Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar
-Fransızların desteğiyle
10 Temmuz 1920’de
Adana’ya giren
Ermeni İntikam Alayı’nın ayrıca doğu illeri sınırında bulunan diğer Ermenilerin ayaklanma kışkırtma ve savaş açma şeklindeki baskılarıdır. -Yunan desteğini alamayan Doğu Karadeniz Rumlarının Pontus devletini kurma amacıyla çıkarttığı ayaklanmalardır. Aralık 1920 de başlayan ayaklanmalar kesin zaferin kazanılmasından sonra 1923’ de tam olarak bastırıldı.
Düzenli Ordununu kurulmasına tepki
Demirci Mehmet Efe
Aralık 1920’de ayaklanmış,
Refet Bey tarafından bastırılmıştır.
Çerkez Ethem Ayaklanması
I. İnönü savaşı sırasında bastırılmıştır.
Kuvay-i Milliye döneminde oldukça başarılı hizmetler veren Çerkes Ethem bu yenilgi sonunda Yunan ordusuna teslim olmuş ve
TBMM tarafından vatan haini olarak ilan edilmiştir.
Çerkez Ethem T.B.M.M. Reisliğine Meclisi'de aşağılayan ve Mustafa Kemal'in
Bilecik'ten dönerken Ankara'ya götürdüğü İstanbul Hükümetinin temsilcilerinin hemen serbest bırakılmasını isteyen bir
telgraf çekti. Bunu üzerine Meclis'de Kuvayi Seyyareye karşı çıktı. Batı Cephesi komutanlığı Ethem ve Tevfik Beylerin vatana ihanet suçu işlediklerini öne sürerek teslim olmalarını istedi. Fakat mebus Reşit Bey'in de kendilerine katılmasıyla üç kardeş
Uşak'ta Yunanlılarla görüştüler. Düzenli ordu
İsmet Bey ve
Refet Bey'in komutasında 1921 yılı ocak ayında Kuvayı Seyyare'nin tuttuğu Gediz-Kütahya üstüne yürüdü. Çerkez Ethem'in yanındaki kuvvet iyice küçülmüştü.1.
Süvari Grubu komutanı
binbaşı Derviş Bey takip ediyordu.
Derviş Bey Ethem'in arkadaşı olduğu için Yunanlılara sığınmadan önce silahlarını bırakmasını sağladı.
Savaşlar
Doğu Cephesi
Doğu cephesi savaşları:
Ermeni sorununun uluslararası bir sorun haline gelmesi, Rusların
Berlin Antlaşmasına Ermenilerle ilişkili olarak hüküm koydurmasıyla başlamıştır. Ermeniler
Hınçak ve
Taşnak adlarıyla terör örgütleri kurarak Ermeni milliyetçiliğini yaymaya, halkı silahlandırarak isyana teşvik etmeye başladılar. I.Dünya Savaşı’nda,
Kafkas cephesinin açılması üzerine Ermenilerle Ruslar işbirliğine yönelmişler ve Rusların kışkırtmalarıyla Türkleri katletmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti’nde kışkırtmalar sonucu en son ayaklananlar Ermenilerdir. Bu nedenle, Osmanlılar cephe gerisinin güvenliği için Ermenileri Suriye ve Lübnan’a mecburi göç ettirmiştir(1915). İtilaf Devletleri Sevr’i uygulamaya koyabilmek için Batıda Yunanlıları, doğuda Ermenileri kullanmışlardır. İtilaf Devletleri, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış kapıları olacak ve sınırları Wilson tarafından çizilecek Büyük Ermenistan düşünü gerçekleştirmek için Sevr Antlaşması’na bir madde koydular.
Rusya’da ihtilal gerçekleşince Ruslar, Doğu Anadolu’da işgal ettikleri yerleri Türklere bırakarak geri çekildiler. Bu arada merkezi
Erivan olan bir Ermeni devleti kuruldu (28 Mayıs 1918). Ruslar çekilirken daha Türk ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Rusların yerini aldı ve
Wilson ilkelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu ileri sürüp,
Gümrü,
Iğdır,
Arpaçay ve
Aras’a kadar ilerlediler. Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Doğu Anadolu’nun Ermenilerin eline geçmesine mani olmak için Doğu Anadolu Müdafaai Hukuk Derneği adıyla bir örgüt kurulmuştu. TBMM Hükümeti 15. Kolordu Komutanı
Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 28 eylül 1920'de, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri Ermenileri yenilgiye uğrattı. 29 Eylül’de
Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve çevresi Ermeni işgalinden kurtarıldı. Savaşı kaybeden ve bu arada dostlarından bekledikleri yardımın gelmediğini gören Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar. Zira Türk kuvvetleri Gümrü’ye kadar gelmişlerdi. 2 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi. Gümrü Antlaşması’na Göre:
Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu Ermenilerce de benimsenmiştir.
Ermeniler D.Anadolu’daki her türlü isteklerinden vazgeçmişlerdir. Ermenistan kurma girişimleri suya düşmüştür.
1878’de elden çıkan Kars ve çevresi Türk topraklarına katıldı. Önemi:
Gümrü Antlaşması TBMM’nin uluslararası alanda ilk siyasi başarısıdır.
Misak-ı Milli’nin doğu sınırları kısmen de olsa belirlendi.
Halk üzerinde ordu ve meclisin güveni artmıştır.
Güney Cephesi
Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler
Musul,
İskenderun,
Kilis,
Antep,
Maraş ve
Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana,
Mersin ve
Osmaniye’yi işgal ettiler.
Fransa ile
İngiltere 15 Eylül 1919’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler.
Irak ve
Filistin İngiliz Mandası,
Suriye,
Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve
Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
Ermeni saldırılarına karşı başlayan direniş hareketlerine, Sivas Kongresi’nde bu yöre için Kuvayı Milliye kurulmasına karar verilerek, halkın da katılımı sağlanmıştır.
Maraş’ta,
Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadeleye tüm Maraş halkı katıldı. Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Maraş adı TBMM kararı ile
1973’te
Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
Urfa şehrinde
Ali Saip(Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar
11 Nisan 1920’de şehri boşalttılar. Urfa’ya TBMM kararı ile
1984 yılında
Şanlıurfa adı verildi.
Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı. Üsteğmen Salih’in ‘Şahin’ takma adıyla Kuvayı Milliye Komutanlığına atanması halkı daha da örgütlü bir güç haline getirdi. Hiçbir yerden yardım alamayan Anteplilerin Fransızlara karşı direnişi yaklaşık 1 yıl sürdü. Antep şehri, tüm olanaksızlıkları yaşadıktan ve altı bin
şehit verdikten sonra onurundan taviz vermeden
9 Şubat 1921’de düşmana teslim olmak zorunda kaldı. TBMM Antep’in direnişini ödüllendirmek için kente ‘
Gazi’ ünvanı vererek adını
Gaziantep olarak değiştirdi.
Fransızlar halkın direnişleri sonucunda askeri harekatlarını durdurduktan sonra
Sakarya Zaferi’nin arkasından TBMM ile
Ankara Antlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar.
Antalya,
Isparta ve
Konya’yı işgal eden
İtalyanlara karşı cephe açılmamıştır. Türk ordusunun Batı Cephesi’nde kazandığı zaferler İtalyanları etkilemiş,
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Anadolu’yu tamamen terk etmişlerdir. Sonuç: Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Güney Cephesi’ndeki başarıları halk direnişleriyle kazanılmıştır.
Batı Cephesi
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kaderini tayin eden cephe. Düzenli ordunun kurulmasıyla Yunanlılara karşı savaşılmıştır.
1. İnönü Savaşı
Çerkez Ethem’in ayaklanmasının yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen Yunan ordusu, 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek, Eskişehir ve Afyon yönünde askeri harekata başlamıştır. Amaçları, Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını kontrol altına almak, sonra da Ankara’yı işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Türk ordusu Yunan ordusunu İnönü’de karşılamıştır. Albay İsmet (İnönü)’nün komutasındaki düzenli Türk ordusu 10 Ocak 1921’de kendinden kat ve kat üstün olan Yunan ordusunun ileri harekatını İnönü’de durdurmuştur. Sonra da Kütahya yönünden ilerleyen Çerkez Ethem kuvvetleri yenilgiye uğratılmıştır. I.İnönü Savaşı küçük çapta bir savaş olmasına rağmen önemli sonuçlar doğurmuştur. Bu savaşın önemi: Bu muharebenin kazanılmasıyla Türk ulusunun varlığı ve savaş gücünün tükenmediği kanıtlanmış, TBMM Hükümeti’nin yurt içinde ve dışında saygınlığı artmıştır.
Çoklukla ayaklanma odakları söndürülmüş, yurt içinde güvenlik büyük ölçüde sağlanmış bundan sonra, ülkeye yasalar egemen olmuştur.
Devlet kuruluşu işlemeye başlamış, vergi toplanması, asker alma işleri yoluna girmiş, daha önemlisi, Devlet’in kendi kaynaklarına sahip çıkması olanağı sağlanmıştır.
Ordunun geliştirilmesi ve milletin orduya güveni artmıştır.
Ankara Hükümeti Saltanat Yönetimi’nden üstün olduğunu ve onun yerini alması gerektiğini göstermiştir
İtilaf Devletleri Sevr’i tekrar görüşmek için Londra’da konferans düzenlemek zorunda kaldılar.
Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.
İstiklal Marşı kabul edildi. (12 Mart !921)
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) kabul edildi.
Londra Konferansı
(21 Şubat 1921)
I.İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye karar verdiler. İtilaf Devletleri
Sevr’in yeniden gözden geçirilmesini kararlaştırdılar.
Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti ve Yunanistan çağrıldılar. Delegeler arasında Ankara Hükümeti’nin de temsilcisinin bulunmasını şart koştular. Amaçları İstanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında bölücülük yapmaktı. Ancak Konferansda İstanbul Hükümeti temsilcisi Tevfik Paşa, Türkiyeyi temsil etme yetkisinin tamamı ile Ankara hükümetinde olduğunu söyleyerek onlara bu kozu vermeyerek birlik ve beraberlik mesajı da verdi.
M.Kemal çağrının TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan çağrı yapılmazsa konferansa katılmayacaklarını bildirdi.
İtalyanların aracılığıyla Ankara Hükümeti de konferansa davet edildi
TBMM Temsilcisi
Bekir Sami Bey, Türk milletinin Misak-i Milli ile belirlenmiş olan haklarını dile getirdi. İtilaf Devletleri bu isteğe önem vermediler.
Konferansta Ankara Hükümeti’ne önerilen barış esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan reddedildi. Misak-i Milli ile Sevr’in uyuşması düşünülemezdi. Savaşı sürdürmekten başka çare yoktu. Önemi: Yeni Türk Devleti İtilaf Devletlerince resmen tanınmıştı.
Moskova Antlaşması
(16 Mart 1921)
Türk ordusunun İnönü Zaferi sonunda Sovyetler Birliği ile TBMM arasında imzalanmıştır. Moskova Antlaşması’na göre: Doğu sınırımız büyük oranda kesinlik kazanmıştır. (Kesin sınırımız Kars Antlaşmasıyla belirlenecektir)
Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve Misak-i Milli’yi tanımıştır. Böylece ilk kez büyük bir devlet TBMM’yi tanımış oluyor.
İki devlet arasında çeşitli ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım kararı alındı
Doğu sınırımız güvenlik altına alındığı için, bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer cephelere kaydırılma imkanı doğmuştur.
2. İnönü Savaşı
(23 -31 Mart 1921)
Londra Konferansı’nın barış önerilerinin TBMM Hükümeti’nce reddedilmesi üzerine, İtilaf Devletleri’nin isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlılar, Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart 1921'de saldırıya geçtiler. Yunanlılar, Bilecik’i, İnönü’de Metris Tepe’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’in savaş süresince verdiği “mevzilerin kesin olarak savunulması” emri başarının elde edilmesinde etken oldu.1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar İnönü’de ikinci kez yenildiler. Sonuç: TBMM Hükümeti varlığını bütün Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı yükseldi.
Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
Ordu mensuplarında, her bakımdan kendilerine güven arttı.
Bu durum karşısında, Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar.
Türk ordusunun kazandığı zaferler, İtilaf Devletleri’ni Türkler hakkında yararlı kararlar almaya zorladı.
II.İkinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından, Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir memnunluk duyulmuş ve bu resmen Türk hükümeti’ne bildirilmiştir.
Kütahya – Eskişehir Savaşları
(10 -24 Temmuz 1921)
10 Temmuz’da Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu durumda M.Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun
Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlılar da Sakarya Irmağı kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar Sakarya Irmağı'nın batı tarafında durmuşlar, yeni bir saldırı için hazırlıklara başlamışlardı. Sonuç: Eskişehir, Afyon ve Kütahya elimizden çıkmıştır.
Meclis tarafından M. Kemal 5 Ağustos 1921’de başkomutan seçilmiştir.
M. Kemal ayrıca üç ay süreyle meclisin yetkilerine de sahip olacaktı. M. Kemal ilk iş olarak ordunun gereksinimlerinin sağlanması için 7-8 Ağustos 1921’ de
Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayınladı. Tekalif-i Milliye emirlerinin uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde
İstiklal Mahkemeleri açıldı.
Sakarya Meydan Muharebesi
(23 Ağustos – 12 Eylül 1921 ) bkz.
Şu Çılgın Türkler
23 Ağustos – 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan.
Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan
Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur. Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi;
Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı.
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine en uzun meydan muharebesi; Türk Kurtuluş Savaş’ı tarihine de
subay muharebesi diye geçen
Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve
13 Eylül günü Yunanlıların
Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur. Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. ''Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur'' Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir.
Sakarya Savaşı sonunda;
Türk Ordusu’nun
1683 yılındaki
2.Viyana Kuşatmasındaki yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk ordusu’nun son savunma savaşıdır. Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
Savaş Türk ordusunun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır. Sonuçları:
Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunma savaşıdır.
Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
Bu savaşa
Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Batı Cephesi Komutanı
İsmet İnönü Paşalar katılmıştır.
Subaylar savaşıdır.
M. Kemal’e mareşallik rütbesi ve
Gazi ünvanı (
19 Eylül 1921) verilmiştir.
Sovyetler Birliği ile
Kars, Fransızlarla
Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
TBMM Anadolu’da kesin
egemenlik sağlamıştır.
TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır