibi, kamptaki insanların da dönüş yapmak isteyecekleri belirtiliyor.

Mahmur Kampı’nda yaşayan insanların Türkiye’deki “Demokratik Açılım” çalışmalarını da yakından takip ettikleri, bu konuda kendi aralarında tartışmalar yaptıkları, Türkiye’ye dönmeyi hali hazırda planlamasalar da, “Demokratik Açılım” sürecinin olumlu sonuç vermesi akabinde Türkiye’ye dönmeyi istediklerini ifade ettikleri söyleniyor.

Kaçakçılık faaliyeti amacıyla Kuzey Irak’a gidip gelen PKK mensupları ve ailelerinin de ikamet ettiği ya da uğrak yeri olarak kullandıkları Mahmur Kampı’nda yaşayanların Türkiye’ye dönmek için, “Dönüşlerin sorunsuz gerçekleşmesi, Türkiye’deki vatandaşlık hakları için BM garantisi, Türkiye’den göç etmelerine neden olan durum ve kaybettikleri mülkleri için tazminat ve Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için tatminkar adımlar atılması” gibi şartları bulunuyor. Toplam nüfusun 12 bin ila 14 bin civarında olduğu tahmin edilen kampın, örgütten kaçma girişiminde bulunan ve hapis cezasından çekinen örgüt mensuplarının da saklanma yeri olduğu vurgulanıyor.

PKK mensuplarının faaliyetlerine sahne olan kampta, yaşanan bazı olaylar ise, henüz az da olsa silahtan arındırma ve terörün önünü kesme politikasının işlerliğine örnek teşkil ediyor. Bir grup PKK’lının Habur’dan Türkiye’ye dönüş denemesinden sonra Irak’a geri dönen grubun içinde yer alan 3 PKK’lı kadının Kandil yerine Mahmur’a dönmek için BM’ye başvurduğu, ancak Birleşmiş Milletler’in üç kadının başvurusunu reddettiği, silaha başvurmuş kimselerin sivil bir kampa alınmasının söz konusu olmadığı yanıtının verildiği kaydediliyor.

Gerçek barış taraftarı olanlarla terörden yana olanların ayrımının yapılabilmesinin ardından ülkelerine dönüş yapmak isteyenler için yeni bir yolun daima var olduğu düşünüldüğünde, Mahmur Kampı için her zaman umutların mevcut olduğu değerlendiriliyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Osman Baydemir Köşeye Sıkıştı

OSMAN BAYDEMİR KÖŞEYE SIKIŞTI
“Silahlar miadını doldurdu” açıklamasının ardından bir yandan terör örgütü PKK ve Abdullah Öcalan’ın sert eleştirilerine maruz kalan, diğer yandan BDP tarafından sahiplenilen, herkesin fikrini söylemekte özgür olduğunu ve bir gün eleştirebileceğini düşünen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in başı dertten kurtulmuyor. Görevini yeni bir eş belediye başkanıyla paylaşmak zorunda kalan Baydemir’in bu sefer de seçimlerdeki adaylığıyla ilgili sıkıntıları bulunuyor.

İki dilli yaşam ve özerklik projesi ile tartışma yaratan BDP’nin, genel seçim stratejisini netleştirmeye çalışırken, belediye başkanlarının aday olmaması yönünde karar aldığı bildiriliyor. Yönetim dahil partinin her kademesinde etkisini giderek arttıran kadınlar ise adayların yarısının kadın olması için parti yönetimi üzerinde baskısını arttırıyor. Belediye Başkanlarının aday gösterilmemesi parti yönetiminde de kabul görürken, bu kararın Osman Baydemir’in adaylığını iptal etmek için alındığı söyleniyor.

Osman Baydemir’in seçimlerdeki adaylığıyla ilgili sıkıntılar devam ederken, mali soruşturmalarla ilgili sorunlar da peşini bırakmıyor. 2007-2010 yılları arasında aralarında Diyarbakır Belediyesi’ne bağlı bir şirketin de bulunduğu 59 şirket hakkında MASAK tarafından “terörün finansmanı ve kara paranın aklanması” iddiasıyla soruşturma açıldığı belirtiliyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Diyar İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye ait finansal analiz ve değerlendirme sonuçlarının Cumhuriyet Savcılıkları, Emniyet, Jandarma, Gelir İdaresi Başkanlığı, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarına gönderildiği kaydediliyor.

Diyar A.Ş hakkında bakanlık müfettişleri tarafından yapılan incelemelerde, şirketin Türk Ticaret Yasası gereği tutulması zorunlu olan defterlerin hiç veya yasaya uygun şekilde tutulmadığı da belirlenirken, Bakanlığın savcılığa suç duyurusunda bulunduğu vurgulanıyor.

Silahlarla ilgili açıklamasının ardından zor günler yaşayan Baydemir, bakalım bu sefer ne yapacak? PKK’da ve Öcalan’da ciddi biçimde Baydemir takıntısı oluşmuş görünürken, seçimlerle ve soruşturmalarla ilgili dertlerini nasıl çözümleyecek? Bu sefer örgütten tamamen mi dışlanacak yoksa yine mi korunacak? Bekleyelim ve görelim.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
BDP'nin Nasil Bir Parti Olduğuna Siz Karar Verin

BDP'NİN NASIL BİR PARTİ OLDUĞUNA SİZ KARAR VERİN

Başından beri Türkiye Partisi olacağı, sadece Kürtlerin değil Türkiye’de yaşayan herkesin sorunlarıyla ilgileneceği hususlarında kararlı ve tutarlı açıklamalarını ısrarla sürdüren BDP’nin, kuruluşundan sonraki günlerde verdiği sözleri yerine getirip getirmediği ya da getiremediği konusunda çeşitli haberler duyuluyor. Yolsuzluklarla başı dertten kurtulmayan, il ve ilçe teşkilatlarındaki çıkar kavgaları, üyeler arasındaki anlaşmazlıklarla gündeme gelen ve Demokratik Özerklik projesini iyice düşünmeden ve zamansızca kamuoyuna sunduğu için Öcalan tarafından sürekli eleştirilen BDP ile ilgili yine okuyucularla paylaşmam gereken ne yazık ki rahatsız edici haberler bulunuyor.

DTK tarafından Türkiye gündemine dahil edilen, yeni bir tartışma ortamı yaratan ve BDP ile birlikte hazırlanan “Demokratik Özerklik Bildirisi” ile ayrı dil, ayrı bayrak kavramlarıyla bizi muhatap eden konuların, toplumda derin bir rahatsızlık duygusu uyandırdığı biliniyor. Bu rahatsızlığı duyanların en başında da İç Anadolu Bölgesindeki Kürtler geliyor. Bu bölgede yaşayan Kürtler tarafından “Demokratik Özerklik” ve “Demokratik Özerk Kürdistan” ifadelerinin, sınırları Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini kapsayan bir Kürt Bölgesi anlamına geldiği, bu nedenle söz konusu yapının ve sistemin hayata geçirilmesinin mümkün olmadığı, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de Kürtlerin yaşadığının ifade edildiği, kendi akibetlerinin ne olacağı yönündeki endişelerin sık sık dile getirildiği söyleniyor.

Bugünlerde ilgili bakanlıklar tarafından Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde çeşitli proje çalışmaları yapıldığı bildiriliyor. Söz konusu çalışmalardan haksız kazanç elde etmek isteyen BDP’li belediyeler ise bu konuda adeta birbirleriyle yarış ediyor. KCK üyeleriyle birlikte kâr peşinde koşan BDP İl ve İlçe Başkanlarının bazılarının soruşturma geçirip parti faaliyetlerinden men edilseler bile yolsuzluk yapmaktan vazgeçemedikleri belirtiliyor.

Dini konularda da BDP Teşkilatlarında farklı inanışlara yönelmeler görülüyor. Partinin özellikle Doğu Bölgelerindeki İl ve İlçe Teşkilatlarının, misyonerlik çalışmalarının esiri oldukları vurgulanıyor. Parti mensuplarının, din değiştirmeleri karşılığında kiliselerden maddi destek temin ettikleri, bu arada misyonerlik propagandalarına da yardımcı oldukları kaydediliyor.

Yine Doğu Bölgelerindeki illerde BDP Teşkilatlarının, devlete ait olan her şeyi karalama stratejisi geliştirdiği, BDP’de örgütün havasının hakim olduğu, kentlere ekonomik refah ve canlılık getirecek projelerin desteklenmediği, ajitasyon çalışmalarının ise aralıksız sürdürüldüğü görülüyor.

Önümüzdeki günlerde de BDP’de yaşanan olumsuzluklara yenilerinin ekleneceği muhtemel görünüyor. Parti çalışmaları bir öyle bir böyle devam ederken, konuları yakından takip eden okurların kolaylıkla anlayacağı üzere, partinin inşasının daha en başından çürük temellere dayandırıldığı ve yaşanan artçılarla dengesinin bozulduğu değerlendiriliyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Almanya'dan pkk'ya Yargı Onayı

ALMANYA'DAN PKK'YA YARGI ONAYI
Almanya’da 800 bine yakın Kürt yaşadığı söyleniyor. Kürt sayısının bu kadar fazla olduğu bir ülkede tabiki Kürt sorununun tartışıldığı konferanslar düzenleniyor, sorunun çözümüne yönelik tartışmalar yaşanıyor. Kürt öğrenci hareketleri de her zaman varlığını koruyor. Bu arada terör örgütü PKK’nın faaliyetlerinin de 1993 yılından itibaren yasaklandığı biliniyor. Bu tarihten ibaren Almanya teröre karşı aldığı katı tedbirlerle tanınıyor.

Bugünlerde “Jungewelt.de” adlı sitede yayınlanan bir haberde, Almanya’daki Yargıtay’ın terör örgütü PKK’yı “yabancı terörist oluşum” olarak nitelediği bildiriliyor. Yargıtay’ın, Almanya’daki PKK üyelerinin bundan sonra, Ceza Yasası’nın “yurtdışındaki bir çeteye veya terörist bir örgüte üye olmak” maddesine göre yargılanmasına hükmettiği açıklanıyor. Yargıtay tarafından yapılan bahse konu açıklamanın, bir Kürt aktivistin, Frankfurt Eyalet Mahkemesi tarafından, Almanya’daki bir suç örgütüne üye olmaktan yargılanmasının ardından gündeme geldiği belirtiliyor. Türkiye merkezli DHKP-C’nin birçok üyesinin Almanya’da terör maddesinden hapis cezalarına çarptırılmasını örnek olarak gösteren yargıçlar, aynı PKK gibi hiyerarşik ve merkezi bir yapıya sahip olan DHKP-C’nin de “silahlı mücadele yoluyla Türkiye’deki anayasal düzeni değiştirmeyi” hedeflediğini belirtiyor. Yargıçlar ayrıca, sadece daha çok gündeme geldiği ve daha fazla üyeye sahip olduğu için PKK’ya yasalar önünde farklı muamele yapılamayacağını, herkesin yasalar önünde eşit olduğunu da dile getiriyor.

Die Welt gazetesinin web sitesinde yayınlanan “Strazburg PKK’lı Aktivistin Yargılanmasını Onayladı” başlıklı ve Norbert Demuth imzalı haberde ise, yasaklı PKK sempatizanlarının yargılanabilecekleri vurgulanıyor. Federal Almanya'da 1993 yılında yasaklanan PKK'yı alenen destekleyenler hakkında ceza verilebilmesi yönünde bir karar çıktığı, Strasburg'taki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hakimlerinin, bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi'nin düşünce özgürlüğüyle ilgili 10. maddesinin ihlal edilmediği kanaatine vardıkları vurgulanıyor.

Wuppertal'de yaşayan Aysel Aydın’ın, PKK'yı destekleyen bir imza kampanyasını organize etmek ve terör örgütüne bağlı bir kuruluşa mali yardım yapmak suçundan Almanya'da mahkum olmasını gerekçe göstererek, 2006 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduğu, 1972 doğumlu Aydın’ın, şikayet başvurusunda, Almanya'nın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade ve düşünce özgürlüğüyle ilgili 10. maddesini ihlal ettiğini ileri sürdüğü kaydediliyor.

Berlin Eyalet Mahkemesi’nin, PKK terör örgütüne yardım yapmak ve imza kampanyası düzenlemek suçundan, Aydın'ı 2003 yılında 1.200 avro para cezası ödemeye mahkum ettiği, Aysel Aydın'ın Federal Almanya aleyhine açtığı davanın reddedildiği aktarılıyor.

Terör örgütü PKK’nın sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da kabul görmediği açık açık ortadayken, örgüte sempati duyanların bile bu ilgilerinin nedenini düşünmeleri ve yanlış kararlarını gözden geçirmeleri gerekiyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
pkk Çocukları Teröre Alet Ediyor

PKK ÇOCUKLARI TERÖRE ALET EDİYOR

Terör örgütü PKK, seçim çekişmeleri yüzünden çıkarılan gerginliklerde, Abdullah Öcalan’ın cezaevinde işkenceye maruz kalması, doğum günü, sağlık koşullarının elverişsiz oluşu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vb bahanelerle düzenlediği eylemlerde, çocukları ve kadınları ön saflarda kullanıyor. Çocukların ellerine küçük miktarlarda paralar verilerek güvenlik güçlerine taş atarak saldırmalarının istenmesi ya da hediye vereceğiz gerekçesiyle kandırılmaları da yaşanan ve bilinenler arasında yer alıyor. Sözde demokrasi mücadelesi baskı, şiddet, maddi manevi halka zarar verme şeklinde sürdürüldüğünde, demokrasiden başka amaçlara da çekilebiliyor. Bütün bunlar sonucunda da daha aklı başında olmayan, küçücük, oyun çağındaki çocuklar zarar görüyor. Bütün bunlar ne yazık ki her fırsatta Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia eden PKK’nın her zamanki istismarcı tavırlarını anlatıyor.

Bugünlerde Abdullah Öcalan'ın yakalanma yıldönümü yaklaşırken terör örgütü PKK’nın sokakları karıştırmaya başladığı bildiriliyor. Şanlıurfa’da daha önce de araç yakma suçlarına karıştığı öğrenilen terör örgütü mensubu 3 kişinin bir otomobilin üzerine benzin dökerek yakmaya çalıştıkları sırada suçüstü yakalandıkları belirtiliyor. Yakalananlardan birisinin yaşı küçük olduğu için serbest bırakılırken diğerlerinin çıkarıldıkları adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildikleri kaydediliyor.

KCK’nın alt oluşumu olan Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi’nin, lastik yakma, yasadışı korsan gösteri yürüyüşü düzenleme ve araçlara molotoflu saldırılarda bulunma eylemlerini, Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999 yılında yakalanışını bahane ederek hızlandırdığı vurgulanıyor. Terör örgütüne yakın internet sitelerinde "Halkımızın bulunduğu her alanda adeta yaşamı dondurarak sonuç alıcı eylemler gerçekleştirilmelidir" şeklindeki ifadelerin yansımasının, Şanlıurfa'da 4 ayrı yerde araç yakma olayıyla açığa çıktığı aktarılıyor. Küçük yaştaki çocukların yasalar gereği serbest kalacağını bilen örgütün, özellikle 18 yaş altı çocukları tercih ettiği, yasalarla korunan çocukların, polis tarafından suçüstü yakalansalar da Emniyet’te alınan ifadelerinin ardından serbest bırakıldıkları belirtiliyor.

Sorunların demokratik kanallardan aktarılabilmesine paralel olarak istismar edebileceği konuların azalması sonucunda şiddet ekseninde hareket etmekte ısrar eden ve önemli ölçüde toplumsal desteğini kaybeden PKK, eylemleriyle kadın-erkek, genç-yaşlı, Kürt-Türk ayırt etmeksizin binlerce masum sivilin zarar görmesine neden oluyor. Bu nedenle özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından yana olan herkesin, kardeşliğimizi bozmak isteyen, yalnızlık içinde bunalıma giren ve provokasyondan başka bir niyeti olmayan PKK’ya karşı duyarlı olması ve terörü engellemek için elinden geleni yapması gerekiyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Öcalan'dan Yeni Uyduruknameler

ÖCALAN'DAN YENİ UYDURUKNAMELER
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hakkında aldığı “yeniden yargılama kararı” sürecine ilişkin hazırladığı sözde savunmasını, 2009 yılında yayınladığı Demokratik Uygarlık Manifestosu, Maskesiz Tanrılar ve Çıplak Krallar Çağı ve Özgürlük Sosyolojisi gibi isimlerle adlandırdığı, örgüt kadroları ve sempatizan kitleyi aktif halde tutmayı ve yönlendirmeyi hedefleyen propaganda amaçlı kitaplarla ortaya koyduğunu belirten Abdullah Öcalan, bu kez de “Soykırım Kıskacındaki Kürtler” adını verdiği yeni uydurduğu savunma ile gündemi karıştırmak için çaba gösteriyor.

Sürekli kamuoyunun dikkatini çekmek ve ortamı gerginleştirmek için uğraşan ve doğal olarak cezaevinde çok boş vakti olan Öcalan, “Soykırım Kıskacındaki Kürtler” ismini layık gördüğü yeni uyduruknamesinde, Kürtlerin sözde Ermeni soykırımı iftirasından daha beterine maruz kaldığı yalanını uyduruyor. Satırlarından her zaman provokasyon amaçlı cümleler fışkıran, terör örgütü PKK’nın internet sitesi Fırat Haber Ajansı’nda yayınlanan açıklamalarda Öcalan, Türkiye’de Kürt soykırımının başladığı tarihin Şeyh Sait İsyanı’nın tarihi olan 15 Şubat 1925 olduğunu ifade ederken, 85 yıl geçmiş olmasına rağmen günümüzde bile halen kültürel, siyasal, dini ve ekonomik soykırımın devam ettiğini dile getiriyor. Öcalan’ın yeni saçmalıklarını Fırat Haber Ajansı’nda yayınlayanın da, İmralı’ya kendisiyle görüşmek üzere giden DTK Eşbaşkanı ve değişmez avukatı Aysel Tuğluk olduğu belirtiliyor. Yeni uyduruknameyi yayınlayan Tuğluk, bir taraftan cani ruhlu Öcalan’ın fikirlerini sempatizan kitleye ulaştırmak için uğraşırken, diğer taraftan eleştirilerden de nasibini alıyor. BDP ve DTK’yı sert eleştirilerinin hedefi haline getiren Öcalan, yeni uyduruknamesinde yazılanları doğru değerlendirememeleri halinde doğru öncülük yapamayacaklarını vurguluyor.

Avukatlarını ve dolayısıyla dışarıda serbest dolaşan PKK yanlılarını etkilemek için daha önce defalarca kere görüşme notlarının kitap haline getirilmesini isteyen Öcalan’ın bu isteği, Cengiz Kapmaz tarafından kaleme alınan “Öcalan’ın İmralı Günleri” isimli kitapla da bir nevi yerine getirilmiş sayılıyor. Tamamıyla Kürtçü propaganda tezlerini destekleyen, olumsuz görüşler içeren kitabın, Öcalan’ın gerçek yüzünü ve PKK’yı parmağında oynatışını bir kez daha gözler önüne serdiği düşünülüyor. CPT’nin raporlarında belirtildiği üzere ve İmralı’da yaşadığı her saniyesinin kayıt altına alındığını bile bile kendisine kötü davranıldığı yalanını defalarca tekrarlayarak, dışarıdakileri etkilemeyi ne yazık ki başaran katilin, bu seferki “Kürt soykırımı” tanımlamasının da, her zamanki huyunun devamı niteliğinde olduğu değerlendiriliyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Nihayet bdp de pkk'dan Şikayetçi Oldu

NİHAYET BDP DE PKK'DAN ŞİKAYETÇİ OLDU

İmralı’da mukim katilin yakalanmasının yıl dönümü nedeniyle son bir hafta içinde özellikle İstanbul, Mersin ve Şanlıurfa’da aralarında öğrenci servisi ve belediye otobüsünün de bulunduğu 250 aracın ve iş yerinin kundaklanması eylemlerinin ardında terör örgütü PKK tarafından yönlendirilen çocuk ve gençlerin ortaya çıkması nedeniyle BDP’de de sıkıntılı günler yaşanıyor.

Örgütün “Taş Atan Çocuklar Yasası”ndan faydalanmayı amaçladığı, bu yüzden kundaklama eylemlerinde 18 yaş altı gençleri ve çocukları kullandığı belirtilirken, bu yasa dahilinde korunan çocukların tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı, eylemler nedeniyle gerginlik yaşayan vatandaşların güvenlik güçlerinden yardım istemelerinin yanı sıra kendi imkanları ile çeşitli tedbirler aldıkları bildiriliyor.(Haber VIN) Eylemlerin yoğunlaştığı il ve ilçelerde çok sayıda vatandaşın, BDP’li üyelere yaşadıkları endişe ve tedirginliği ilettikleri, parti yetkililerinin de, kundaklama tarzı sokak eylemlerinin BDP’ye ve Kürt kökenli vatandaşlara zarar verebileceği endişesiyle yaşanan sıkıntıları BDP Genel Merkezi’ne rapor ettikleri kaydediliyor. Partililerin ayrıca yaşadıkları il ve ilçede gençlerle toplantılar düzenleyerek bir an önce araç yakma eylemlerine son verilmesi yönünde girişimlerde bulundukları vurgulanıyor. Bu arada araç yakma eylemlerini gerçekleştirenler arasında BDP’lilerin de bulunması ise konuyla tezat bir durum oluşturuyor.

Bugünlerde PKK’yla ilgili yaşanan başka bir sorun ise BDP’nin özellikle Doğu bölgelerindeki il ve ilçe teşkilatlarına PKK bayrak ve flamaları asılması nedeniyle yöneticiler ile bayrak ve flamaları asan gençlik yapılanmasında faaliyet gösteren şahıslar arasında tartışmalar yaşanmasından kaynaklanıyor. Parti yöneticilerinin, kendilerine danışılmadan ve onayları alınmadan bayrak asılmasını kabul etmediklerini ifade ederek tepki gösterdikleri, gerekirse yönetimden topluca istifa edebileceklerini vurguladıkları söyleniyor.

Öte yandan geçtiğimiz günlerde yapılan BDP Olağan Kongresi’nde, Genel Merkez için yapılan üye seçimlerinde “Alevi-Sünni” ayrımı yapıldığı yönünde çok sayıda şikayetin intikal ettiği konuşuluyor. BDP Genel Merkezi’ne başvuran çok sayıda partilinin, il yönetiminde Alevi Kürtlerin ve PKK ile iltisaklı olanların ön plana çıkarılarak, Sünni Kürtlerin partiden ve parti yönetiminden dışlanmaya çalışıldığı yönünde itirazlarını bildirdikleri belirtiliyor. Partililerin bu konudaki şikayetlerinde ısrarlı olmaları nedeniyle, iddialara ilişkin bir araştırma başlatıldığı hususu ise kulislerdeki gündemi yoğun bir şekilde işgal ediyor.

Bu arada yaklaşan seçimler nedeniyle BDP’nin il ve ilçe teşkilatlarında hızlı bir şekilde hazırlıklar sürerken, PKK’lı adaylar nedeniyle partinin başının dertten kurtulmadığı görülüyor. BDP listelerinden aday gösterilecek olan, Kandil ve Mahmur Kampları’ndan dönenlerin arasında yer alan Mehmet Şerif Gençdal örneğinde olduğu gibi, bir çok aday hakkında yakalama kararı çıkarılmış olması nedeniyle de partinin yargıyla ciddi problemler yaşayacağı anlaşılıyor.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in “Silahlar miadını doldurdu” açıklamasının ardından PKK’yla arasında görüş ayrılıkları baş gösteren BDP’nin, şiddeti tasvip etmeyen yapısını nereye kadar sürdürebileceği ve bu konuda kararlı olup olmadığı herkes tarafından merak ediliyor. Önümüzdeki günlerde BDP’nin tavırlarından anlaşılması beklenen terörden tamamıyla dışlanmış bir yapının sadece Kürtlere değil tüm Türkiye’ye sorunun çözümü açısından fayda sağlayabileceği düşünülüyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Dil Mitingi Mi pkk Mitingi Mi ?

DİL MİTİNGİ Mİ PKK MİTİNGİ Mİ?
21 Şubat Dünya Dil günü dolayısıyla TZP Kurdi’nin organize ettiği, KESK’in destek verdiği, Van’da düzenlenen “Kürtçe eğitim istiyoruz” mitinginin, her zaman olduğu gibi terör örgütü PKK’nın gösterisine dönüştüğü bildiriliyor. Daha önce de okulların boykot edilmesinin istenilerek insan haklarına aykırı hareket edildiği, miting saatinde okullarında olması gereken küçük yaştaki çocukların sadece provokasyon ve propaganda amacıyla üzerlerinde okul kıyafetleri ile gösteri alanına getirildiği Van’daki mitingin siyasi kişiliklerin şovlarına da zemin hazırladığı belirtiliyor.

Van’daki mitingte konuşan BDP milletvekilleri Bengi Yıldız, bir taraftan provokasyon kokan sözler sarf ederken diğer taraftan BDP’nin hatalarını da kendi ağzıyla itiraf ediyor. Tüm Kürtlerin dağa çıkamayacakları ve BDP milletvekillerinin şimdiye kadar Kürt halkına layık olamadıklarını ifade eden Yıldız’ın gerçek duygularının farkında olmadan söylediği sözlerle ortaya çıkması ise, konunun komik yanını oluşturuyor. Atatürk ve İnönü’ye dil uzatma yüzsüzlüğünü gösteren Yıldız’ın, asimilasyon yapıldığını iddia ettiği laflarıyla seçim propagandası yaptığı, geçmişi suçlamakla gelecekteki vaatlerini söylemeye bile vakit ayıramadığı görülüyor.

Abdullah Öcalan lehine sloganların atıldığı, bölücü konuşmaların yapıldığı mitingte, Einstein ve baş örtülü yaşlı bir kadının dil çıkaran resminin asılı olduğu flamaların yanında resim çektiren katılımcıların gayriciddi bir görüntü oluşturduğu dikkatlerden kaçmazken, kamu görevlileri ile din adamlarına hakaretler yağdırıldığı vurgulanıyor. PKK’nın dolduruşlarıyla BDP’liler tarafından tehditler savurulduğu görülürken, ön saflarda yine çocukların yer almasının ve siyasilerin ne anlama geldiğini çözemedikleri söylemlerini dinlemek zorunda kalmalarının ise alışılmış görüntülerden bazılarını oluşturduğu kaydediliyor.

Mitinge katılanların Kürtçe konuşması konusunda ısrarcı olacaklarını ve başka dil konuşmamalarını isteyen TZP Kurdi yöneticileri ve BDP’liler’in özgürlük isterken, eleştirdikleri yasakçı zihniyeti kendilerinin sürdürmeleri ile çelişkiye düştükleri belirtiliyor. Kürtçenin yasak olduğunu savunurken katılımcıların Kürtçe konuşmalar yapmasının da anlaşılır bir yanının olmadığı değerlendiriliyor.

Bu arada Eğtim-Sen’in 26 ilde 781 kişiyle yüzyüze görüşerek hazırladığı “eğitimde ana dil kullanımı” çalışmasına göre halkın % 83.1’inin anadilinin Türkçe olduğunu belirttiği ifade ediliyor. Eğitim-Sen’in eğitimde ana dilin kullanılması ve çift dilli eğitim çalışması kapsamında düzenlediği “Halkın Tutum ve Davranışları Türkiye Taraması 2010” araştırmasının sonuçlarına bakıldığında Kürtçenin Doğu ve Güneydoğu’da yoğun olarak yaşam alanı bulduğu kaydediliyor.

Sonuç olarak bir dili konuşanların eğer dillerine sahip çıkacaklarsa, dil çıkaran abuk subuk fotoğraflarla, bölücü sloganlarla, tehdit edici laflarla bunu başaramayacakları anlaşılıyor. Van’daki dil gösterisinde yaşananlara bakıldığında, dil mitinginden çok terör örgütü mitinginin gerçekleştiği bir kez daha gözler önüne serilirken, terörün peşinde koşularak, provokasyon yaratarak hiçbir şeyin elde edilemeyeceği görülüyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
pkk ve bdp'nin Kadınlar Gününe Bakışı

PKK VE BDP'NİN KADINLAR GÜNÜNE BAKIŞI

Kürt kadınları her zaman her yerde hatta Kürt sorununun içinde bile yer alıyor. Bir internet sitesinde “Kürtlerin En Büyük Sorunu” başlığıyla yayınlanan bir araştırmada; “Kürtlerin yaşadığı sorunların en büyüğünün aslında ne dil sorunu ne de isim olduğu, Kürtlerin yaşadığı topraklardaki sorunları sıralamaya başladığımızda, bu sıralamada en önemli konulardan birisinin kadın sorunu olduğu” fikrine değiniliyor. Kız çocuklarının erken yaşlarda evlendirilmesi, berdel, töre cinayeti, erkeklerin çok kadınla evlenmesi, kadınların en büyük acıları arasında sayılabiliyor. Yoksulluğun, terörün acısını en çok kadınların çektiği biliniyor.

Dünya Kadınlar Günü’nde dünyanın her yerinde kadın örgütleri ve insan hakları örgütleri, şiddetin sona ermesi ve yaşam hakkına saygı gösterilmesi için etkinlikler gerçekleştiriyor. Bu arada günümüzde şiddetin hiçbir ortamda kabul görmediği gerçeği terör örgütlerinde de yansımasını buluyor.

Örgütteki antidemokratik uygulamalardan kaçarak Türkiye’ye sığınan PKK’lı kadın teröristlerden birisinin, “PKK’nın yürüttüğü savaşın en büyük mağdurunun kadınlar olduğunu, PKK’nın yaptığı şiddet eylemlerinden bıktıklarını, zoraki uygulamalar sonucu vicdan azabı duyduklarını, tahrik, kin ve öfke dolu propagandalar neticesinde örgütün daha çok eleman yitirdiğini ve artık örgüte olan inancın kaybedildiğini” vurguladığı bilinen hususlar arasında yer alıyor.

Yine internette yayınlanan bir röportajda da; özellikle PKK’nın ortaya çıkmasıyla birlikte Kürt kadınına karşı şiddetin daha fazla tırmandırılmasının söz konusu olduğu, PKK’da egemen olan sistemin “önce kadınları vurun” şiarıyla hareket ettiğinden bahsediliyor. Bugün Kürt kadınlarının her alanda, “Biz hiç kimsenin malı değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür. Biz özgürlüğümüze kavuştuğumuz oranda namuslu olabiliriz” şiarıyla hareket ettiğinden söz ediliyor. Bunun çok önemli olduğu ve ilk kez Kürt kadınları tarafından, egemenlikli zihniyete karşı çok radikal bir eleştiri ve duruş halinde ortaya konulduğu vurgulanıyor. Bundan dolayı her kadının reddetmeyi ve direnmeyi bilmesi gerektiği ve bu konuda mücadeleyi geliştirip ben de varım diyebilmesinin şart olduğu, bunu diyen kadının özgürlüğe adım atmış ya da atmaya yakın kadın olarak değerlendirilebileceği belirtiliyor.

Terör örgütündeki kadınlar arasında bile şiddet kabul görmezken, kadınlar gününde yapılan etkinliklerde PKK sempatizanı kadın kollarının ve BDP’li kadın milletvekilleri ile üyelerinin, dağda kendine harem kuran, tecavüzlerle suçlanan İmralı canisi Öcalan’ın lehine slogan atmalarının, cinsiyet ayrımına verilecek en ironik cevap olduğu görülüyor. Söz konusu eylemlere katılanların da teröre maruz kalan ve bu yüzden yaşanan acıları en iyi bilen kişiler olduğu düşünüldüğünde, konunun abesle iştigal olduğu düşünülüyor.

PKK ve BDP’nin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü bahane ederek, bu günü siyasi emellerine alet ettikleri gözlerden kaçmazken, bu alışkanlığın her yıl aynı günde tekrarlandığı kaydediliyor. Bu yıl da Şırnak’ın Silopi ilçesinde Demokratik Özgür Kadın Hareketi organizesinde toplanan BDP’liler, PKK’nın eylemsizlik kararının sona erdiğine vurgu yaparak, bundan sonra dökülecek her kanın sorumlusunun, her canın katilinin TC Hükümeti olduğunu ifade ederek, kadınlar günüyle alakası olmayan bir üslupla açıkça tehditler savuruyor. Terör örgütü PKK ve BDP, lüzumsuz bahanelerle düzenledikleri eylemlerde kadın ve çocukları ön saflarda kullanan kendileri değilmiş gibi, kadınlara mahsus bir günde kadınların haklarıyla alakası olmayan konularda terör estiriyor. BDP’lilerin Şırnak’taki konuşmalarının anlamının, kadınların PKK içerisinde özgürleştirildiğini savunan Öcalan zihniyetiyle aynı olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor.

Sonuç olarak kalbinde vicdan duygusu olan Kürt ya da Türk, tüm kadınların yaşadıkları tüm acı ve engellemelere, terörün baskısına rağmen yine de daha çok bilinçle ve duyarlılıkla yaşamaya devam ettikleri, Kürt ve Türklerin barış içinde yaşamalarını arzuladıkları, konuya duyarlı oldukları ve tepkilerini dile getirdikleri anlaşılıyor. Kadın haklarını savunduklarını iddia eden PKK ve BDP’nin ise kadınların sorunlarını hiç anlamadıkları, onlara değer vermedikleri ve teröre alet ederek özgürlüklerini ellerinden aldıkları değerlendiriliyor.


Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Tehdit Eden pkk, Tak Paravan Mı ?

TEHDİT EDEN PKK, TAK PARAVAN MI?
Nasname’de yayınlanan bir yazıda PKK’nın her alanda olduğu gibi "TAK kontrol dışı bir yapılanmadır, kendi inisiyatifiyle hareket ediyor, bizimle organik bir bağı yok" gibi açıklamalarının da yalan olduğunun bir kez daha ortaya çıktığı belirtiliyor. Her şeyin çok açık olduğu, Öcalan’ın belirlediği stratejiyi "avukatlar" vasıtasıyla maşalara ilettiği, bu maşaların da, aldıkları emirleri yerine getirdikleri, yerine getirilen emirlerin Kürtlere zarardan başka bir şey kazandırmadığı ifade ediliyor. Abdullah Öcalan’ın “Şivan’la ilgili değerlendirmelerim olacak. Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu’nun isimlerini dahi ağzıma almak istemiyorum. Birileri bunlara ‘sus’ demelidir. Özellikle Muhsin Kızılkaya gibileri. Bu kişileri tamamıyla para ilişkileriyle kendilerine bağlamışlar” ifadelerini kullanmasının ardından hedef gösterilen insanların TAK tarafından tehdit edilmesi dikkat çekici görülüyor.

İnternet sitesine koyduğu bir bildiriyle söz konusu şahısları tehdit eden TAK’ın kurucusu olarak bilinen, PKK’nın eski yöneticilerinden Hıdır Sarıkaya, Taraf gazetesine yaptığı açıklamada, TAK diye bir örgütün olmadığını, PKK’nın üstlenmekten çekindiği, zorluk altına gireceği eylemlerden kaçınma amacıyla oluşturduğu paravan bir örgüt olduğunu söylüyor. Bir dönem PKK’nın en önemli isimlerinden olan, örgütteki ayrışmadan sonra Osman Öcalan’la birlikte PWD’yi kuran Hıdır Sarıkaya, Kürt aydınlarına tehdidin arkasında TAK’ın değil PKK’nın olduğunu savunuyor. TAK’ın tamamen gizli bir şekilde örgütlendirilmek istenen terör eylemlerini kendisine esas alan, PKK’nın bizzat üstlenemeyeceği ve yapmak isteyip de yapamadığı eylemleri havale ettiği bir örgüt statüsünde olduğunu ifade eden Sarıkaya, TAK’ın kendi başına bir örgüt olmadığını belirtiyor.

Şivan Perwer’in TAK’a ilişkin bir açıklamasının bulunmadığını, hükümet yetkilileri ile görüşerek Türkiye’de demokratik ortamın oluştuğunu ve dönebileceğini söylediği, PKK’nın bu yüzden Şivan’ı hedef yaptığını anlatan Sarıkaya, PKK’nın bu eylemi yapması hem Kürt hem de dünya kamuoyundan tepki göreceği için konuyu TAK’a havale ettiğini vurguluyor.

PKK’nın, dolayısıyla TAK’ın ölümle tehdit ettiği şahısların durumunun basına yansımasının ardından çeşitli kesimlerden de tepkilerin geldiği görülüyor. Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Küreken tarafından yapılan basın açıklamasında, “Susturun” talimatının yerine ulaştığı ve Kürt aydınlarına karşı mekanizmanın harekete geçtiği, “Kürtlerin birliği” konuşulurken yazar, sanatçı ve farklı düşünen aydınların tehdit edilmesinin, birlik söylemlerini inandırıcı olmaktan çıkardığı, demokrasinin farklılıklarla birliktelikten başladığı,.sürekli demokrasiden bahseden kurumların ve bireylerin kendileri gibi düşünmeyenlere karşı “susturun” talimatlarının sadece kendilerine duyduğu güvensizliği ortaya çıkaracağı ve korkularını ifade edeceği” kaydediliyor. Kürt aydınlara, yazarlara yapılan baskı ve tehdidin kınandığı açıklamanın sonunda bu tür tehdit ve baskıların Kürtlerin çıkarlarına hizmet etmediği, sadece Kürt düşmanlarını sevindirdiğine dikkat çekiliyor.

Daha önce de PWD-NERİN adlı internet sitesinde yayınlanan “Peygamberlerin İşleri!.” adlı makalesinde TAK’la ilgili ilginç ve bir o derecede de korkunç bir iddiaya sahiplik eden Hıdır Sarıkaya’nın, “PKK’nın TAK için 1 milyon dolar ödenek ayırdığı” şeklindeki açıklaması da bilinenler arasında yer alırken, günümüz itibariyle PKK’nın aynı taktikleri uygulamaktan bıkmadığı, çaresiz kaldığı zamanlarda yine aynı yollara başvurduğu anlaşılıyor. Tehdit, tehdit ve tehdit, yine tehdit...



Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
bdp'den pkk'ya giysi yardımı

BDP'DEN PKK'YA GİYSİ YARDIMI​
Terör örgütü PKK’nın siyasi sözcüsü olarak faaliyetlerini sürdüren, zaman zaman PKK ve Öcalan’ın fikirlerine karşı (“Silahlar miadını doldurdu” açıklamasının ardından PKK tarafından tehdit edilen ve Öcalan’ın aforoz ettiği Osman Baydemir’i sahiplenmiş, Öcalan tarafından tehdit edilen Kürt aydınlarına yönelik olarak, tehtidin nerden gelirse gelsin kabul edilemeyeceğini belirtmişti ) gelse de yine onlardan vazgeçemeyen BDP’nin, her fırsatta PKK ile ilgili faaliyetlerini sürdürdüğü biliniyor.

Başta Mahmur Kampı olmak üzere PKK’nın diğer kamp ve cezaevlerindeki mensuplarına, kırsal alanda yer alan teröristlere giysi yardımı yapmak için bir organizasyon kuran BDP’nin, bu etkinliğini, Diyarbakır’da faaliyet göstermekte iken PKK bağlantısı dolayısıyla faaliyetleri durdurulan DİYAR A.Ş ortakları, Sur Belediyesi ve Kürt kökenli tekstilciler ve partiye getirilen yardımlar neticesinde sürdürdüğü belirtiliyor. “Giysi Bank” adı verilen proje kapsamında eski ve yeni giysilerin, kumaşların temin edilerek BDP’nin personel, makine ve araç gereçleriyle kullanıma hazır hale getirildiği ve Diyarbakır’da kurulu yerel otobüs firmaları ve kargo şirketleriyle ücretsiz olarak Irak’a intikalinin sağlandığı bildiriliyor.

Görünürde Diyarbakır’ın en yoksul ailelerinin ikamet ettiği Sur Belediyesi sınırları içinde ikamet eden, sosyal güvence ve belli bir gelire sahip olmayan ailelere yardımcı olmak amacıyla başlatılan “Giysi Bank” projesinin esas amacının örgüt mensuplarına yardım etmek olduğu anlaşılıyor. BDP’nin projeyi tanıtmak amacıyla reklamlar yaptığı, yardımların devamlılığını sağlamak için, projenin resmi bir proje olduğunu, yapılan her yardım karşılığında fatura kesileceğini, bu sayede esnafların bu yardımları vergiden düşebileceklerini ve devlete vergi ödemek yerine Kürtlere yardım yapmış olacaklarını, yardım gönderen herkese teşekkür belgesi göndereceklerini empoze ettiği kaydediliyor.

Bütün samimi duygularıyla yoksul ailelere yardım yaptığını düşünen öncelikle Diyarbakır halkının ve esnafının, yardımlarının nerelere gittiği konusunda bilgi sahibi olmaları ve bundan sonraki yardımlarını yönlendirirken dikkatli olmaları gerekiyor. BDP’ye inanarak, bilmeden de olsa teröre yapılan yardımların, seçmenlerin 12 Haziran’daki kararlarını etkileyeceği değerlendiriliyor.



Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
BDP'nin Sivil İtaatsizlik Eylemleri Halka Zarar Veriyor

BDP'NİN SİVİL İTAATSİZLİK EYLEMLERİ HALKA ZARAR VERİYOR
Sözde Kürt sorununun demokratik çözümü için BDP’nin öncülüğünde başlatılan sivil itaatsizlik eylemleri bir süredir devam ediyor. Genellikle yolun ortasına oturarak ve ardından kadın ve çocukların ön saflarda yer aldığı kitlesel yürüyüşlerle devam eden eylemler, demokratik çözüm çadırları oluşturulmasıyla son buluyor. Çadırların taşınması esnasında çıkan olaylarda çok sayıda masum insanın zarar gördüğü ve yaralananların olduğu belirtiliyor. Demokratik çözüm amacıyla gerçekleştirilen ılımlı ve sosyal etkinlikler kapsamında ise paneller ve müzik dinletileri düzenleniyor. Bu tür girişimlerin, demokratik bir hak olduğu düşünüldüğünde, bunlar haricinde yapılanların halkı bilinçlendirmekten çok kötü yönde etkilediği ve seçimlerdeki karar sürecinde kafaları karıştırdığı düşünülüyor.

PKK ve BDP’nin gerçekleştirdiği bütün eylemlerde olduğu gibi sivil itaatsizlik eylemlerinde de Diyarbakır başrol oynuyor. Diyarbakır’da son yapılan sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında daha önce BDP İl Binasının Koşuyolu Parkı’nda kurduğu “Demokratik Çözüm” çadırının, Sur ilçesinde Dağkapı Meydanı’na taşınmasına Güvenlik Güçleri tarafından izin verilmeyince oturma eylemi yapan BDP’lilerin yine trafiği kapattıkları belirtiliyor. BDP tarafından gerçekleştirilen oturma eylemlerinde yaşanan trafik aksaklıkları nedeniyle yangın, ölüm ve acil hastalık gibi halkı mağduriyete düşüren olaylarda zorlukların yaşanacağı düşünülürken, Diyarbakır’da yaşananlar bardağı taşıran son damla olarak gündeme yansıyor.

Aliemiri 1 sokaktaki oturma eylemi nedeniyle yolun trafiğe kapanması nedeniyle ambulans ile aynı sokaktaki Özel Veni Vidi Hastanesi’ne getirilen ve içerisinde acil bir hastanın bulunduğu ambulansın Acil Servis’e yanaşamadığı, sağlık ekiplerince ambulanstan indirilen hastanın, sedyeyle hastaneye ulaştırılmaya çalışıldığı bildiriliyor. Halkın sağlığını tehlikeye düşüren bu çarpıcı örnekte olduğu gibi, BDP’nin demokratik çözüm adına yaptığı eylemlerin demokratiklikle pek bir ilgisinin bulunmadığı, halka kendini kanıtlamak ve göstermek adına yapmış olduğu şovlardan öte bir anlam ifade etmediği değerlendiriliyor.

12 Haziran’daki seçim çalışmaları nedeniyle her siyasi parti gibi hazırlıklarını sürdüren BDP’nin, siyasi amaçlarına erişmek için izlediği yöntemlerin, seçmenlerine zarar verdiği düşünüldüğünde, başarı elde etmek istiyorsa, daha tutarlı, anlayışlı, insan hayatına saygılı davranması gerekiyor. Yolun ortasına oturmak gibi saçma sapan hareketlerle çözüm bulmaya çalıştığı Kürt sorununa BDP’nin katkısının olumludan çok olumsuz olacağı, yarardan çok zarar getireceği düşünülüyor.



Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Nedir Bu Kürtlerin pkk'dan Çektikleri!

NEDİR BU KÜRTLERİN PKK'DAN ÇEKTİKLERİ!
Kendi fikirlerine muhalif olanları, görüşlerini benimsemeyenleri yok etmek için elinden geleni yapan, geçmişte de savurduğu tehditlerle gündemde kalmak için çaba gösteren terör örgütü PKK’nın yeni icraatı, yine ölüm listesi yayınlamakla kendini gösteriyor. Basında çıkan haberlere göre, PKK’nın öldürmekle tehdit ettiği isimlere Güvenlik Güçleri tarafından koruma tahsis edildiği belirtiliyor.

İmralı’da bulunmasına rağmen, demir parmaklıkların ardından da olsa her zaman olduğu gibi tehditler savuran Abdullah Öcalan’ın sözleri ve PKK’nın suikast ihbarları nedeniyle Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu, yazar Önder Aytaç ve sanatçı Rojin’e koruma verildiği, Star gazetesi yazarı Mehmet Metiner, Muhsin Kızılkaya, Kemal Burkay gibi isimlere yönelik saldırı planları açığa çıkan örgütün yeni hedefinde Uslu, Aytaç ve Rojin’in bulunduğu kaydediliyor. Daha önce “Silahlar miadını doldurdu” açıklaması nedeniyle de başta Öcalan’ın ve sonra da örgütün tehditlerine maruz kalan ve adeta aforoz edilen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir örneğinden de hatırlanacağı gibi, yazısında “PKK Kandil’den çekilsin” ifadesine yer verdiği için Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu’nun örgütün hedefi haline geldiği söyleniyor.

Koruma verilen isimlerden biri olarak gündeme gelen Kürtlerin en popüler sanatçılarından Rojin’in de Almanya’da daha önce planlanan bir dizi konserini iptal ettiği vurgulanıyor. TRT 6 kanalında program yaptığı için başı PKK’yla dertten kurtulmayan Rojin’in, tehditlere dayanamayıp programını kesmiş olmasına rağmen PKK’nın takibinden kurtulamadığı konuşuluyor. Nisan ayında yurt dışında bir ülkede katılacağı düğün organizasyonu nedeniyle bu aralar terör örgütünden tehditler alan Rojin’in kuaförüne bile bu yüzden saldırı düzenlendiği iddia ediliyor. Örgütten aldığı tehditler nedeniyle BDP’li milletvekilleri ile temas kuran sanatçı Rojin’in, sanatçısına bile sahip çıkmayan, tehditler savuran bir örgütün siyasi sözcülüğünü yapan BDP’den herhangi bir yardım görmediği konuşuluyor. Örgütün kendi tepelerinde bir varlık olduğunu dile getirerek Rojin’in durumu için herhangi bir şey yapamayacaklarını belirten BDP’liler, PKK’dan ayrı hareket edemeyeceklerini de bir kez daha kanıtlamış oluyor. PKK’dan çekinen ve ona karşı bir harekette bulunmayı akıllarından bile geçirmeyen BDP’lilerin, sadece Rojin’in durumu için değil, PKK’nın tehdit ettiği ve ölüm listesine aldığı diğer yazar, aydın ve sanatçılar için de aynı görüşleri paylaştıkları biliniyor. Çaresizlik içinde kendilerini bile PKK’dan kollayamayacak durumda olan BDP’lilerin bu iradesizlik ve korkaklıkla, halkı nasıl temsil edecekleri de doğrusu merak ediliyor.



Helin Demir
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Teröre Hizmet Eden Sahte İmamlar

TERÖRE HİZMET EDEN SAHTE İMAMLAR

İmralı ve Kandil’den gelen talimatlarla hareket eden, her fırsatta diğer partiler ile seçmenlerin arasını açmaya uğraşan, PKK terör örgütünün siyasi sözcüsü ve sözde öncelikle Kürtlerin, sonra bütün Türkiye’nin partisi olan, hükümetin görevlendirdiği imamların arkasında namaz kılınmaması konusunda seçmeni provoke eden BDP, demokratik seçim ortamına gölge düşürmek için bu kez de sahte imamları devreye sokuyor.


Aksiyon dergisine göre “KCK’nın Sahte İmamları İş Başında” başlığıyla kamuoyuna sunulan haberde; KCK`nın, sinsi bir planı devreye soktuğu, KCK`nın yetiştirdiği (!) sahte imamların bölgede görev yapacağı belirtiliyor. Doğu ve Güneydoğu`da başlayan ve batıya yayılan gösteri ve protestolardan sonra, BDP`nin başlattığı `sivil itaatsizlik` eylemi, belirlenen çerçevede devam ederken, KCK ve İmralı`da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan`ın talimatları doğrultusunda atılacak adımların deşifre olmaması için değiştirilerek sürdürüldüğü kaydediliyor. Dindar vatandaşlar arasında fitne çıkarılarak suikastlara kapı aralanacağı ve seçim öncesi hükümete olan güvenin sarsılmasının planlandığı, bu planın asıl sebebinin ise sol ve diğer Kürt partilerle oluşturduğu bloka rağmen BDP`nin bölgede yeteri kadar milletvekili çıkaramayacağı endişesinden kaynaklandığı, KCK`nın seçim yoklamasına göre BDP’nin bölgede ancak 15 milletvekili çıkarabileceği bildiriliyor.


Ayrıca “Sivil itaatsizlik” eylemlerinin bölgede yeterince ilgi görmediğinden hareketle, daha önce planlanmış diğer eylemlerin de (suikast, saldırı, intihar, serhildan, resmî kurumları işgal...) sürdürülmesi istenirken, yeni planların devreye sokulduğu, KCK ve BDP’nin, daha önce altyapısını oluşturduğu `demokratik imamlar` tezinin yeniden ortaya atıldığı, örgüte çalışan binin üzerinde imamın çoğunun dinî bilgisi olmayan ve KCK`ya istihbarat sağlayan kişilerden oluştukları, hatta aralarında JİTEM mensupları ve eski itirafçıların bile bulunduğu, bunların çoğu, aynı zamanda suikastçı ve eylemci olarak kullanıldığı vurgulanıyor. Bu arada dine duyarlı(!) bir örgütün bu zamana kadar 50 kadar imamı şehit etmesi de ayrı bir tezat olarak karşımıza çıkıyor.


Daha önceki bir yazımda bahsettiğim üzere terör örgütü KCK`nın imamlarının, Diyanet ve Vakıf Emekçileri Sendikası (DİVES) adlı bir platform bünyesinde faaliyet gösterdiği gibi, “Kürdistan İmamlar Birliği” isimli illegal bir yapılanma içinde de hareket ettiği, KCK’nın imamlar üzerinden oyununun özellikle son üç yıldır örgütlenerek devam ettiği, planın diğer aşamasında ise terörist cenazeleri üzerinden “şehit” kavramı işletilip halkın bu yönde tahrik edilmesinin amaçlandığı, son aşamada da KCK mensuplarının BDP için farklı illerde sözde seçim çalışması yapacakları belirtiliyor.


Görüldüğü üzere seçim arifesinde PKK, BDP ve KCK üçlüsü siyasi ortamı karıştırmak için ellerinden geleni yapıyor. Bir taraftan sivil itaatsizlik, diğer taraftan sahte imamlar ile seçmenin kafasını allak bullak eden terör odakları, emellerine ulaşabilmek ve daha çok önemsenebilmek maksadıyla her türlü alavereli dalavereli planları devreye sokuyor. Bu durumda seçmenlere bir uyarı yapmakta fayda görünüyor. Kendi özgür tercihlerini etkileyecek her türlü tahrik edici, provoke amaçlı faaliyetlere karşı uyanık olmaları, göz göre göre terör çığırtkanlığı yapanlara dikkat etmeleri gerekiyor.



Helin Demir
 
Üst