Arama sonuçlarınız

[FONT=lucida grande]eskiden köyden bize tenekede kavurma,deride çökelik gelirdi.çuvalda bulgur, bidonda pancar basması,ağaç külekte tereyağı,bez torbada kurut ve birazda erzincan şeker fabrikasının o sert ve büyük kıtlama şekerlerinden gelirdi. biz burada yaşarken hep oralı kalmıştık. o dönemde...

At a meydan ,Yiğid e şan, Bana sen gereklisin,Can a Canan gerekli. Kılıc a kan,Dağa duman, Bana sen gereklisin,Can a Canan gerekli. Seherde bülbüller,gonca güle öterken, Ay batıp biryandan,şafak atarken, Eller uykusunda,rahat yatarken, Bana sen gereklisin,Can a Canan gerekli. Bu...

Dinle turnam,sana birçift sözüm var Arı konmaz çiçeklerde,gezip dolaşma Köz dolu bağrımda,derin sızı var Balı bitmiş kovanlarda,gezip dolaşma Nesimi derisini,aşkı ile yüzeli Mansur un darında,urgan bezeli Leyla sahra arar,mecnun gezeli Sevdasız yaylalarda,gezip dolaşma Kerem küle...

Onur,gurur,nerde diye tarihe sorsan Sana söyleyeceği, yer çanakkale Vatanı mermi yapıp, namusu süngü Düşmana saldırdığım, yer çanakkale Yaralı bir milletin, yorgun olduğu Hayata küsüp, kadere dargın olduğu Gençliğin sararıp, neslin solduğu Umudun yeşerdiği, yer çanakkale Yari dul...

Altı damla Su ile, akmaya başladılar Bir Bent te toparlanıp ,sonra Bent ten taştılar İlahi bir Emirle ,büyüdü koca Nehir Daha büyütmek için, durmadan çalıştılar Aktıkça koca Nehir, giderek bir Sel oldu Engeller yıkıldıkça, yolda çok Yaren buldu Yirmidört Kol katıldı ,Nehir Selide aştı...

yarı platonik bir dünyaydı, bendeki seni sakladığım yer... bazen karşılıklı,çoğu zaman umutsuz... öyle bir güzel iklimdi ki; apaçık hava,rüzgarsız ve bulutsuz...bir dünya düşün,ay ve güneşi sen...gündüz de ışığım sensin gece de ışığım sen...pervane böceği gibi etrafında döndükçe beni yakan...

benim çocukluğum,ortlama bir çocuğun ki gibi yokluklar içerisinde geçti... ihtilalden yeni çıkmış bir ülkeydi;aklımın erdiği dönemler, hiçkimsenin ağzını bıçak açmazdı... sanki memleketin geçmişini bir kanlı bıçak kesmiş gibi... ayaklarımda plastik yazlıklar olanca yoklukla dolaşırken...

o kadar yakınsın bana çok uzağımda seninle bahar geldi,gönül bağıma sende gelki,solan yüzüm seninle gülsün sen benim gönül bağımın gonca gülüsün nazlı gülü koklamak,haram mı bana dikenleri incitir,dokunmam sana kanımla sularım seni,mutlu ol diye aldığım nefes ve kanım sana hediye bu...

yakalandığı her aşk fırtınasını,yaralı atlatan gönül teknemi,parçalanmış yelkeni çatlamış direği ile sevda denizinde yeni bir yolculuğa saldım.parçalanmış yelkenim, çatlamış direğim,biliyorum;belki bu son yolculuğu gönül teknemin.biliyorum,bu fırtınayla sevda denizinin dibini boylayabilirim.hem...

sendeki beni öldürüp ardından gözyaşı dökme sevgin ile yerleştiğin kalbimi yerinden sökme küllenirse aşkın közü tükenirse sevgi sözü silinse bu alın yazı silene hiç sitem etme sensiz ben yaşarım sanma bu yükü taşırım sanma yalnız alışırım sanma beni bırakıpta gitme gittiğin...

öfkemi denizlere bırakıyorum köpüklü köpüklü dalgaları yarıp ilerliyor... şakaklarımda ritimli bir zonklama... rüzgarsız yelken bir bez parçası ama yelkensiz rüzgar yine rüzgar olup esiyor, öfkemin peşine... iskele babası,deniz anasına hala aşık,leyla ve mecnunu kıskandıracak bir aşk...

kaç gündür kulaklarımda anlamsız bir baskı var...sanki ruhum bedenime yük,habire yokuş tırmanır gibi geliyor düz yollar bana... rüzgarsız akşamlarda kesif kömür dumanı çöküyor sokaklara...o soğuk havada sis,pus,duman sanki bir korku filminin setindeymiş gibi yanıma yaklaşan gölgeden ürperesim...

Milli şairimiz, istiklal marşımızın yazarı, mükemmel hatip, usta edebiyatçı Mehmet Akif ERSOY u rahmet minnet ve şükranla yad ediyoruz...yattığı yer nurla dolsun...

göz yaşı ile nemlenmiş rutubet kokulu bir hanede babaanneme ait naftalin kokulu bir çeyiz sandığı buldum dışı güve istilası sonucu yer yer ufak deliklerle kaplı... içini açtığımda kesif bir naftalin kokusu,önce bir çarşaf; aralıyorum,el işlemesi seccadeler,oyalı yazmalar... tığ işi beyaz...

teslimiyet adına bir bir kaybedilenler devleti oluşturan büyük milli değerler biz milletçe gafletle uykumuzda uyurken dostlarımız seferde atlarını eğerler bu seferler çok farklı ortalıkta düşman yok başımızda yanımızda içimizde hain çok bu devletin varlığı kimlere batıyorda güdülen...

hüzünlü gecelerde yürek paylaşıp hasretimi vuslat eylediğim sen... alev gibi kor olmuş aşkın narında yalın ayak adım adım dolaştığım sen.. dar maltada kesik volta vurduğum çay sıramda sigarama sardığım tütün diye ciğerime çektiğim gece rüyalarıma sakladığım sen... aşık diye mahkemeye...

ne kırık kabuğumuz nede bozuk özümüz albayrağa el uzatan soysuzlara sözümüz... yurdum rüzgarlarında dalgalanan albayrak sana benim gözümle bakmayanlar utansın vatan evlatlarının kurbanlık koç olupta toprağa damla damla akıttığı al kansın ayaz kış gecesinde mübarek şehit kanına nazlı...

avrupa birliğine girermiyiz sanrısı putperestlerin tapıpda yedikleri tanrısı avrupanın karnında sakladığı ağrısı tarihe dayanmayan ermeni tasarısı avrupanın geçmişte yurdu işgal planı ingiltere,fransa,italya ve dahası türk ü anadoludan orta asya ya sürmek avrupanın didinip boşa giden...

çanakkale de topa mermi kaldıran kollar sakarya da günlerce koşan yalın ayaklar o günlere bakan ancak tarihin gözü idi o cepheler destanın yazılan ön sözü idi fırtınalı günlerde gemide bir komutan ingilizler içinde ayrıldı istanbul dan yandı kül oldu çınar başsız gövde ne yapar küllenen...